TOPUK KANI İLE GENETİK SOYGUN MU HEDEFLENİYOR.?
BEBEĞİNİZİN DNA'sı YURT DIŞINDA MI?
Doktorlar bebeğinizin topuğunu delerken arka planda ise labaratuvarlar BEBEĞİNİZİN DNA BİLGİLERİNİ ÇALIYOR OLABİLİR Mİ.?
İşte TOPUK KANI ZULMÜNÜN arkasında ki korkunç gerçekler;
Genel Tarama Testleri başlığı altında DAYATILAN hatta artık bir zulme dönüşen yenidoğan bebeklerden topuk kanı alımı meselesi git gide toplumsal bir infiale dönüşüyor. Tepkiler had safhada ve aileler bu işten iyice şüphelenmeye başladılar. Bir film-fırıldak döndüğünü düşünenlerin, en azından bunu hissedenlerin sayısı hiçte az değil ve bu sayı çığ gibi büyüyor.
Hükümet ise sanki işi gücü bırakmış, bir sürü farklı sorunu, problemi, aksayan mekanizmaları bir kenara atmış sırayla her çocuğun hatta sağlıklı çocukların dahi topuğunu delip, kanatıp böylece acıda verip kan almanın derdine düşmüş gibi gözüküyor. İyi ama NEDEN.? Bu ısrar NEDEN.? Dışarıda dilenen, sefalet ve pislik içinde yaşayan, ağır hastalıklarla boğuşan onca çocuk varken ve onlara bir çözüm bulmak, onlarla ilgilenmek, önce onları kurtarıp sahip çıkmak varken Topuk Kanı almakta ki bu aşırı ısrar, dayatma, hatta belki zulüm derecesinde ki bu tarifsiz gayret ve meslek aşkı NEDEN.? :)
Bizden acaba ne saklanıyor? Bu işte neler dönüyor, NE hedefleniyor.?
Hem sahi alınan bu topuk kanıları nereye gidiyor.? Bu verilerin yurt dışına gitmediğini nereden bileceğiz.? Sağlık Bakanlığı böyle bir garantiyi veriyor mu, yazılı olarak taahhüd ediyor mu.? Buna sebep olanların en şiddetli bir ceza ile cezalandırılacağının adını koymuş mu mesela.?
Milletten yeri geldiğinde imza ve taahhhüd isteyenler aksi bir durumda acaba NEYİ taahhüd edip imza veriyorlar.? Yoksa burada açık, klasik cümle ve söylemlerle mi kapatılmaya çalışılıyor.?
Neden Sağlık Bakanlığı, "Bu örnekler yurt dışına çıkmaz, çıkamaz, bedelide şudur" diye NOTER ONAYLI TAÂHHÜTNAME VERMİYOR.? Eğer buna verilecek mantıklı bir Cevap yoksa, o halde bizlere itiraz hakkıda YOK demektir.!
Bizler, Topuk Kanı bahanesiyle çocuklarımızdan alınan Kişisel Verilerin yurt dışına kaçırılmadığını yahut velev ki kaçırılma niyeti olmasa bile verilerimizin yurt dışında kullanılmadığını, ilaç firmaları ile paylaşılmadığını, gen haritamizın çıkarılmadığını, bio teknoloji şirketlerine meze olmadığını, askeri projelerde kullanılmadığını, CRİSPR teknolojisinde DENEY olmadığını NEREDEN BİLECEĞİZ.?
Hem sahi Kişisel Verilerin Korunma Kanunun (KVKK) 6. Madde, ikinci fıkrası ve 9. Madde NEDEN değiştirildi.?
Zira yapılan değişiklikler ile özellikle, yurtdışına veri aktarımı ve özel nitelikli kişisel verilerin işlenme şartları hususlarında önemli değişikliğe gidilmişti.
Yasanın önceki halinde "Özel nitelikli kişisel verilerin, İLGİLİNİN AÇIK RIZASI olmaksızın işlenmesi yasaktır." maddesi varken bu değiştirilerek yurt dışına veri aktarımları bakımından güya bir geçiş süreci öngörülmüş. Fakat eveleyip gevelemeden ben anladığımı açıkça söyleyeyim; Süreç ve şartlarla aslında buna AÇIKÇA kapı açılmış.! Kısaca Geçmiş Olsun Türkiye..
Böyle krtik bir yasa nasıl değiştirilmiş, buna nasıl izin verilmiş, nasıl imza atılabilmiş, o eller nasıl havaya kalkmış bunu anlamak gerçekten mümkün değil.
Bakın burada bi anormalik var; Hükümet kişisel verilerimizi korumak için önce KVKK’yı çıkardı, ama sonra da deldi.! Peki ama NEDEN? Kaldıki DNA’mız sadece ‘veri’ değil, aslında biyolojik servetimizdir..
KVKK değişikliklerini de içeren ve 8. Yargı Paketi olarak bilinen 7499 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 12.03.2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmış, 01.06.2024 tarihinde ise yürürlüğe girmişti.
Şunu demeye çalışıyorum; KAN belki en önemli bir kişisel veridir.! Alınan kan ile kişi hakkında nerede ise her türlü tıbbi bigiye hatta DNA bilgisine ulaşılabilir, GEN HARİTASI dahi çıkarılabilir. Dahası bu bilgiler toplanarak o kişi yada topluma özel hastalık dahi geliştirilip BİYOLOJİK SİLAH olarak kullanılabilir.!
Yani özetle; O üzerine titrediğiniz Bebeklerinizden Topuk Kanı bahanesi ile alınan kanlar ile aslında kişisel verileriniz ve DNA bilgileriniz yurt dışına çıkarılıyor, yurt dışı ile paylaşılıyor olabilir.! Bu çok yüksek bir ihtimal gibi gözüküyor.
Hem zaten geçmişte bu olmadı mı.?
Hatırlarsanız geçmişte Oktar Babuna 1999 yılında kan kanseri olduğunu ve tedavi için ilik nakli gerektiğini söylemiş ve bunun için gazete ilanı vererek bir kampamya başlatmıştı. İliği UYUMLU çıkan donörede 10 milyar ödül vereceği vaadinde bulunmuştu.
Kampanyada 160 bin kişiden ilik ve kan örneği alınmasının ardından bu örneklerin 120.000'inin kaybolduğu ortaya çıkmıştı.
Oktar BABUNA, o zamanlar Adnan HOCA diye bilinen ama sonra büyük bir suç örgütü lideri olduğu anlaşılacak olan Adnan OKTAR (Harun YAHYA) ile bağlantısı olduğu, kan ve ilik örneklerinin ise Amerika ve Almanyaya gönderildiği iddialarıyla gündeme gelmişti.
Kampanyada ciddi kuşkular olduğu gerekçesiyle dönemin Sağlık Bakanı Osman Durmuş tarafından soruşturma başlatımıştı. Toplanan ilik ve kanların Türk sağlık mercilerine iade edilmesi için ciddi girişimlerde bulunulmuşsa da başarısız olunmuştu.
Türkiye'de durdurulan kampanyanın ilhinç bir şekilde Avustralya'da sürdürülmeye çalışılması üzerine Türk yetkililer Avustralya bakanlığınıda uyararak kampanyanın durdurulmasını sağlamışlardı. Ama böylece aslında büyük bir projenin yürütüldüğüne dair kanaatlerde iyice pekişmişti.
Oktar Babuna'nın 1999 yılında üzenlediği ilik kampanyasına karşı çıkan dönemin Sağlık Bakanı Osman DURMUŞ, bu konuda aynen şunları söylüyordu; "Babuna için gerçekleştirilen kampanya sonrası gen haritamız çıkartıldı. Muhtemel bir savaşta genlerimize duyarlı virüs üretip, Türk askerlerinde savaşacak güç bırakmayabilirler".
Evet bu cümleleri sokakta ki sıradan bir adam değil Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı ve bir TIP DOKTORU söylüyordu. Demek bu bir komplo teorisi değildi ve taa 90'lı yılların teknolojisi ile bile mümkündü.. Şimdi ise yıl 2025 idi.
Ve eski Sağlık Bakanı Osman DURMUŞ ayrıca şunları söylüyordu; "Dünyada genetikle ilgili araştırma yapan sekiz laboratuvar var. Bu laboratuvarlardan ikisi elindeki bilgileri kimseyle paylaşmıyor. Babuna için toplanan kan örnekleri de bu iki laboratuvardan biri olan Stamford'da bulunan merkeze yollandı. Laboratuvar sahipleri o dönem kanların iadesi ve tahlil ücreti olarak 3.4 milyon dolar ödeme talep ettiler. Bu örnekleri Türkiye'ye getirtmek için girişim başlattık ancak iade etmediler. Gen haritası biyolojik savaşın ön çalışmalarıdır. Irak Savaşı'nda ABD Hava Kuvvetleri, Irak hava sahasına grip virüsü saldı. Irak askerlerinin birçoğu paçavra adı verilen hastalık nedeniyle savaşma kabiliyetini yitirdi. Bu tehdit bizim ordumuz için de geçerli. Babuna için gerçekleştirilen kampanya sonrası gen haritamız çıkartıldı. Muhtemel bir savaşta bizim genlerimize duyarlı virüs üretip, Türk askerlerinde savaşacak güç bırakmayabilirler. Bu tehditlere o zaman hep dikkat çektik. Kimileri gülüp geçti, kimileri ciddiye almadı, kimileri de karşı çıktı. Bizden alınan kan örnekleri ABD'deki gen laboratuvarına barkodsuz gitti. İşin tuhafı, bazı siyasiler ve subaylarımız bile şahsıma, ‘Kızılay kan toplamasın mı?' diye eleştirel sorular yöneltiyordu. Sonuçta halkımızın genetik bilgileri ABD'lilerin eline geçti. O dönem savcılığa yazdık ama ilgilenen olmadı."
Özetle; Doktorlar size, bebeğinizin topuğunu delerken sormuyorlar bile. Bu çok büyük bir problem ve kabul edilemez.
Şu durumda insan düşünmeden de edemiyor;
Çıkarılan Genetik Harita, silahlanma şirketlerine satılabilir mi, Askeri Projelerde kullanılabilir mi?
Bu veriler ilaç kartellerinin kasasına dolar mı?
Çocuklarımız "genetik köle" olur mu?
CRISPR teknolojisiyle 'süper insan' deneylerine kurban gider mi?
Ve tüm bunlar aslında "sıhhatli nesil" bahanesinin arkasına saklanan vahim gerçekler olabilir mi?
Peki kim garantiliyor ki bebeğinizin DNA'sı bu amaçlar için kullanılmayacak?
Bunları aklı almayanlar yahut araştırmayanlar her zaman ki gibi KOMPLO TEORİSİ diyip geçebilirler. Fakat bu zamana kadar hangi komplo terorileri gerçek olmadı ki.!
Komplo Teorisi iddiası; Aklın kavramakta zorlandığı meseleleri bahaneyle yaftalayıp topu taca atmasıdır!
Unutmayın ki: DNA'nız bir mermiden çok daha değerlidir! Çünkü mermi bir kez sıkılır, ama genetik kodunuz eğer başka ellere geçerse, tıpkı Osman Durmuş'un uyardığı gibi devlet ve nesiller hedef olabilir. Bugün topuğu delinen bebeklerin kanı, yarın ise Türk genine özel tasarlanmış bir virüsün hammaddesi olabilir.!
Ya da bebeğinizin o minik topuğundan akan kanlar, damlalar, yarın çocuğunuzun genetik bir köleliğine dönüşebilir!
Peki siz ebeveynler, Bebeklerinizin CRISPR laboratuvarlarında "deneysel materyal", ilaç kartellerinde ise "ömür boyu müşteri profili" olmasını izleyecek misiniz?
Hatırlayın; Bu topraklarda bir neslin gen haritası zaten çalındı! Şimdi sıra belkide beşiktekilerde...
Hiç düşündünüz mü.? Ya, bugün hastanede "rutin işlem" diye imza attığınız o kâğıt, yarın uluslararası bir biyoteknoloji şirketine verilmiş aslında gizli rızanız olursa?
Uyanmalısız artık, çünkü bebeğinizin bedeni bir veri bankası değildir!
İşin en hayret belki dehşet verici yanı ise; Tüm bunların "sıhhatli nesil" maskesiyle yapılıyor olmasıdır.
Sahi, 1999'da kaybolan kanların başına gelenler, bugün Sağlık Bakanlığı depolarında toplanan o Topuk Kanı örneklerin de başına gelir mi sizcede?
Ve şunuda düşünmekten asla korkmayalım; Bu, Anadolu'nun genetik servetine yönelik yetkililerin dahi farkında olmadıkları organize ve profesyonel bir soygun olabilir. Ve bizler, tıpkı 90'larda olduğu gibi 'komplo' diyerek kendimizi kandıramayız. Çünkü bu işin sonunda kendi çocuklarımızın biyolojik kullanım iznini vermiş oluyoruz.!
Yarın tarih bize soracak, en kötö VİCDANIMIZ soracak; 'Peki siz, böyle müthiş bir tuzakta Ayşe'nin, Mehmet'in DNA'sını korumak için ne yaptınız?' diye. Cevabınız hazır mı? Ben acizane, "bu konuda her fırsatta köşe yazısı yazmış ve böylece insanları uyarmaya çalışmış, rolümü doğru oynamaya çalışmıştım" diyeceğim..
Selam, Dua ve Hürmet ile..
Yorumlar
Kalan Karakter: