Mağarasız Hira
Bir yalnızlığın hikayesidir Hira…
Düşünmenin, hesaplaşmanın, sorumluluk bilincinin, varlık sancısının doruk noktasıdır Hira…
Kendin olma çabasının acısı yetmezmiş gibi, toplumsal dertlere derman olamamanın acısıdır Hira…
İçinde bulunduğun çağı sorgulama, bu gidiş nereye demenin adıdır Hira…
Adaletsizliğin, zulmün ve her çeşit haksızlığın çaresini aramaktır Hira…
Hayattan bir süreliğine kopmak, yaşamayı ciddiye almak, var olmanın anlamını en iyi şekilde öğrenmek için yalnızlığın öğrencisi olmaktır Hira…
İnsanlarda bulamadığını, yalnızlıkta ve tabiatta aramanın adıdır Hira…
Yokluğun alevinde yanıp, közde var olmaya aday olmaktır Hira…
Sorularımın cevabı mutlaka vardır deyip umutla, günlerce bekleyiştir Hira…
Kimseciklerin anlamadığı yüreğini heybene koyup yüreğinin sahibine yol almaktır Hira…
Yeryüzündeki tüm yaşanmışlığın şahidi ve yaşanacakların temsilcisi olmak adına bir yürüyüştür Hira…
Salt mağara karanlığı değil, düşüncelerin aydınlattığı bir dünyadır Hira…
Var olan hayatı sorgulamak, anlamsızca heba edilen hayatlar adına çare olmak ve çare bulmak adına yaşanan çaresizliğin adıdır Hira…
Bir peygamber sünneti, bir cevabın talebesi, bir kurtuluş reçetesi, bir devrimin ilk ateşidir Hira…
Bir değişimin ilk harfi, sorgulamanın itminan bulmuş hali, bir cahiliyenin yıkılışı, bir medeniyetin başlangıcıdır Hira…
Bir hevestir, bir ateştir, bir yakarıştır, bir yanmadır, bir yaralanmadır Hira…
Aşktır, umuttur, bahardır, dermandır, çaredir, şifadır Hira…
Ve talip olana daha nice anlamdır Hira…
Klasik düşünceden uzak bakmalıyız Hira’ya. Hz peygamberin ısrarlı ve istikrarlı bir şekilde toplumsal ve bireysel dertlere derman olma çabasının adı Hira iken, bugün toplumumuzda sadece bir kandil ve bir kutlamadan ibaret olmuş. Oysa bunca kutlanan kandile rağmen halen toplumsal ve bireysel sorunlarımız olduğu gibi duruyor ise, her yıl Ramazan ayında bu mesele gündeme geliyor fakat hiçbir değişim olmuyor ise biz Hira’yı anlamamış ama anmışız dostlar.
Tekrar tekrar siyer okumalı ve Hz. Peygamberin Hira’ya gitme nedenlerini iyi okumalı hatta araştırmalı bu Ramazan ayında da sadece anarak değil anlayarak ve anlamlandırarak yaşamalıyız Hira ‘yı…
Eğer bireysel anlamda kendimizi ve toplumsal olarak ta içinde bulunduğumuz çağın dertlerini dert edinmemiş isek, eğer düşünsel anlamda hayatımıza yenilikler katıp fiili olarak hayatımıza yeni kazanımlar eklemeyecek isek, eğer sorgulamalarımızın cevaplarıyla gerçekten yüzleşmek istiyor isek hepimizin Hira’ya ihtiyacı var demektir.
Bu gün yeryüzünde yaşanan her türlü zulme dur diyebilmenin bilincini ve gücünü bağrımızda taşımak adına yaşamalıyız Hira’yı…
Elbette salt mağara ziyareti değildi Hz peygamberin yaptığı, kendiyle baş başa kalıp aczi yetini hatırlamak, her derdin dermanı mutlaka vardır deyip kendini çareye hazırlamak, Rabbiyle baş başa kalıp onunla buluşmaya hazır olmak, cevapsız dediği her derdin çaresini Vahiy de bulmak, dirilmek, yenilenmek, başkaldırmak, sessizliği bozmak ve en önemlisi de Hira'ya girdiği hal ile ve orada ona inen Vahiy’ den sonra Hira’dan çıktığı hal arasındaki farkın farkına varmasıydı onun Hira’sı…
Tabi ki onun defaatle tekrarladığı ve bir çarenin geleceğinden emin bir şekilde, gelecek olan çareyi hayatında tatbik etmesinin gerektirdiği gücü, tüm bunlarla beraber karşılaştığı Cibril’i Emin ile ilk buluşmasını yani Hz peygamberin Hira’sını ben birkaç kelime ile anlatamam…
Ama sadece şunu belirtmek istiyorum dostlar, Hira’sı olmayanın soruları cevapsız kalır.
Hira'ya çıkmayan Kur'an’sız kalır.
Hira olmazsa sorular cevapsız, dertler dermansız ve umutlar yarım kalır.
Kalkıp Arabistan’a Hira’ya gidemeyiz elbette. Ama zaten mesaj sadece mağarada değil ki dostlar. İnsanı toplumdan, hayattan, zevkten, eğlenceden, paradan, maldan, kısaca her şey den soyutlayarak, yalnızlığa sevk edecek kadar ciddi dertlerinin ve düşüncelerinin olmasıdır Hira…
İçinde bulunduğumuz çağı dert edinmeli, neler yapabilirim diye düşüncelere dalmalı, zulüm ve haksızlığın tarafında olmamayı, iyilik ve erdemin öncülüğünü yapabilmeli, Kuran ile muhatap olmaktan korkmamalıyız.
Hepimiz kendi iç dünyamızda birer Hira yaşamalıyız şu kısa ömrümüzde ve Vahiyle muhatap olmaya hazır olmalıyız. Zira bütün dertlerimizin çaresi ondadır. Zira toplumsal ve bireysel hastalıkların şifası ondadır.
Eğer Hira’yı anlamadan Vahyi anlamaya çalışır isek eksik olur. Şöyle ki derdinin ne olduğunu bilmeden, bir çare arayışına girmeden, şifaya erme isteği olmadan karşılaşacağımız çarenin kıymetini bilemeyiz dostlar.
Hangi konuda çare bulma telaşı yaşar isek, hangi konuyu dert edinir isek, hangi düşüncelere şekil vermek ister isek, hangi soruların cevabını bulmak istiyor isek işte o zaman karşılaşacağımız Vahy bizlere çare olur, şifa olur.
Ama eğer dert belli değilse, sorular belli değilse, sorunlar belli değilse Vahiy sadece okunmaktan ibaret kalır. Tıpkı günümüzdeki gibi…
Nasıl ki Hz peygamber cahiliyye döneminin dertlerini, eksiklerini, putlarını, kız çocuklarına yapılan zulmü, güçlü, zayıf arasında yapılan adaletsizliği ve daha nice meseleleri olduğu gibi kabul etmeden Hira’ya çekilerek bu konulara bir çare aradıysa, ve bu yalnızlığının İslam’daki adı ‘’İtikaf ‘’olarak güzel bir amel olarak günümüze kadar geldiyse, bize düşen de Hz peygamberin takipçisi olup içinde bulunduğumuz çağın sorunlarını göz ardı etmemeliyiz. Ve çarenin bir parçası olmak için Vahye sıkıca sarılmalıyız dostlar.
Ramazanın son günlerinde yaşanacak olan itikâf günleri hatırına, gerek mescitlerde gerek evlerinde ve gerekse iç alemlerin de Hz peygamberin Hira’sını yaşamak adına yapılacak olan ibadet günleri yaklaşırken küçük bir hatırlatma olsun istedim dostlar.
Şimdiden itikâflarınızın (Hira’larınızın) bütün ibadetlerin kabulüne, düşüncelerin berraklığına, sorularınızın cevap bulmasına, dertlerinizin dermanına, maddi manevi hastalıklarınızın şifasına, Vahiyle muhatap olduktan sonra hayatta yaşanacak devrimlerin gerçeklikte yer bulmasına vesile olması duasıyla…
Kur’an okumalarının bol ve bereketli olduğu bu aydan sonra da Kur’an’ı anlama çabasından vazgeçmemeli, bol bol meal ve ilmi eser okumaları yapmalı, sık sık tefekkür etmeyi ve ilim meclislerine katılmayı ihmal etmemeliyiz dostlar.
Nasıl Hz peygamber Hira’dan çıkınca hayatı değişti, yeni bir hayata merhaba dedi. Artık Rabbiyle beraber yaşamaya karar verdi ve bu uğurda hiç taviz vermediyse, bizlerde Ramazan’dan sonra yeni bir hayata başlamak, Kuran’la hayata devam etmek, Rabbimize daha çok yakın olmak ve bütün dertlerin dermanının Vahiy’den alacağımızı bilerek Ramazan’ı tamamlamalıyız. Ve Ramazan’dan sonra artık yeni bir hayata atılmalıyız. Ta ki Rabbimiz diler de bir dahaki yılın Ramazanına kavuşuncaya kadar…
Rabbimiz az amelimizi katından çok görsün inşallah.
Rabbimiz Hira’yı anlamayı, anlamlandırmayı, yaşamayı ve çare olarak hayatımızın geri kalanında Vahiyle yol almayı nasip etsin.
Hayırlı, hatırlı ve huzurlu Ramazanlar dilerim.
Sevgi ve saygılarımla…
Secde’kâr