DEĞERLERİMİZE RAĞMEN NEDEN BURADAYIZ?
(İstanbul Maltepe Cezaevinde verdiğim seminerimin İkinci Bölümü)
10-Nasrettin Hoca bir gün dersine girdiği sınıfta öğrencilerine sorar: “ Adam ve hanım olmanın şartı nedir?” Öğrencilerder umduğu cevabı alamayan Nasrettin Hoca, çağırdığı bir tanesinin kulağından tutar, kulaklarını yırtarcasına “ Adam ve hanım olmanın şartı KULAKLARDIR, KULAKLARDIR.”der. Açılımını da “Büyüklerinizi dinleyeceksiniz. Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyacak.” Duymazsa ne olur? Her gün akşam haberlerinde ekranlarda gördüklerimiz olur. Adam işinden çıkar, bir an evvel yuvasına kavuşmayı isterken trafikte “yok yol vermedin, yok sinyal yaktın vs.’ gibi nahoş olaylarda ağzından çıkanı kulağının duymaması sonucu ya nezarethanede, ya da hastanede geçiriyor, ya da mezara gidiyor, Yine bugün boşanmaların en büyük nedenlerinden biri de eşler arasında ağzından çıkanın bedeli olarak boşanmalarla geri dönüşü olmayan yola giriliyor. Eşler arasında yapılan kavgalarda kol kırılıyor, baş yarılıyor affediliyor. Ama ağızdan çıkan nahoş bir sözcük kalbe mızrak gibi saplanıyor, asla affedilmiyor. Çünkü gönül yarasının tedavisi mümkün olmuyor.
11- 105 yaşındaki ünlü Çin filozofu Yang Zhu’ya sorarlar: “ Bu uzun ömrü niye borçlusun?” Yang Zhu ağzını açar: “ Bakın akalım ağzımda dişlerim var mı?” “ Yok efendim” Yang Zhu tekrar ağzını açar: “ Şimdi bakın bakalım ağzımda dilim var mı?” “ Var efendim” Yang Zhu devamla: “ Yumuşaklık her zaman sertliğe galip gelir.” der. Dil mıknatıs gibidir belayı da çeker, sevgi ve dostluğu da. Bu durum tamamen dili kullanmaya bağlıdır. Ağzımızdan çıkanı kulağımız duymazsa her türlü sıkıntıya katlanmamız gerekir. Onun için Atalarımız da “ Dili uzun olanın ömrü kısa olur demişler.”
12-Lokman hekime sormuşlar: “ Bilgeliği kimlerden öğrendin?” cevap: “ Körlerden öğrendim. Çünkü onlar emin olmadan önünü yoklamadan adım atmazlar” demiş. Pekala bizlerin hem gözümüz açık, aklımız da yerinde . Neden yanlış yaptık, neden yanlışa adım attık?
13- Ağaç kesilince ağlar, köpek yaralanınca havlar, İnsan darbe yiyince büyür. Çile ve sıkıntı kadınları çökertir ama erkekleri zıplatır. İnsanın başına gelen sıkıntılar, üzüntüler musibetler ve bitişler yeni başlangıca gebedir. Ve acıların üstesinden gelmenin iki çaresi vardır.1- Ya acıyla beraber yaşayacak 2- Ya da acıyla bilinecek. Bu şekilde yaşamak insanı yıpratır, yeni suç işleme planları üretir. Hep öç almayı düşünen bir kimsenin yarası kapanacağına daha çok işler ve açılır. Burada ya acıların unutulmasını bilmeliyiz, ya da mezarımızın kazılmasını.
14- Hiç bir ressam fırçayı eline alıp tuvalin başına geçtiğinde kötü resim yapmak için geçmez. En çirkin resmi bile en iyi şekilde yapmaya çalışır ki insanlar beğensin ve alsın, diye. Ressamlar kötü resim yapmazken Rabbimiz kötü insan yaratır mı? Doğan çocukları ve kendi çocukluğumuzu hatırlayalım. Allah yarattığı her insanı tertemiz yaratır. Onu kötü yapan kötü eğitim ve kötü çevredir. Kötü çevre balçık gibidir. Çekip içine alır, aldığı gibi de her şeyi içindekilerle beraber çürütür.
15- Kim olursa olsun, nerede bulunursa bulunsun, ne iş yaparsa yapsın her insan günahkardır, kusurludur. Dünyada insandan başka herkes kusursuzdur, günahsızdır. Hz. Musa şeriatına göre zina yapan bir kadın Haham’ın fetvası ile taşlanarak öldürülmesine hükmedilir. Tam hüküm yerine getirilmek üzere iken tevafukan oradan geçen Hz. İsa: “ Aranızda günahsız kimse, ilk taşı o atsın” dediğinde, hükmü veren Haham’ın dahi eli taşla havada kalır.
16- Peygamberimiz bir gün Mekke sokaklarında Ebu Cehil’le karşılaşır. Ebu Cehil peygamberimizi görünce ekşi erik yemiş gibi yüzünü buruşturur tam yanından geçerken, yere tükürür ve “ Ne kadar çirkinsin ya Muhammet!” Diye hakarette bulunur. Peygamberimiz ise tebessümle karşılık verir. Aynı gün yarım saat sonra Hz. Ömer’le karşılaştığında, Hz. Ömer : “ Yaresülellah ne kadar güzelsin, ne kadar yakışıklısın, sizi gördüm içim ferahladı.“ der. Peygamberimiz elini şakağına koyarak bir müddet düşündükten sonra: “ Ya Ömer!. Bir müddet önce Ebu Cehil’le karşılaştık yanımdan geçerken bana ‘ Ne kadar çirkinsin’ dedi, ve yere tükürdü. Şimdi sen de bana ‘ne kadar güzelsin’ diyorsun. Ne abdest aldım, ne de kıyafet değiştirdim. Güzel olan da ben değilim çirkin olan da ben değilim. Ebu Cehil de kendi suretini bende gördü, sen de güzel simanı bende görüyorsun,” diyerek hala bugün dillerde dolaşan o meşhur sözünü söyler: “ MÜ’MİN MÜ’MİN’İN AYNISIDIR. “
17-Hz. İsa da bir gün havarileriyle beraber giderken karşılarına çıkan bir Yahudi Hz. İsa’ya olmadık hakaretlerde bulunur. Rahibeler karşılk vermeye kalkınca Hz. İsa müsaade etmez. Havariler : “ Efendim biz ona cevabını verir ve haddini bildirirdik. Neden müsaade etmediniz?” dediklerinde, Hz. İsa “onun bize verdiğinden bizde yok ki karşılık verelim” buyurur. Atalarımız da bu davranışı “ Erkekliğin onda dokuzu çalıyı dolanmak” şeklinde yorumlamışlardır.
18- Dünyada nasıl yaşandığını merak eden bir seyyah doğduğu kasaban çıkarak o köy, bu kasaba, bu şehir derken diyar diyar gezinir yıllar sonra doğduğu kabaya döner. Eşi dostu ve komşuları toplanır merak ederek sorarlar.” Dünyada hayat nasıl yaşanıyor?” Seyyah adam: “ Aynen buradaki gibi. Nasıl yaşanacağını bilenler için iyi, Nasıl yaşanacağını bilmeyenler için kötü.”diye cevap verir. ( 3. Bölüm devam edecek.) www.kadirkeskin.net
Not: Resimler Muhtelif cezaevlerine ait.
Yorumlar
Kalan Karakter: