Şimdi herkes “iklim değişikliği” diye bir türkü tutturmuş gidiyor. Sanki gökten inmiş kutsal bir gerçekmiş gibi... Bir sabah kalktık, küreselciler karar vermiş: "Dünya ısınıyor, doğa ölüyor, hepiniz suçlusunuz!" dediler. Sonra ne oldu? Poşete para, arabaya vergi, çiftçiye kota, sanayiciye dayatma.
Kusura bakmasın kimse ama ben buna “yeşil sömürgecilik” diyorum. Eskiden top tüfekle girerlerdi ülkelere, şimdi karbon ayak iziyle geliyorlar. “Siz fazla doğa tükettiniz, şimdi ceza ödeyin” diyorlar. Peki bunu kim söylüyor? Fabrikasında günde 1 ülkenin yıllık enerjisini harcayan, jetle bir günde 5 kıta gezen patronlar! Bizim mahallede sobayla ısınan Hüseyin amca mı ısıttı bu dünyayı?
Geçen gün Meclis’i dinledim, tam bir tiyatro. Milletin geçim derdi Everest’e çıkmış, adam hâlâ “yeşil mutabakat” anlatıyor. Öbürü “karbon düzenlemesi”yle Avrupa’ya mal satalım diyor. İyi de kardeşim, biz önce köydeki çiftçiye gübre aldırabiliyor muyuz? Küçük sanayici bu enerji faturasıyla üretim yapabiliyor mu? Meclis’teki koltuklar fazla yumuşak olmuş belli ki, tabandaki yangını hissetmiyorlar.
Ben doğayı seven biriyim. Ağaç kesilmesin, su kirlenmesin tamam da… Bu düzenin maksadı doğa değil. Maksat kontrol. Elektrikli araba mı alacaksın? Vergi. Güneş paneli mi takacaksın? Bürokrasi. Tarım ilacı mı kullanacaksın? Yasak. Hep vatandaşa yasak, hep vatandaşa ceza.
Şimdi bir yasa daha getiriyorlar Meclis’te: “İklim uyumlu şehir planlaması.” Yani senin evini, bahçeni, çatını bile onlar planlayacak. E iyi de bu halk nerede yaşayacak? İklime mi uyumlu olacak, geçime mi?
Bak güzel kardeşim… Bu işler öyle “yeşil” görünüp masumca ilerlemiyor. Doğayı bahane edip seni denetim altına alıyorlar. Küresel sistem ne diyorsa Meclis de onu uyguluyor. Birileri doğayı seviyor diye değil, parayı seviyor diye bu işler dönüyor.
Gerçek çevrecilik; çiftçiyi desteklemektir, toprağına sahip çıkmaktır, köylüyü yaşatmaktır. Sen onu yapmadan bana karbon anlatma!
Yorumlar
Kalan Karakter: