Dünyayı şekillendiren en büyük güçlerden biri medya. Eskiden bu gücün en etkili aracı Hollywood’du; bugün ise sosyal medya. Hollywood’un Amerikan toplumunu dizayn etmek için kurduğu sistem nasıl tüm dünyayı etkiledi ve şimdi bu rolü sosyal medya nasıl devraldı?
Hollywood, 20. yüzyılda sadece bir eğlence sektörü değildi, aynı zamanda güçlü bir propaganda makinesiydi. Amerika’nın politik ajandalarını, toplumsal normlarını ve kültürel değerlerini yaymak için kullanılan devasa bir platformdu. Soğuk Savaş yıllarında Sovyetler’e karşı Amerikan yaşam tarzını yücelten filmler, Vietnam Savaşı’nda milliyetçiliği körükleyen yapımlar hep bunun bir parçasıydı. Hollywood, izleyiciye sadece hikâyeler sunmadı, aynı zamanda onların dünyaya bakış açısını şekillendirdi.
Filmler, televizyon dizileri ve popüler kültür aracılığıyla “özgürlük”, “kahramanlık” ve “demokrasi” kavramları belirli bir çerçevede işlenirken, diğer kültürler ya ötekileştirildi ya da kötü gösterildi. Orta Doğu’yu yıllarca terörle özdeşleştiren filmler, Amerikan halkının belirli coğrafyalara bakış açısını kalıcı olarak değiştirdi. Ama zaman içinde Hollywood’un etkisi zayıflamaya başladı. Çünkü dünya değişiyordu ve insanlar artık sadece izleyici değil, aynı zamanda içerik üreticisi olmak istiyordu. İşte burada sosyal medya devreye girdi.
Hollywood’un toplum mühendisliğindeki rolünü devralan sosyal medya, bugün küresel algı yönetiminin en güçlü aracı haline geldi. Ancak Hollywood’dan farklı olarak sosyal medya sadece hikâyeler anlatmıyor, aynı zamanda kullanıcıların neyi göreceğini, neye inanacağını ve nasıl düşüneceğini doğrudan belirliyor. Algoritmalar, insanların karşısına çıkacak içerikleri filtreleyerek onların dünya görüşünü şekillendiriyor. Belirli bir siyasi görüş desteklenirken, karşıt görüşler görünmez hale getiriliyor.
Bunun bir adım ötesi de trol orduları ve bot hesaplar. Büyük güçler, sosyal medya üzerinden propaganda yapmak için sahte hesaplar kullanıyor. Bu hesaplar, belirli bir söylemi güçlendirmek, kamuoyunu yönlendirmek ve muhalif sesleri bastırmak için çalışıyor. Dijital dünya, görünüşte sonsuz bir özgürlük alanı gibi sunulsa da aslında hiç de öyle değil. Hollywood’un bir zamanlar yaptığı gibi, sosyal medya da küresel kültürü tek tipleştirme görevini sürdürüyor. Netflix dizilerinden TikTok akımlarına kadar her şey, Batı’nın değerlerini “modernleşme” adı altında yaymaya devam ediyor. Yerel kültürler ve gelenekler, ya yok sayılıyor ya da “eski ve modası geçmiş” gösterilerek itibarsızlaştırılıyor.
İnsanlar sosyal medyada düşüncelerini özgürce paylaşabilecekleri bir alan olduğunu sanıyor, ama aslında neyi konuşabileceklerini, hangi içeriklerin öne çıkacağını büyük şirketler ve devletler belirliyor. Eskiden filmlerle şekillendirilen toplumsal bilinç, şimdi milyonlarca küçük manipülasyonla yönlendiriliyor. Bunun en büyük tehlikesi, insanların farkında bile olmadan belirli bir düşünce kalıbına sokulması.
Peki ne yapmalı? Öncelikle algoritmaların nasıl çalıştığını anlamak gerekiyor. Facebook, Twitter, Instagram ve TikTok gibi platformlar, kullanıcıların dikkatini belirli içeriklere yönlendirmek için özel sistemler kullanıyor. Tek bir haber kaynağına veya sosyal medya platformuna bağlı kalmamak, farklı perspektiflerden bilgi edinmek çok önemli. Dijital okuryazarlık geliştirmek ve internette gördüğümüz her şeyin manipülatif bir amacı olabileceğini unutmamak gerekiyor.
Hollywood’un Amerikan toplumunu dizayn etmek için kullandığı sistem, bugün tüm dünyayı şekillendirmek için sosyal medya üzerinden işliyor. Ama her sistem, onu sorgulayan zihinler karşısında etkisini yitirmeye mahkûm. Gördüğümüz her şeyi sorgulamaya devam ettiğimiz sürece, bu düzenin bizi ele geçirmesine izin vermemiş olacağız.
Yorumlar
Kalan Karakter: