BU BİR İSTİKLAL MÜCADELESİDİR!
Bugün sizi, NEDEN iyileştirmediklerini değil NEDEN kurban ettiklerini anlatacağım.
İnsanlık tarihini eğer savaşlarla, antlaşmalarla ya da ideolojilerle okuduğunuzu sanıp tarih kitaplarından anlamaya çalışıyorsanız tabiki büyük bir yanılgı içerisindesiniz.. Çünkü tarihi kazananlar yazar.!
Yazılan tarih konusunda bile aslında bir algı ve zihin işgali söz konusudur.
Bugün bambaşka ve çok derin bir konuya girip; araştırmacı sayın Ahmet Soyak’ın, sanki iğneyle kuyu kazar gibi ortaya çıkardığı, 3 bin yıllık çok gizli bir ajandayı yani "Afyon İmparatorluğu" hakikatini masaya yatıracağız.
Soyak’ın deşifre edip Afyon İmparatorluğu olarak metaforlaştırdığı yapı; Tarih boyunca afyon ve benzeri maddeler üzerinden elde edilen ekonomik gücün, politikayı ve toplum sağlığını şekillendirmek için kullanıldığını iddia ettiği bir analiz çerçevesidir.! Soyak'a göre, bu güç odağının mirası, bugün küresel ilaç endüstrisinin bazı uygulamalarında kendini göstermektedir.
AFYON İMPARATORLUĞU ayrıca; Sümer tapınaklarından tutun Mısır Firavunlarına, oradan Hasan Sabbah’ın uyuşmuş fedaileri olan haşhaşilere, oradan da 1909 Osmanlı darbesine ve nihayetinde bugünün "modern tıp" maskeli hastane koridorlarına kadar uzanan devasa bir biyolojik savaşın, hatta bir zihin kontrol operasyonunun adıdır.!
Ziggurat tapınaklarından Alamut’a Kimyasal Pranganın Hikayesi;
Gerçek şu ki; Tarih aslında, sessizce bir kimyasal bağımlılık ekonomisi üzerine inşa edilmişti. Sümerler’in o devasa Ziggurat tapınaklarından beri bu böyleydi.. Buralarda halk, tapınaklarda yakılan afyon tütsüleriyle birer "itaatkâr köleye" dönüştürülüyordu.
Firavunlar ise bu haşhaş tarlalarını özel bir yetkiyle kamulaştırmış, tamamen konttollerine almıştı. Amaç tabiki sağlık filan değildi; asıl amaç, insanın zihin mülkiyetini ele geçirmekti.!
Binlerce yıl sonra ise bir adam çıkıyordu sahneye. Adı Hasan Sabbah'dı. O, kendisine sağlam bir merkez ve sığınak yaptığı meşhur Alamut Kalesi’nin surlarında, Mısır Firavunlarından miras kalıp AFYON ile ortaya çıkan o korkunç tekniği çok başarılı bir şekilde kullanıyordu. Gençleri AFYON ile uyutuyor, onlara sahte cennetler vaat edip bir nevi yaşatıyorda ve nihayetinde böylece onları birer "canlı silaha, koşulsuz itaat eden fedailere" dönüştürüyordu.
O uyuşmuş zihinler ise, uyuşturucunun etkisiyle kendi canlarından bile vazgeçip, emredilen her şeyi yapıp, her cinayeti işleyebilen birer robota dönüşüyordu.
Hasan Sabbah böylece zihin kontrolünün kimyasal yollarla nasıl "sınırsız bir itaat" oluşturabileceğini, bunun ise nasıl bir GÜÇ olduğunu dünyaya ispatlıyordu.!
Geçmişten bugün'e dönüp yaşanları ve bu hakikati araştırmacı Ahmet Soyak’ın terminolojisiyle dile getirirsek eğer; "o günden bugüne aslında değişen hiçbir şey olmadı.!" Çünkü insanlığı kontrol etmenin yolu GERÇEKTE silahtan değil, kimyasal bağımlılıktan ve zihin kontrolünden geçiyordu..
İşte dün tapınaklarda bir tütsü olan, Alamut’ta ise belki bir macun ya da bir şerbet olan afyon; bugün ise bazı beyaz önlüklü sistem uygulayıcıları eliyle, "modern tıp" ambalajlı ilaç kutularına sızıyordu.!
1909; Bir İmparatorluğun Afyon İçin İnfazı.!
Büyük bir siyasi deha olan Cennet mekan Sultan II. Abdülhamid Han, Anadolu’nun o eşsiz haşhaş tarlalarının üzerinde bir koruyucu gibi duruyordu.. Çünkü dünyanın en kaliteli afyonu bu topraklardaydı ve Sultan bu stratejik gücün farkında olup bunun peşinde olan o küresel kartellere bir türlü teslim etmiyordu.
İşte o meşhur 1909 darbesi, sadece bir siyasi hareket değildi. Ahmet Soyak’ın da işaret ettiği gibi bu aslında Afyon Karteli’nin "bir hasat emriydi". Böylece o yüksek kaliteli Anadolu Afyon'nunu istedikleri gibi, istedikleri kadar hasat edebileceklerdi. Ama bunun için önce Osmanlı Sultanı ll. Abdülhamit han'ı hasat etmek yani devirmek gerektiğine tam ikna olmuşlardı.. Bütün güçleri ile harekete geçmişler, her tuşa başmışlar, her taşı yerinden oynatmışlar ve bütün muhalifleri harekete geçirmişlerdi..
Ve Sultan uzun uğraştan sonra devrilmişti..
Haşhaş tarlaları ise sahipsiz kaldı. Böylece Anadolu’nun o eşsiz biyolojik zenginliği artık Batılı ilaç baronlarının kontrolünde o dev şirketlerin laboratuvarlarında sentezlenerek sanki bir nevi "yasal uyuşturucu" haline getirildi.
İşte dün tarladaki o çok kritik ürünü ve gücü kontrol altına alan el, bugün laboratuvarlar ve hastanelerdeki "protokolü" yazan elin ta kendisiydi.!
İşte Afyon'dan günümüz ilaçlarına kadar uzanan bu kanlı yol, aslında insanların biyolojik bir esaret haritasıdır.!
Hem sanmayın ki bu hasat sadece bizim topraklarımızla sınırlı kaldı. Sadece Abdülhamit han ve Osmanlı'ya karşı yapıldı..
Ahmet Soyak’ın deşifre ettiği o karanlık ajandaya göre; dünya tarihinin en kanlı virajları olan Birinci ve İkinci Dünya Savaşları'nın dahi asıl gizli sebebiydi..
Bizlere okul kitaplarında "milliyetçilik" ya da "ideoloji" masallarıyla anlatılan o büyük yıkımlar; aslında küresel haşhaş tarlalarının ve ticaretininl işlennmesiyle ortaya çıkan muazzam bir rant ve gücün paylaşım kavgası yani aslında dev ilaç tekellerinin kanlı pazar operasyonuydu.!
Soyak’ın sarsıcı çıkarımıyla ifade edersek; milyonlarca genç "vatan" diye cepheye sürülüp toprağa düşerken, perde arkasındaki Afyon Karteli sadece sınırları değil, insanlığın biyolojik geleceğini de yeniden parselliyordu.!
O devasa ordular aslında devletler için değil, bugünün dev ilaç şirketlerinin hammadde güvenliği ve pazar diktatörlüğü için savaştırılıyordu.
İşte yaşanan bu dünya savaşları, herkese gösterilen o zahiri sebeplerin arkasına geçip gerçek sebeplerle ve HAKİKAT DÜRBÜNÜ İLE bakıldığı zaman görülecekti ki; Bu, aslında imparatorlukları tasfiye edip yerine kurulması planlanan laboratuvar merkezli " bir tıbbi diktatörlüğün" önündeki tüm milli engelleri temizleme harekatıydı.!
Zaten cephedeki barut kokusu henüz dağılmadan, yaralar bile sarılmadan, toparlanma başlamadan o hastane koridorlarında "ilaç ve aşı" imparatorluğunun temelleri çoktan atılmıştı bile..
İnsanlık tabiki topla tüfekle teslim alınamadı fakat sağlık alanında, güya sağlık için, beyaz önlüklü bir kuşatmanın kucağına itildi.!
İşte dün haşhaş tarlaları ve paylaşım için dünyayı ateşe veren bir el ve güç, bugün aynı doymak bilmez iştahla genetik verilerimize ve dijital kimliklerimize göz dikmiş durumdadır.
İyileştirmeyen, tedavi etmeyen bir çok ilaç ve sentetik-kimyasal bir nevi uyuşturucu, ağrı kesiciler ile insan bedeni üzerinden tarifsiz bir para kazanmakta, devasa bir ekonomik çark düzeni kurmaktadırlar..
Yani acaba bir kısım sentetik ilaçlar, hastalığı kökünden çözüp tedavi etmektense "vaziyeti İDARE EDEREK mi işliyor?" ve böylece "aslında ömür boyu müşteri oluşturulup insan bedeni üzerinden devasa bir ekonomik çarkın dönmesine mi yol açılıyor?" diye artık pek çok insan tarafından ciddi olarak sorgulanıyor..
Ve artık toprağı olmayan ama devletleri, sınırları ve orduları dahi kontrol edebilen BİR DÜNYA İMPARATORLUĞUNA dönüşmüşlerdir.
Aslında artık fiziksel bir toprağa da ihtiyaç duymamaktalar; çünkü onlar için en harika ve verimli tarla "insan bedeni", en stratejik işgal sahası ise "insan zihnidir!"
Sizin damarlarınızı sanki kendi petrol kuyuları, zihninizi ise kendi sömürge toprakları haline getirdiler.!
Petrol ticareti dahi bu kadar kârlı ve stratejik değil idi..
Yani 1914’te başlayan o büyük hasat; bugün sadece yöntem değiştirmiş durumdadır.! Laboratuvarlara ve dijital ekranlara sızarak topyekûn bir biyolojik esarete evrilmiştir.!
Yeni Nesil Kuşatma; Dijital Kafes ve Mülksüzleştirme
Ancak bu küresel güç asla durmuyor ve durmayacak.. 1909'da Sultan'ı deviren o aynı akıl, bugün maalesef çok daha sinsi bir kuşatma hazırlığındadır.
Artık sadece Topuk Kanı saçmalığı ile kanımızı ve genetiğimizi ele geçirmeye çalışmakla kalmayıp tüm yaşamımızı bir "dijital kafese de " hapsetmek istiyorlar. Nakitsiz toplum dayatmasıyla cebimizdeki paraya, karbon yalanı ve "karbon puanı" saçmalığı ile attığımız adıma ve özgürlüklerimize kast edip müdahale etme planları yapmaktalar. Ve maalesef ki çoktan hayata geçirdiler bile..
Hayvancılığı ise bilinçli olarak bitirip yapay et'e yani aslında LEŞ bir et'e zorlayarak mecbur bırakmaya çalışıyorlar..
Çünkü kesilmeyen, kanı akmayan ve üzerine besmele çekilmeyen bir hayvan LEŞ'tir, yiyilmez.! Haramdır ve haram yine harami olur.! İnsan'ın özellikle iç alemini, maneviyatını tahrip eder.. İnsanı şeytana ancak maskara eder.. HAKK'tan kopan ise otomatikman batıl'a yaklaşmış, yol almış olur. Batıl ise şeytandandır..
Hem sonra bizler, "hayvan kök hücrelerinden laboratuvar ortamında üretilen et de hayvan yerine İNSAN ETİ KULLANILMADIĞINI" nereden bileceğiz ki.? Bunu kim garanti edecek.?
Hem bu zamana kadar verilen ne garantiler fos çıkmadı mı.? Bu millete de, insanlığa da akla-hayale bile gelmeyen NE İHANETLER yapılmadı mı.?
Türlü zulümler yapan, tarifsiz yüzlerce hatta binlerce ihanetler yapanlar, insanlığa kast edenler sizlere insan eti mi yedirmeyecekler sanıyorsunuz.?
Bu zamana kadar KOMPLO dediğiniz acaba hangi şey gerçekleşmedi ki.?
Özetle bu yapay et projesi ile aslında sofralarımıza bile el uzatıyorlar.! Bu kadar da pervasız ve cesurlar..
İnsanı yamyam etmek istiyorlar.! Yamyam etmek böylece insanları İNSANLIKTAN ÇIKARTMA planları yapıyorlar.!
Tamamen şeytani bir proje yürütüyorlar.! Bir çok siyasi ise maalesef buna alet oluyor.. Bilerek-Bilmeyerek bu projelere izin veriyorlar.. Bir çoğu ise tabiri caizse ayakta uyuyor. Dışarıda, sokaktaki adamın gördüğünü dahi göremiyorlar.. Zaten görüp bilip de milleti bile-bile harcıyorlarsa bu açıkça bir ihanet ve hainlik değil midir?
Maalesef bir çok hayvanı vurdukları aşılarla öldürüp hasta ettiler. Aşı sonrası çok hayvan ölümleri oldu.. Aşı diye aslında zehir yiyor hayvanlar.. Aşı olduktan sonra ölen belki binlerce hayvan var.. Ülkemizde haberlere dahi düştü.. Türkiyeden-Hindistana kadar aşı yaptırılan on binlerce belki yüzbinlerce hayvan aşı sonrası hiç beklenmedik şekilde öldü. Hayvanlarına aşı yaptıranlar çok derin bir pişmanlık yaşadıkları gibi mağduriyet de yaşıyorlar..
Marketlerde uygulamak istedikleri muhatapsız otomatik kasa planları ise; sadece birer kolaylık değil, itiraz edemeyeceğiniz ve puanınız yetmediğinde size su bile vermeyecek olan çok sinsi bir planın ve kontrol mekanizmasının ilk adımlarıdır.!
Maalesef en büyük tehlike ise içimizdeki uyuşmuşluktur.!
Bizler sosyal medyanın yüzeysel, saçma sapan ve çoğu zaman uydurma gündemlerle, dahası magazin figürlerinin hayatlarıyla uyutulurken; bağımsızlığımızın son kaleleri de bir-bir yıkılıyor.!
Unutmayın ki; bir devlet, ordusu yenildiği için değil; toplumsal bilinci magazinleştiği ve gerçek tehdidi algılayamadığı zaman yıkılır.!
Batı’da gençler hakları için sokaktayken, bizler anlamsız ekran videolarıyla meşgul ediliyorsak, "hasat zamanı" yaklaşmış demektir. HASAT EDİLECEK OLAN İSE YİNE BİZLERİZ.!
Topuk Kanı Safsatası.! Bebeğinizin Biyolojik Barkodu ve Genetik Soygun
Peki, dün tarladaki haşhaşı almak ve kontrol etmek için tabiri caizse dünyayı ateşe veren bu küresel güç, bugün neden bebeğinizin topuğuna uzanıyor dersiniz?
Sizin çocuğunuzu çok sevdiği ve düşündüğü için mi.?
"Dünya nüfusunu 500 milyona indirmeyi ulu orta ilan edenlerin, sizin çocuğunuzun sağlığını düşündüğüne inanacak kadar saf mısın.?
Şu halde Topuk Kanı uygulaması acaba sizleri hiç mi şüphelendirmiyor.?
Maalesef ki işin burası yani Topuk Kanı uygulaması işte o "hasadın başladığı" yerdir veİlk adımdır.!
Dün afyonla uyuşturulan kitleler, maalesef bugün bir kez daha ama bu sefer Topuk Kanı Zulmü ve Safsatası İle ve buradan elde edilen genetik verilerle rehin alınıyor.!
Daha önce bir kaç köşe yazımda da yazmıştım; Evinde ölü bulunan Dr. Savan GÜNAY, ölmeden bir süre önce topuk kanı ile alınan verilerin hacettepe üzerinden yurtdışına çıkarıldığı ifşa etmişti..
Özetle; Afyon ticaretini ve gücünü elinde tutanlar ile Topuk Kanı, Bebeklik-Çocukluk Aşıları ve sair aşı Projesini yürürenler aslında aynı Küresel Güçlerdir.!
İşte meseleye araştırmacı Ahmet Soyak’ın sunduğu tarihsel perspektiften baktığımızda; topuk kanı denilen şey; Aslında 1909'da osmanlıdan dahi yıkan ve mirasını çalan o büyük gücün ve kontrol mekanizmasının, bugün evladınızın sağlığı ve geleceği üzerinden DNA'sıyla güncellenmesi projesidir.!
Ey anne ve babalar.!
Siz bebeğinizi kucağınıza aldığınızda "Allah'ın bir nimeti, emaneti ve mucizesi" olarak görüyorsunuz ama o hastane kapısından girdiğiniz andan itibaren aslında o küresel Afyon Karteli, kontrolü altında tuttuğu kurum, kuruluş, proje ve tıbbi protokollerle sizlerin evlatlarına sadece "ömür boyu sağılacak bir inek pardon bir biyolojik sermaye" olarak bakıyor.!
Sizlerin "rutin bir test" sandığınız o baskı, aslında bebeğinizin gen haritasının çıkarılıp biyolojik barkodunun küresel sisteme kaydedilmesi dışında çok büyük bir rant'ın ve çarkın da bir merkezi hükmündedir.!
Her şey TOPUK KANI VERİLMESİ ile başlıyor.! Sahte test (PCR) ve sonuçlarla büyük bir çark ve rant işlettiriliyor..
Korkutma, baskı, mahkemeye vermeler, sonra doktor ve hemşirelerin takibi ve Performans primleri ise bu işin İTİCİ GÜCÜ'dür..
Hem düşünsenize lütfen, eğer sizlerin bebekleri sağlıklı kalırsa, onlar totalde 100 milyonlarca dolarlık SMA ilaçlarını kime satacaklar?
Aşılar ve Manevi Tahribat, Fıtrata Sıkılan Kurşun.!
Aşıların içindeki civadan, kimyasalara, fıtratı bozan domuz ve maymun genlerine, vs. (daha pek çok tehlikeli ve sakıncalı madde) genetik müdahalelere kadar o aşılar, sizlerin evladını sadece bedenen değil, ruhen de bir "bağımlılık kölesine" dönüştürmek için tasarlandı..
İşte sayın Ahmet Soyak’ın araştırmalarında altını çizdiği onların "o itaatkâr kitle hayali", görünen o ki; bir çok projeleri dışında aynı zamanda bugün enjektörlerin ucundadır.!
Bunun dışında ayrıca; Hasan Sabbah’ın müridlerini uyuşturduğu gibi, bugün de toplumlar antidepresanlar ve sentetik ilaçlarla uyuşturulup sorgulama yetenekleri ellerinden alınıyor.
Sizler Topuk Kanı ve Aşılarla bebeğinizi koruduğunuzu zannederken aslında 1909’da Abdülhamid’i dahi deviren o küresel karanlık gizli gücün kucağına oturuyor, kendi ellerinizle kendi evlatlarınızı kurban veriyorsunuz.!
Harekete Geçin.!
Kölelik Rıza ile Başlar!
Bu yazı kesinlikle bir tıp makalesi değildir. Bu yazı, Ahmet Soyak'ın tarihsel deşifrelerinden süzülen bir Biyolojik İstiklal Mücadelesi çağrısıdır!
Ne yazık ki günümüzde bazı hastaneler, artık iyileştirme merkezleri olmaktan çok, katı protokollerle yönetilen ticari işletmelere dönüşmüş durumdadır. Kendileri bile farkında olmadan ama sanki yeni nesil Afyon İmparatorluğu'nun ve onların projelerinin uygulandığı bir nevi yeni nesil tapınaklar gibidir..
Bu protokollerin arkasında, hasta odaklı olmaktan ziyade, küresel ölçekte belirlenmiş ticari ve politik ajandaların olup olmadığı çok ciddi bir sorgulama konusudur.
İşte sümer tapınaklarındaki tütsülerden bugünün reçetelerine uzanan bu şüphe, bu "PROTOKOL" kavramının ta kendisidir.!
Nitekim hastanelerde tedavi diye sunulan bir çok PROTOKOL KLAVUZU'nun "hastaların tam tedavi olmasından" ziyade KÜRESEL/TİCARİ/POLİTİK ajandalara hizmet eden "gizli bir proje olduğu" giderek çok daha fazla sorgulanan ve tartışılan bir iddiadır.
Geçmişte sümer ve babil tapınaklarında AFYONLA tütsüleyenler, bugün çoğu tedavi edici olmayıp bir çok yan etkisi olan ve kimyasal terkiplerden ibaret olan, reçeteler ile afyonluyor.!
İnsanlık sağlık alanında, beyaz yakalı doktor ve hemşireler eliyle müthiş biyolojik bir tehdit ile karşı karşıyadır..
Evlatlarınızı kendi elleriniz ile Kurban vermeyin sakın..
Topuk Kanı ve Aşı zorlamaları konusunda SON DERECE DİKKATLİ ve SORGULAYICI OLUN.!
Hem bir ebeveyn olarak, çocuğunuzun topuğundan alınan kanın nereye kaydedildiğini, kimlere, niye gittiğini veya enjekte edilen aşının uzun vadeli etkilerini yeterince sorguluyor musunuz?
Hem yine sessizce "protokol" denen bu süreçlere rıza gösterip teslim olmak, en değerli varlığınızın geleceği hakkında hiç farkında bile olmadan vazgeçmek anlamına gelmez mi?
Peki ya size, dünyanın dört bir yanında milyonlarca ebeveynin ve hatta bazı üst düzey isimlerin (ABD başkanı Donald Trump ve aşılar-otizm bağlantısı eleştirisi gibi), rutin aşı protokollerinin uzun vadeli biyolojik ve nörolojik etkileri konusunda derin endişeler taşıdığını söylesem?
Şu durumda bu endişeleri görmezden gelmek ve "herkes yaptırıyor" diyerek teslim olmak, bir ebeveyn olarak üzerinizdeki en kutsal sorumluluğa ihanet etmek olmaz mı?
Kaldı ki herkes yaptırmıyor.! Bu konuda çok ciddi bir sorgulama, endişe ve hatta bir direnç başladığı biliniyor..
O yüzden Sorgulayın.! Çünkü hakikati bilmek, bu küresel imparatorluğa karşı en büyük silahtır.!
Bugün evladınızın topuğundan kan alan el, yarın onun zihnini ve ruhunu dahi hapsedecek olan eldir..
Yoksa yarın kendi ellerinizle ve yanlış tercihinizle kurban ettiğiniz bir neslin enkazı altında kalıp ezileceksiniz..
Unutmayın; Firavunlar ölmedi..
Projeleri hala devam ediyor..
Düşmanın yüzü değişse de niyeti aynıdır.!
Bir çok koldan ama özellikle sağlık, hastane, ilaç, aşı ayağından saldırmaya devam ediyorlar.. Hastaneleleri, Doktorları, İlaçları vs. kullanıp onların temiz olan o imaj ve itibarlarınıda kullanıp kirletiyorlar..
Unutmayın; Asıl kölelik bedende değil, zihinde başlar..
Zihninizi artık temizleyin, serbest bırakın ve algılardan kurtulun! Ve Allah'ın verdiği şu akıl ve irade nimetini sonuna kadar kullanın..
Allah'ın size bahşettiği en büyük silahlardan birini; şüphe etme ve hakikati arama iradenizi asla teslim etmeyin..
Çünkü; Gelecek, onların size ne yaptığıyla değil, sizin neye razı ve neye teslim olmadığımızla şekillenecek.!
DİRENİŞ, ilk "NEDEN" sorusuyla başlar.
İSTİKLAL ise, en son "ARTIK YETER" haykırışıyla gelir...
Selam, Dua ve Direniş ile..
TIP DEĞIL BİYOLOJİK DARBE: İNSANLIK KURBAN MI EDİLİYOR.?
Yayınlanma :
22.12.2025 09:34
Güncelleme
: 22.12.2025 09:34
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: