KAVRAMSAL SORUMLULUKLARIMIZ
Tarih boyunca insanın kendini ifade biçimidir kavramlar.
Gerek sözel ve gerek yazı diliyle kullandığımız kavramlarla ifade etmeye çalışırız acı, sevinç, coşku, nefret, sevgi ve daha nice nice duygularımızı….
Kavramlar olmazsa olmaz insanlık tarihinde, eşyanın, tabiatın kısaca yaşamanın anlamı kavramlarda gizlidir. Ama doğru kavramlar ve doğru kullanımlar gereklidir elbette.
Ne yanlış yerde doğru kavram kullanılmalı, nede doğru yerde yanlış kavram kullanılmalı.
Taşı gediğine koyarcasına kullanılmalı kavramlar, yoksa eksik ve yanlış olur. kavram yanlış olunca anlam, maksat ve mana havada kalır maalesef…
Birde içeriği boşaltılmış kavramlar var ki; kendisi bir araya geldiği harfler ile çok büyük şeylerden bahs ediyor iken anlamı bozulmuş, tahrif edilmiş ve kullanıldığı yerde hiçbir canlılık oluşturmuyor.
Oysa her kavram kendi anlam bütünlüğünde kullanılmalı, anlaşılmalı vede yaşanmalı…
Kavramlar bozulursa insanlıkta bozulur, denge de bozulur, yaşamak ta bozulur...
Ve bunca yanlış ve bozuk kavramları kullanarak yaşamak pek te kolay olmaz…
Hepimizin temsil ettiği bazı gerçekler vardır bu hayatta, kimimiz kariyer, kimimiz görev ve kimimizin de mecbur kaldığı hakikatler karşısında gerek bilinçli gerek bilinçsiz olarak yüklendiğimiz kavramlarla yaşıyoruz hayatı, fakat bu kavramları ne kadar temsil edebiliyoruz bilinmez…
Üzerimizde taşıdığımız kavramların ne kadarının farkındayız!
Kaç kavram taşıyoruz üzerimizde!
Taşıdığımız kavramların mahiyetleri ne!
ve en çok ta ne kadar anlam barındırdığını bilmeden taşıdığımız kavramlar yük oluyor şu belimize!!!
Taşıdığımız, emek vererek elde ettiğimiz, nasibimize düşen, mecbur kaldığımız ve belki de satın aldığımız kavramlarla yüzleşmeliyiz dostlar…
Hayatımızda bizi ifade eden kaç kavramın içeriğinden haberdarız, kaç kavram tam olarak anlatıyor bizi, kaç kavramı alnımızın akıyla taşırken hangi kavramları taşımaktan utanıyoruz. Sahi biz mi yüklendik bazı kavramları, yoksa üzerini örterek içini boşaltarak istediğimiz gibi yaşamanın adını biz mi koyduk!...
Bir öğretmen kavramına kaç öğretmen sığar acaba, anne deyince kaç anne gelir akla, esnaf deyince kaç kişi bahsedebilir adil teraziden, öğrenci deyince hangi gecelerin emeği konuşur, aile denince kaç kişi üzerine düşeni alır ki payına, eş derken ne demek isteniyor kim bilir, kadın erkek kavramları neyin temsiliyetin de, hacı hoc derken neden üç kağıtçılık gelir akla...
Sahi şahsımız da taşıdığımız kaç kavram var hakkını vererek kullanabileceğimiz, yaşayabileceğimiz, taşıyabileceğimiz…
Adımızın haricinde bir çok tanımımız var dostlar!
Nasıl ki adımız tam olarak bizi ve benliğimizi, karekterimizi ifade ediyor ise hayatımızda taşıdığımız bütün kavramlar da tam olarak içerdiği anlamı barındırmalı üzerimizde…
Son zamanlarda karşılaştığım anneler de babalık görüyorum, çocuklarda ebevynlik, eğitimcilerde esnaflık, esnaflarda fırsatçılık…
Komşuluk güven demek değil artık, arkadaşlık fedakarlık demek değil, içeriği bomboş yaşıyoruz kavramları…
Hayatımızda taşıdığımız bazı kavramlarımız tamamen bize özel iken taşıdığımız bazı kavramlar toplumsal olarak birbirimize yansımalarımızdır.
Üzerimizde taşıdığımız her kavramın içeriğine uygun davranmak zorundayız.
Çünkü şahsımıza özel kavramlarda iç alemimiz ile ilgili yaşarken, dış dünyaya yönelik kavramlar da muhatablarımıza yansıttıklarımız da önemlidir...
Çünkü kimine eş, kimine anne, kimine arkadaş, kimine komşu, kimine hoca, kimine esnaf kimine öğretmenizdir belkide…
İstediğimiz gibi anlamlandıramayız kavramları, birisi bize ben öğretmenim deyince aklımıza menfaat değil eğitim gelmeli, öteki ben anne yim derken aklımıza merhamet ve sevgi gelmeli ihmalkarlık değil, diğeri ben babayım derken aklımıza sorumluluk gelmeli sorumsuzluk değil, biri bize ben hocayım derken aklımıza güven gelmeli iş çevirmek değil.
Ve daha bunun gibi çoğaltılabilecek nice örneklerle kavramların içeriğinin boşaltılmış hallerinden bahs edebilriz.
Oysa düzeltmeliyiz taşıdığımız kavramların izlerini hayatımızda...
Aksi takdirde kavramların kargaşası toplumların kargaşası, benliklerin kargaşası demek olur.
Bize ağır gelen ve taşıyamayacağımız kavramlardan vaz geçmeli, taşıyabileceğimizden emin olduğumuz kavramların da içeriğini iyice bilmeli ve öylece hayatımıza yerleştirmeliyiz...
Ve en çok ta inanç ile ilgili kavramların içeriği boşaltılmış ki yazmaya haya ediyorum.
Hangimiz inanç anlamında başta MÜSLÜMAN olma kavramı ile başlayarak taşıdığımız kavramın hakkını vermiyor, içeriğini bilmiyor, merak etmiyor ve sormuyor isek, ve MÜSLÜMAN denilince kavramın içeriği olarak akla gelenleri temsil etmiyor isek hepimiz bu kavramı ve inanç anlamında kullanılan nice nice anlamları katletmişiz demektir…
Nasıl ki karpuz dediğimizde aklımıza muz gelmiyor ise,
Nasıl ki kapı dediğimizde aklımıza güneş gelmiyor ise,
Nasıl ki timsah dediğimizde aklımıza kelebek gelmiyor ise,
İnsan denince ve insana ait bütün kavramlar da aklımıza gelen kavramların öz içeriği kirletilmemiş olmalıdır.
İçeriği boşaltılmış kavramlar hiçbir şey ifade edemezler hakikatte…
Üzerimizde taşıdığımız, dilimize döktüğümüz, bağrımızda yer verdiğimiz kavramların hakkını verebilmek, içeriğini kirletmeden yaşayabilmek ve bizi ifade eden kavramlara sıkıca sarılıp bırakmamak, bizi ifade etmeyen kavramlardan ise gerisin geri kaçmak gerekir dostlar.
Nasıl ki bizi ifade etmeyen kavramlar bizim için kullanıldığında rahatsız oluyor isek, aynı şekilde bizi ifade eden kavramları da tam olarak içeriğini üzerimizde taşıyamadığımıza da rahatsız olmalıyız...
Kavramların içeriğini bilmeyi, taşıdığımız kavramların hakkını vermeyi, taşıyamadıklarımızdan da vaz geçmeyi öğrenmeliyiz dostlar…
Ara ara oturup kavram elemeleri yapmalıyız hayatımızda belki de.Hangisi bende ne kadar var diye...
Ve hakkını vererek sahip olduğumuz kavramlara ise sıkıca bağlanmalı ve içeriğinin bozulmasına izin vermemeliyiz.
Ve unutmayalım ki taşıdığımız kavramların hesabını vereceğiz… çünkü her kavram bir sorumluluktur.
Derdim odur ki üzerimizde şereflice taşıyabileceğimiz, hesabını verebileceğimiz ve ÇOCUKLARIMIZA MİRAS OLARAK BIRAKACAĞIMIZ KAVRAMLARIMIZ olsun inşallah…
Sevgi ve saygılarımla…
Secde’kar