“Ey kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurg’u göremesen de bari küçük bir serçeyi gör. Kaf Dağı’na varamasan bile hiç olmazsa evinden çıkıp kırlara açıl; kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret. Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy. Gülleri ve bülbülleri göremeyip gün boyu evinde oturan adam Dünya’nın kendisini hiç görebilir mi?”
Değerli İhsan Oktay ANAR’ ın Puslu Kıtalar Atlası isimli hayranlıkla okuduğum eserinden, bir alıntı ile başlamak istedim bu hafta.
Belki büyükşehirde oturan arkadaşlarım ulaşım açısından bizim kadar şanslı olmadıklarını düşünebilirler ancak yakında olunca da pek bir şey değişmiyor. Zira elinin altında olandan daha uzak kalıyor insan. Nasılsa hep var düşüncesi, bugün olmazsa yarın giderim üşengeçliğiyle öteleyip duruyoruz hem bedava hem paha biçilmez keyifleri…
Fırsat bulduğum her hafta yapmaya çalıştığım ‘’ orman gezileri’’ bunlardan biri. Spil Dağı’na çok yakın olmamıza rağmen zaman ayırıp gitmek bazen gerçekten zor olabiliyor. Fakat ne zaman gidip bir iki saat yürüsem, biraz oturup dinlensem takip eden birkaç gün boyunca kendimi iyi hissederim.
Yaptığım araştırmalardan anladım ki sadece bende değil düzenli olarak yürüyen, vakit geçiren herkeste oldukça olumlu etkileri var ormanın.
Dünyada bu konuda yapılan hatırı sayılır çalışmalar var. Örneğin, uzun yıllardır orman ortamlarının insan sağlığına etkisini araştıran birimler kurulmuş Japonya’da. ‘’SHİNRİN-YOKU’’ denilen orman banyosunun etkilerini araştırmak için oldukça yoğun çalışmalar yürütülmekte.
Zihinsel ve fiziksel sağlığı olumlu yönde etkileyen ve hastalıklara karşı koruyucu bir önlem olan aynı zamanda doğanın tadını çıkarmanızı sağlayan ve yan etkisi olmayan bir şifa uygulaması orman gezileri.
Orman gezilerinin, sempatik sinir sisteminin (kalbinizi harekete geçiren 'savaş ya da kaç' kısmı) aktivitesini azaltıp dengelediği ve parasempatik sinir sisteminin (her şeyi sakinleştiren 'dinlen ve iyileş' kısmı) aktivitesini arttırdığını belirten çalışmalar ve yayınlanan makaleler var . Okumak isteyenler, kısa bir internet araması yapınca hemen erişebileceklerdir.
Yaşadığımız ‘teknostres’ çağında dış uyaranların, bizi hem mecburi hem gönüllü köleler haline getiren dijital efendilerimizin bünyemizde yarattığı kaygı, baş ağrısı, depresyon, zihinsel yorgunluk, göz ve boyun gerginliğinden tutun uykusuzluğa, hayal kırıklığına, sinirliliğe ve öfke kontrol becerisinin zayıflamasına ve maalesef dikkat etmez isek daha kötüleşecek olan çeşitli semptomlara karşı yapabileceğimiz keyifli bir koruyucu etkinlik olduğu kesin.
Vakti olana, hatırlatma yazısı olsun…
Ek olarak; bu yazının okurları doğaya çöp atmaz ondan eminim ama doğaya çöp atan görürseniz de uyarmadan geçmeyin … Doğanın bizim hassasiyetimize bizim de onun şifasına ihtiyacımız var.
Herkese mutlu pazarlar..