Adalet, toplumun temel direğidir. Ancak, hukuk sisteminin zafiyetleri bazen bireylerin hayatını karartan bir silaha dönüşebiliyor. Manisa’da giderek yayılan bir gerçeklik var: Taciz iftiralarıyla kurulan organize bir düzen ve bu düzenin gölgesinde kalan masum insanlar.
Son yıllarda kadınlar lehine çıkarılan pozitif ayrımcılık yasaları, esasen kadınları koruma amacıyla devreye alındı. Fakat bu yasalar, kötü niyetli kişiler tarafından suistimal edilmeye başlandı. Manisa’da, bu durumu bir kazanç kapısına çeviren bazı gruplar, taciz iftiralarıyla insanlardan yüksek meblağlarda para koparmaya başladı. Sistem basit işliyor: Bir kişi haksız bir taciz suçlamasıyla hedef alınıyor, hukuki süreç başlatılıyor, sonrasında ise iftiracının yakınları ya da bir şebeke üyesi tarafından mağdur edilen kişiden yüksek miktarda para talep ediliyor.
Bu tehlikeli düzen şöyle işliyor: Şikâyet edilen kişi, çoğu zaman delil bile olmadan gözaltına alınıyor. Avukatlar, yargı sistemindeki zayıflıklar nedeniyle otomatik olarak sanığın suçlu olduğunu kabul eden bir yaklaşımla hareket etmek zorunda bırakılıyor. Ardından iftiracının yakınları ya da bir şebeke üyesi, hedef alınan kişiye ulaşıyor ve “Eğer şikâyetini geri çekmesini istiyorsan şu kadar para öde” teklifi sunuluyor. Ödeyen kişiler sessizce kurtuluyor, parayı denkleştiremeyenler ise mahkeme sürecine gönderiliyor ve çoğu zaman cezaevine giriyor. Daha da acısı, kimileri bu ithamların toplumda duyulmasından korkarak intihar ediyor.
En büyük sorun, bu suistimal düzeninin hukuki boşluklarla destekleniyor olması. Kadının beyanı esas alınıyor ve herhangi bir somut delil olmaksızın, bir kişi haksız yere sanık konumuna düşürülüyor. Mahkemelerde tecrübesiz avukatlar ve hâkimler, inisiyatif kullanmaktan çekiniyor ve mağduriyeti gidermek yerine suç isnadını otomatik olarak kabul eden bir tavır sergiliyor. Şikâyetçiler mahkemeye bile gitmeye gerek duymuyor, sadece suçlamayı yapıp gerisini sistemin işlemesine bırakıyorlar.
Bu düzende ne bir amca yeğeninin başını okşayabiliyor ne bir dede torununu kucağına alabiliyor. Öğrencisinin yere düşmesine yardım eden öğretmen, taciz iddiasıyla hapse gönderilebiliyor. Müşterisinin isteklerine cevap vermeyen esnaf, haksız bir iddia ile cezaevine girebiliyor. Bu noktada sadece bireylerin hayatı mahvolmuyor, aynı zamanda adalet sistemine olan güven de sarsılıyor.
Yetkililer bu korkunç sömürü düzenine dur demek zorunda. Aksi takdirde bu sistem sadece suçsuz insanlara zarar vermeyecek, aynı zamanda gerçekten tacize uğrayan kadınların adalet arayışını da gölgeleyerek, haklıyı haksızdan ayırt edilemez hale getirecektir.
İşte tam da bu nedenle, yetkililer ve hukuk sistemimiz için kritik bir dönemdeyiz. Adaletin kötü niyetli kişilerce suistimal edilmesine seyirci kalamayız. Masumiyet karinesinin yeniden işler hale getirilmesi ve yalancı şikâyetçilere yaptırım uygulanması, hukukun yeniden güvenilirliğini sağlamak için kaçınılmazdır.
Adalet herkes için vardır. Fakat eğer adalet bir grubun suistimal aracına dönüşmüşse, işte o zaman gerçek bir adaletsizlikten bahsetmeliyiz!
Yorumlar
Kalan Karakter: