Gün içerisinde kullandığımız bütün kavramların, ahir zamanda kullanılma şekli ve internet çağında bunca kirli bilginin çok hızlı yayılmasının endişesi ile tekrar tekrar ele alınması gerektiği kanaatindeyim. Çünkü kavramlarımız; tarihimiz, inancımız, kültürümüzü, kısaca bizi ifade eden kıymetli kelimelerdir. İçeriği değişmediği sürece bizleri doğru ifade edebilecek ve içeriği korundukça mesajı korunmuş, bu mesajlar çağlara taşınıyor olacaktır.
Bu sebeple bir sorumluluğumuz da; kullandığımız kavramlarımızı korumalı ve içeriğini yanlış doldurmamalıyız.
Birçok kavramın içeriğinin boşaltıldığının farkına varamadığımız gibi, son zamanlarda gün içerisinde çoğu defa ve her türlü mecrada kullanılan, insanın kendini ifade etme, aktif olma, söz alma becerisi, duygularını ve fikirlerini ifade edebilme yeteneğinin aksine kişilerin egolarını okşayıcı olarak kullanılan kavramlara “öz güven” denilmeye başlandı. Daha doğrusu, “öz güven” adı altında bu tanımlara yer verildi.
Bu minvalde, öz güven kavramının salt anlamı; kişilerin egolarını besleyici, günlük hayatta saygısızlıklara yer veren, edepten uzak, yersiz konuşmalar, nasihat almama, sürekli “ben bilirim” davranışları, ilimden uzak, küstahça her ortamda konuya hâkim olma çabası, her konuda konuşma becerisiymiş gibi, hayâdan uzak, etik olmayan her türlü davranışın açıklaması hâline gelmiş bulunmaktadır.
İnanın, daha da ötesi var.
Büyükleri hiçe saymak, küçüklere yanlış örnek olmak, aile içerisinde birçok tartışma ve yersiz hak arayışına girmek de “öz güven” adı altında bireylerin altını yanlış doldurdukları kavramın neticesidir.
Hatta eğitim, meslek, kariyer mecralarında bile “öz güven” adı altında asıl özümüze zarar verilmeye başlandı.
Gerek aile, gerek diğer bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerinde yapılan büyük hataların adı “öz güven” oldu.
Kişinin kendine yakıştırdığı, nefsinin, şeytanın ve egosunun birlikteliğiyle yaptığı her türlü hayâsızlığın adı artık “öz güven” oldu.
Kavramlarımızı koruma sorumluluğu adına, öz güven ile öze güven kavramlarının içeriğini iyi anlamalı, doğru kullanmalı ve yanlış kullanılan yerlerde en güzel ifade şekliyle müdahale etmeliyiz, dostlar. Yoksa kavramlarımız elimizden giderse, nasıl anlatırız hakikati?
Öncelikle, şu mübarek günlerde özümüze dönme çabası içerisindeyken bu konuda yazacaklarımın daha anlaşılabileceğini düşündüğümü belirtmek isterim.
İnsan, hayata karşı ancak özüne dönünce mutlu ve tatmin oluyor. Bu “öz” şüphesiz temiz fıtratımız ve kusursuz yaratılışımızdır. Yani en yalın hâlimizdir. Bu yalın hâlimizde, yani özümüzde şüphesiz konuşabilme yetisi, kendini ifade etme becerisi, utanmak, heyecanlanmak, öfke, sevgi, saygı, nefret, merhamet, benlik duygusu, var olma mutluluğu, anlama kabiliyeti, araştırma ve soru sorabilme yeteneği, aile bağlarına bağlılık, sorumluluk bilinci, kendini yönetebilme sanatı ve daha nice güzel anlamlar içermektedir.
ÖZÜMÜZ, nefsimizin, egomuzun, şeytanın ve yanlış bilgilerin değmediği en temiz hâlimizdir. Burayı ne kadar temiz tutabilirsek, o kadar kendi yaratılış özelliklerimize güvenip bu güven ekseninde sağlıklı bireyler olabiliriz. Rabbimizin bizlere bahşetmiş olduğu bu öz, şüphesiz insan olma ve insan kalabilme becerilerinin hepsini bağrında toplamıştır. Bu yaratılış özüne güvenmek, aslında bu özümüzü yaratana güvenmek demektir.
Çünkü ayette,
“Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.”
(Rum Suresi, 30)
buyurulmaktadır.
Bizler “öz güvenli” olunca, aslında özümüze, yani yaratılışta bizlere bahşedilen tertemiz fıtrata uygun davranışları, yaratanın istediği şekilde kullanmış olmalıyız.
Tam aksine davranışlar bizleri özümüzden uzaklaştırır, dostlar.
Ve özünden uzaklaşan, kendinden uzaklaşır. Özünden uzaklaşan, insan olmaktan uzaklaşır.
Özelde gençlerimize dayatılan “öz güven” kavramının altını güzelce ve en doğru şekilde doldurmalı ve ifade etmeliyiz.
Ancak bu şekilde “öz güvenli bir toplum” ve “öz güvenli bireyler” derken neyin kastedildiğini anlatabiliriz.
Birbirine zarar vermeyen, sorumluluklarını başkasının üzerine atmayıp kendisi yerine getiren, yerine göre kendini saygı çerçevesinde ifade ettiği gibi nasihat dinleyebilen, benlik duygusu gelişmiş ama egodan uzak duran, saygıyı koruyabilen, sevgide duygularına sınır koyabilen, ilimden nasiplenebilen, okuyabilen, düşünebilen, soru sorabilen, öfke, nefret ve merhamet duygularını kontrol edebilen insanlar olarak özünden haberdar olan bir toplum olmuş oluruz.
Aksi takdirde, öz güveni özünden kopardığımız için; içeriği boşaltılmış ve yanlış doldurulmuş, bu sebeple yanlış kullanılan bir kavram olarak hayatımızda yer alması, birbirimize zarar vermemiz anlamına gelecektir, dostlar.
Çünkü özünden uzaklaşmış ve özünden kopuk yaşayan herkes, artık hem kendisine hem de karşısındakine zarar verecek seviyededir.
Ayetteki fıtrata, yani özümüze, yani yaratılışımıza, yani Rabbimize güvenerek öz güvenli bireyler olabiliriz.
Aksi takdirde özümüzden uzaklaşmak, Rabbimizden uzaklaşmak olur.
Ve özümüzden uzaklaşmak, kendimizden uzaklaşmak olur, dostlar…
Özümüze dönüp ona sahip çıkmalı ve bu bilinç ile öz güvenli bireylerin toplumda yer almaları duasıyla…
Şükürle kalın.
Secde’kar
Yorumlar
Kalan Karakter: