KALABALIK YALNIZLAR VE ÇÜRÜMÜŞ BEYİNLER
‘’Yorgunum.
Fakat bu yorgunluk bir çalışmaktan, planlamaktan, düşünmekten kaynaklanan bir yorgunluk değil. Aksine düşünmemek için yaptıklarımdan kaynaklanan bir yorgunluk. Hiçbir şey yapamamanın yorgunluğu. Giderek artıyor üstelik.’’
Farkında mısınız, dijital çağın içine doğmayan biz yetişkinler bile adeta bir bataklığa saplanmış gibi ne ölüyor ne kurtulabiliyoruz. Öylece kalakaldık bu sosyal medya sarmalının içinde.
Hemen hemen hepimizin en sadık yâri telefonu.
Mecburiyetten yapmamız gereken işleri yaptıktan sonra, ilk fırsatta alıp elimize telefonu Alice’in harikalar diyarına daldığı gibi dalıveriyoruz sanal aleme. Ucu bucağı olmayan sonsuz bir alem. Her videoda yeni bir duyguya, bambaşka bir moda geçiyoruz. Oturduğumuz yerden gülüyoruz, sinirleniyoruz, tepki gösteriyoruz fakat hiçbir duygu gerçek değil.
Anlık duygular, o an için olup bitiyor.
Bomboş içerikler, izleyene hiçbir katkı sunmuyor ama her nasılsa milyonlarca izleniyor.
İçeriği olan paylaşımları ise kimimiz okuyor yarım yamalak, kimimizin uzun metinler şöyle dursun, uzun cümlelere bile sabrı yok. Bırakın bir şeyler öğrenmeyi aksine yorgun, kendi düşüncemizi de kaybetmiş; mental bir halsizlikle kalakalıyoruz günün sonunda.
Birçoğumuzda odaklanamama, isteksizlik, kaygı, memnuniyetsizlik, kafa karışıklığı hali...
İşte tüm bunlar ‘beyin çürümesi’ denilen bir kavramın belirtileri.
Beyin çürümesi, tıbbi bir tanım sayılmıyor daha ziyade zihinsel bulanıklık ve tükenmişliği anlatmak için kullanılan bir metafor.
Oxford sözlüğü tarafından yılın kelimesi olarak seçilen bu kavram, ilk defa 1854 yılında H. David THOREAU’ nun ‘WALDEN’ isimli kitabında geçiyor. Günümüzde ise gerçekliğini yaşıyoruz.
Şimdi bu kavramla kardeş sayılabilecek başka bir kavramı da Türk Dil Kurumu 2024 yılının kavramı olarak seçmiş: ‘Kalabalık Yalnızlık’
Birbirlerini doğuran kavramlar. İkisi de birbirinin hem sebebi hem sonucu.
Sanal dünyada kalabalıklara seslenebiliyor, herkesin ne yaptığını biliyoruz ancak gerçekte halimizi bilen kaç kişi var diye bir muhasebe yapmak gerekiyor sanki. Ne tam olarak yabancıyız birbirimize ne de tam olarak tanışık.
Ne tam olarak memnun olabiliyoruz halimizden ne de sıyrılıp çıkabiliyoruz bu yüzeysellikten.
Böyle bir ortada kalış hali yaşadığımız.
Üstelik her geçen gün bir çığ gibi sarıyor her birimizi. Bu gidişle ve korkarım artarak; kalabalık yalnızlardan işlevsiz beyinler, işlevsiz beyinlerden kalabalık yalnızlar doğacak.
Belki de istenen ve planlanan budur.
Bu durumdan en az zararla nasıl kurtulur tavsiyesi vermeyeceğim. Beni aşan bir durum. Fakat her birimiz günün kaç saatini faydasız videolara, bizi hiçbir yere taşımayan, aksine zarar veren içeriklere ne kadar zaman ayırdığımıza bakıp bir öz değerlendirme yaparsak sanırım ilk adımı atmış olacağız.
Hepimize mutlu pazarlar.
Yorumlar
Kalan Karakter: