Eli Kalem Tutan Yazsın… Denildi…
Bir sorumluluğun kelimeleridir bunlar,
Bir acının temsili sözleri,
Bir soykırımın ifadeleri,
Bir direnişin çığlığı,
Bir çaresizliğin sessizliği,
Bir utancın gölgesi,
Bir duanın dile gelmişi belki de, belki de içten içe zulmü hissetmenin yalnızlığı…
Kolay olmayacaktı birileri acı çekerken masa başında oturup bunu kelimelere sığdırmak. Kolay değil elbette bir soykırımı bir sayfaya hapsetmek. Kolay olmamalı zaten kardeşinin çığlığını duyup kalkıp bu çığlığa koşmak varken, oturup bu çığlığı yazmak.
Utancın zirvesinden kelimeler seçerek yazmak zorunda kaldım. Eli kalem tutan yazsın denildi diye.
Kendimle kavgalar ederek seçtim kelimeleri.
Hiç böyle zorlanmamıştı alfabeler, kavramlar, kelimeler, cümleler…
Artarda yazasım var hiçbir kural tanımadan cümleleri, tıpkı kuralsız savaşlar gibi günahkâr…
Keşke kelimelerin sesleri olsa diyorum ölüm diye yazdığımda haykırsa, zulüm diye yazsam çığlık atsa, savaşlar ve çocuklar diye yazınca feryat etse cümleler. Ve Filistin diye yazınca ağıdı yükselse kavramın…
Ama nafile, içeriği ne kadar acı olursa olsun sessizce yazılır kavramlar…
Yankı bulunca ses bulur ve ses verir ancak kavramlar…
Sahi neden yankı bulmaz bu zamanlarda savaş kavramları dünyada…
Yazılması sessizdi kavramların oysa şimdilerde bağırıyor herkes savaş. Zulüm. Soykırım ve çocuklar diye… Ama nafile, yankısız kalıyor bu bağrışmalar ve sessizce ölüyor ölümü anlatan kavramlar…
Yeni kavramlar bulmak istedim bu zulmü anlatmaya, yeni cümleler, yeni alfabeler, ama nafile oldu bu arayışım çünkü her dilde sesler yükseldi şimdilerde aynı minvalde… Ama yankısız kaldı bütün diller, bütün alfabeler, sesli bağrışmalar olsa da bütün alfabeler öldü sessizce, ölümü ve zulmü anlatırken…
Biz onlara sahip çıkalım derken, onlar bize sahip çıktı, erkekleri erkeklerimize, kadınları kadınlarımıza, yaşlıları yaşlılarımıza, gençleri gençlerimize ve çocukları örnek oldu çocuklarımıza… İhlası, samimiyeti, tevekkülü ve kulluğu tekrar öğrettiler bize…
Tekrar nazil oldu ayetler bu kirli çağda, mücadelenin izzetini, takvanın zirvesini ve tevekkülün mertebelerine şahid olduk.
HASBİNALLAH VE NİMEL VEKİL… Diye.
Kimselerinin olmadığı çok iyi bilerek sığındılar bu cümlelere,
Biz birleşmiş milletler dedik, onlar HASBİNALLAH VE NİMEL VEKİL dedi.
Biz Avrupa insan hakları mahkemeleri dedik, onlar HASBİNALLAH VE NİMEK VEKİL dedi.
Biz TBMM dedik, onlar HASBİNALLAH VE NİMEL VEKİL dedi.
Biz ABD dedik, onlar HASBİNALLAH VE NİMEL VEKİL dedi…
Velhasıl onlar ne diyor biz ne diyoruz…
Utancın eşiğinde hıçkırarak ağlattılar bizi çaresizlik hastalığını yayarak içimize… Bu nasıl bir aczi yettir Ya Rab, el uzanmaz, ayak varmaz, dil dolanır, kalp hüzünlenir ve bitmez bu çaresizlik ile savaşlar…
Haberleri izleyerek süreci takip ediyoruz sıcak evimizde oturarak buz tutan kalplerimizle,
Geceleri kabuslarla uyanıyoruz savaş alanında hissederek kendimizi, boğaza düğümleniyor lokmalar ve ardından ağıtlar…
Sonra devam ediyor hayat, eş, iş, çocuk, okul, yemek, ütü, bulaşık vs. Ne büyük bir aczi yettir yaşadığımız şu günlerde, gah ağlıyor gah gülüyoruz halimize…
Bir zulme şahid olmanın acısı var gönüllerde, elbette vardır bir hikmeti milyonlarca yıllık dünyada ölümlere denk gelmeye…
Payımıza düşen bir taraf belirleme, bir saf tutma, bir su taşıma bu sönmeyen yangına…
Dualar bitmemeli, boykot durmamalı, yardımlara ara verilmemeli elbette…
Aynı cennete talip olabilmeyi hak edecek ne varsa yapılmalı şimdilerde…
Çaresizlik de af edilir belki ama suçlu olmak başka!!! Biz suçlu olmayalım şu hassas günlerde...
Biz Filistin diye ağıt yakarken bütün dünyanın düştüğü zillete şahid olduk. Acının da rengi varmış meğerse renksiz kalmak acıya hakaret oldu bu süreçte…
Dört yılı aşkındır yazı hayatımda ilk defa bu kadar zorlanarak oturdum masa başına. Günlerdir hatta ay oldu artık yazı yazmak istemedim çünkü Filistin den başka bir şey yazamazdım ama bunu yazmaya da ne elim varıyordu nede kavramların bu zulmü yeterince ifade edeceğine inanıyorum. Ve ne de yaşanan acıları yazmanın acıyı tarifte işe yarayacağına!!!
Ama eli kalem tutan yazsın deniliyor her seferde, kalem tutan elimden utanarak, yazı yazabilme yeteneğimden utanarak, kelimelerin bu soykırımı anlatamadığına şahid olarak, ne kadar yazılsa da dünyada çözüme aracı olmadığını bilerek İmanımı sorguluyorum her harfte…
Bu çağda olmak bu çağa şahid olmak ve bu çağda üzerime düşeni yapmaktan başka yoktur mazeretim dostlar…
Ümitsiz değilim elbet, bunca şehid canlandırdı ölmüş kalpleri elhamdülillah, Allah her şeyden yücedir ve Onun hükümleri hikmet iledir....
Bu süreçte hikmeti göremeyen ve süreci beşeri gözlerle takip edip umutsuzluğa düşenlere yazık…
Vardır planların üzerinde plan…
Bize düşen bu süreçte payımıza düşenleri yapmak…
Herkes kendi çapında sorumludur bu savaşta…
Rabbimiz, zulmün olduğu her yere elimizle yardım et, dilimizle yardım et, malımızla yardım et, canımızla yardım et lütfen…
Rabbimiz bu uğurda payımıza düşenden bizleri haberdar et ve bizlere feraset ver lütfen…
Rabbimiz elimizden ne geldiğini bizlere bildir ve yapmamız gerekenler noktasında bizlere güç kuvvet ver lütfen.
Rabbimiz çaresizliğimizi sana arz ederken bu süreçte bizi suçlu olanlardan berii kıl lütfen…
Dünyada Filistin’deki kardeşlerimize yetişemedik ama sen ahirette onlarla haşr olmayı bizlere ikram et lütfen.
Rabbimiz biz sürece şahid olup öldük, onlar şehid olup öldüler Sen lütfunla şehidlerle şahidleri buluştur ve bizleri bu süreçten mesul tutma lütfen…
Rabbimiz bu süreçte kıl kadar payı olanları sana şikayet ediyor ve elimizi kolumuzu bağlayanları sana ve senin EL Kahhar ismine havale ediyoruz…
Bu süreçten kire ve kana bulaşmadan temiz kalabilmeyi bizlere nasip et lütfen.
Çaresizliğimizi kardeşlerimize çare kıl lütfen…
Ve Rabbimiz onların dediği gibi ‘’HASBİNALLAH VE Nİ’MEL VEKİL ‘’diyerek safımızı belirlememizi bizden kabul buyur lütfen.
secdekar