Eskiden haber dediğin emekle, araştırmayla, saha çalışmasıyla yapılırdı. Gazeteciler günlerce, haftalarca bir konunun peşine düşer, kaynaklarla konuşur, belgeler toplar, gerçekleri ortaya çıkarırdı. Bugün ise ne görüyoruz? Haber adı altında koca bir algı yönetimi! Gerçek gazeteciliğin yerini sosyal medyada şişirilmiş başlıklar, reklam amaçlı içerikler ve parayla sipariş edilen haberler aldı.
Yerel dijital medya hâlâ direnmeyi sürdürüyor. Emek veren, kaynak harcayan, gerçekten haber yapmaya çalışan insanlar var. Ama bu insanlar, sosyal medya haberciliği ve kalemşörlere akıtılan paralar yüzünden köşeye sıkışmış durumda.
Bugün herkesin elinde bir telefon var. Herkes sosyal medyada birkaç saniye içinde habere ulaşabiliyor. Peki, okuduklarımız gerçekten haber mi? Yoksa birilerinin yönlendirdiği, parayla sipariş ettiği manipülasyonlar mı? Gerçek gazetecilik, doğruların peşinde koşarken, parayla yönlendirilen sosyal medya hesapları algı operasyonlarıyla kitleleri istediği gibi şekillendiriyor. Belediyeler, büyük şirketler ve siyasi aktörler, kendi lehlerine haber yaptırmak için kalemşörlere yüklü paralar akıtıyor. İşin en acı yanı ise, bu manipülasyonun karşısında gerçek gazeteciliğin ayakta kalmaya çalışması. Bir haberin gerçek mi yoksa sipariş mi olduğunu anlamak bile zorlaştı. Eskiden bir gazeteci sahaya inip olayın özüne inerdi. Şimdi, bir sosyal medya fenomeni veya parayla haber yapan bir hesap, bir belediyenin veya şirketin “başarılı çalışmaları” diye yazı yazıp binlerce kişiye ulaştırıyor. Peki, bu habercilik mi? Yoksa bir reklam çalışması mı?
Dijital dünyada haber yapmak artık emek isteyen bir iş. Web siteleri için altyapı kurulmalı, SEO uyumlu içerikler üretilmeli, güvenilir kaynaklardan bilgi toplanmalı. Yani gerçek gazetecilik, hem maddi hem de manevi anlamda büyük bir fedakârlık istiyor. Ancak bugün, emek harcayan gazeteciler değil, parayla haber yapan kalemşörler kazanıyor. Kurumlar, belediyeler, büyük şirketler kendi propagandalarını yapmak için gazetecilere değil, sosyal medya fenomenlerine, internet sitelerine ya da belirli “bağımsız” (!) dijital platformlara yüklü paralar aktarıyor. Bunun sonucunda da, parayla tutulan bu hesaplar, kendilerine verilen talimatlara göre saldırgan paylaşımlar yaparak algıyı yönetiyor. Gerçek gazetecilik yapanları itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Bir belediye veya büyük bir firma, yaptığı işin “iyi görünmesi” için belirli kişilere ödeme yapıyor. Sosyal medya hesapları, bu kişi veya kurumları öve öve bitiremiyor. Aynı kurum veya firma hakkında gerçek bir gazeteci eleştirel bir haber yaptığında, kimse o haberi görmüyor çünkü sosyal medya çoktan algıyı yönetmiş oluyor. Bu sistemin devam etmesi için milyonlar harcanıyor, halkın vergileri ve şirketlerin bütçeleri, medya etiğini yok etmek için kullanılıyor.
Yerel dijital medya güçsüzleşirse, halkın sesi de kısılmış demektir. Eğer yerel gazetecilik tamamen yok olursa, sadece parayla sipariş edilen haberleri okur hale geliriz. O yüzden, gerçek gazeteciliğin yaşaması için sadece gazetecilere değil, okuyuculara da görev düşüyor. Belediyeler, şirketler ve kamu kurumları, bütçelerini sosyal medya üzerinden algı operasyonu yapan kalemşörlere aktarmak yerine, gerçek gazeteciliği desteklemeye yönlendirmeli. Eğer bu paralar, yerel gazeteciliğin güçlenmesi için kullanılsa, halk gerçekleri öğrenecek, yerel basın da ayakta kalacaktır. Kalemşörlerin saldırgan paylaşımlarını önlemenin en etkili yolu, onların beslendiği kaynağı kesmek ve gerçek gazeteciliğin sürdürülebilir hale gelmesini sağlamaktır.
Halkın doğru habere ulaşması için sosyal medyanın etkisini sorgulamak, her gördüğümüz habere inanmamak ve gerçek gazeteciliğe sahip çıkmak zorundayız. Yoksa hepimiz, bir gün sadece yönlendirilmiş, satın alınmış ve gerçeklerden uzak bir medya düzenine mahkûm oluruz.
Yorumlar
Kalan Karakter: