Çok değil daha geçen yıllarda farklı olmak adına yapılmadık şeyler kalmadı toplumumuzda. En farklı ismi bulmak için çocuklara bilmem nerelere düşen çığ tanelerinin isimleri verildi, en farklı kıyafeti giymek için giyilmedik çuval, yırtılıp giyilmedik kıyafet kalmadı, farklılık olsun diye üretilmedik bardak, fincan ve tuhaf ürünler eksik olmadı raflarda, hatta yeme içmede farklılık olsun diye damak tadımıza kadar ihanet ettik. Hep bir farklı olmak adınaydı bunlar.
Farklı olmak karakterli olmak gibi bir şey olarak algılandı. En beğenilen en farklı olandı çünkü toplumda, sanki bu farka ulaşılamazdı. Harıl harıl alışverişler, mutfak raflarındakileri atıp yenilenmeler, elbise dolaplarındakileri ihtiyaç sahiplerine verip! Yerine yeni ve farklı şeyler almalar, hatta içimi çok acıtır ama farklı kitaplar okumak adı altında bilinçaltını kirletecek okumalar yapmaya kadar vardı işler.
Yetmedi, düğün derneklerimiz o kadar farklılaştı ki bir nesil diğer nesli temsil etmeden aynı ortamdaki farklılıkları dudaklarını ısırarak izlemeye başladı. Partiler, kutlamalar, özel günleri en farklı şekilde kutlayanlar toplumun en özel kişisiymiş gibi anlamlar oluşturuldu.
Bunlarda yetmedi, birbirimizi anlamak için konuştuğumuz kelimelerimize farklılık olsun diye tuhaf cümleler ekledik. Küçük bir kelime devrimi yaşandı sanki toplumda. Anlaşmamak için çabalarcasına değişti cümlelerimiz farklılıklar adına.
Birde üzerine birbirimize tuhaf kelimeler veya harflerle seslenmeye başladık toplum olarak, farklı olmak adına. Hangi kelime eşi, hangi kelime ebeveyni ve hangi kelime ile dostumuzu çağrıştıracağımıza kafa yorduk. Maksat toplumdaki farklılığa ayak uydurmak olsundu çünkü…
Bunlara pişman mı olundu bilmiyorum. Şimdilerde ise HERKES’LEŞMEK diye bir şey almış başını gidiyor. Ben farklı olmalıyım düşüncesinin yerini bu kez de kimde ne varsa bende de olmalı diye bir düşünce kapladı. Kim nasıl ise bende öyle olmalıyım. Kim ne giyerse giymeli, kim nereye giderse gitmeli, kim ne yaparsa yapmalıyım diye birbirini aynalayan bir toplum oluşuyor. Ve bu kıyas aileler içinde, okul içinde, özel ve genel hayatın hepsinde almış başını gidiyor.
Tek tip insan olmak bir yana tek tip olmak gibi bir derdi var toplumun. Çünkü insan kelimesi sorgulama ve düşünme yeteneğini kullanmadığında bu ismin hakkını vermemiş oluyor.
Tek tip fiziksel görünüm, ( bu cinsiyetler arası artık tehlike arz ediyor) tek tip giyim kuşam, tek tip konuşma stili, tek tip eğitim şekli, tek tip eğlence şekli, tek tip hedefler, tek tip hayaller, tek tip umut veya umutsuzluklar. Hatta tek tip acılar!
Yetmiyor aynı fincanı bulup aynı paylaşımı yapmayana kadar geçmeyen heves. Yada bir takım haram ve günahlara dalarak arkadaş ortamına ayak uydurmayana kadar kendini kabullenilmiş bir kişilik olarak göremeyen gençler. Daha ötesi ve utanılası bir durum kıyaslanan eşler, evler, fiziksel görünümler, yemeler içmeler, gezmeler. Başkalarında olduğu gibi olsun diyerek aynı yer, aynı marka, aynı tatil, aynı harcama, aynı görüntü, hatta düşünülmeden yapılan aynı hata, aynı günah ve tatmin olunmayan nefisler…
FARKLI’LAŞMAK ne kadar bunları ifade etmiyor idiyse,
HERKES’LEŞMEK te bizim için bunları ifade etmiyor ve etmemelidir dostlar…
İnsan olmanın verdiği azizlik adına akli melekelerimizi kullanıp bu dengesizliğe bir dur diyelim, hiç değilse kendi dünyamızda bunu başaralım ve çevremize örnek olalım.
Farklı olmanın ortaya fark koyacak kadar derin ve anlamlı bir şey olması gerektiğinin ve herkesleşmenin de ancak toplumsal ve ahlaki değerlere sahip çıkmak olması gerektiğini gündem edelim.
İnancımızdan, ahlakımızdan, karakterimizden, kişiliğimizden, maneviyatımızdan ve kültürümüzden uzaklaşmadan bu hayatı yaşamalıyız.
Aksi takdirde FARKLI’LAŞMAK ve HERKES’LEŞMEK derken ortada yapayalnız bir YABANCI’LAŞMA ile baş başa kalmış olacağız. İnancımıza, kültürümüze, düşüncelerimize, aile yapımıza yabancılaşınca artık huzuru kaybeder ve huzursuz bir toplum haline gelmiş oluruz. Ve insan en çok yabancılaşınca yalnızlaşır. Bu çok tehlikeli ve insanın psikolojik yapısı için zararlı bir durumdur. Dikkat edersek toplumumuzda yabancılaşma ve yalnızlaşma gittikçe yayılır bir hal aldı. Psikolojik vakalar baş ağrısı kadar yaygın halde, çünkü kendi toplumsal değerlerine ve inancına yabancılaşmış bir toplumun neticede ulaşacağı nokta maalesef budur.
Velhasıl dostlar, bir defa yaşanacak olan bu hayatı kime nasıl benzeyeyim veya kime nasıl farklı görüneyim hevesinden kurtularak yaşamalı, sık sık değişen doğruların gerçek doğrular olmadığını bilelim.
Yani DÜŞÜNELİM dostlar DÜŞÜNELİM…
Toplumu, benzeşmeyi ve farklılığa bizleri iten nedenleri, sebep ve sonuçları düşünelim.
Acaba neyin açlığını gidermeye çalışmanın telaşesidir bunca değişkenlik…
Ve düşünelim, maneviyatın olmadığı yerde can bulur mu sahip olduklarımız…
Şükürle kalın…
Secde’kar
Yorumlar
Kalan Karakter: