Adana’da üç yaşında otizm tanısı konulan Doğukan isimli bir çocuk, XBir Özel Eğitim Merkezi’nde aldığı eğitimle kısa sürede büyük gelişim gösterdiği iddiasıyla gündeme geldi. Haberde, konuşma güçlüğü çeken ve sosyal iletişim kuramayan çocuğun şu an okuma-yazma bildiği, hatta yabancı diller öğrendiği ifade ediliyor. Dahası, çocuğun üstün zekâlı olduğu da belirtiliyor.
Google’da "Otizm teşhisi konulan Doğukan, şimdi üstün zekâlı" ifadesiyle yapılan aramalarda bu habere ulaşmak mümkün.
Ancak bu haber, hem içerdiği iddialar hem de kullanılan dil açısından bizleri bazı önemli sorular sormaya zorluyor. Çünkü mesele sadece umut değil, aynı zamanda kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi ve otizmle yaşayan binlerce ailenin hassasiyetidir.
Bilimsel Gerçeklik Nerede Başlıyor?
Otizm, karmaşık ve çok yönlü bir nörogelişimsel farklılıktır. Görüş aldığımız iki uzman doktor da bu konuda dikkat çekici açıklamalarda bulundu:
Bir doktor, "Otizm çok karışık bir durumdur. Otoimmün mekanizmalar ve bağışıklık sistemi bozuklukları bu tabloda önemli rol oynar. İlaçla veya basit bir yöntemle geçecek bir hastalık değildir. Hâlen araştırmalarımın en yoğunlaştığı alanlardan biri." diyerek sürecin karmaşıklığına vurgu yaptı.
Diğer doktor ise, "Otizmin mekanizması tam bilinmiyor. Aşı yaptırmamak suretiyle bundan kaçınılabileceği yönünde iddialar var dedi".
Bu ifadelerden yola çıkarak açıkça görülüyor ki, modern tıbbın otizmi "tedavi ettiği" gibi bir yaklaşımı bulunmuyor. Uygulanan yöntemler, semptomları hafifletmeye ve bireyin yaşam kalitesini artırmaya yönelik destekleyici müdahalelerden ibaret.
1. Soru: Otizm Tanısı Ne Kadar Net? Konuşma Güçlüğü Otizm Demek mi?
Haberde "çocuk konuşamıyordu, şimdi üstün zekâlı çıktı" deniliyor. Burada önemli bir çelişki var:
Eğer konuşma gecikmesi tek başına otizm tanısı için yeterli sayılıyorsa, bu ciddi bir yanlış yönlendirmedir. Otizm spektrum bozukluğu sadece dil değil; sosyal etkileşim, davranış örüntüleri ve duyusal hassasiyet gibi çok sayıda başlıkta değerlendirilir.
Peki bu çocuk gerçekten otizmli miydi?
Yoksa yaşıtlarına göre farklı gelişim gösterdiği için aceleyle bir tanı mı konuldu? Eğer gerçekten otizm tanısı aldıysa ve yalnızca özel eğitimle bu tablo tamamen ortadan kalktıysa, bu bilimsel literatürde bugüne kadar görülmemiş bir gelişmedir. O zaman şunu sormak gerekiyor:
Modern tıp çaresiz mi kaldı da bu işi sadece özel eğitim kurumları mı çözüyor?
2. Soru: Özel Eğitimle Otizm "Geçiyorsa", Neden Aileler Doktor Doktor Geziyor?
Eğer gerçekten özel eğitimle otizm ortadan kaldırılabiliyorsa, neden binlerce aile hastane hastane gezerek çözüm arıyor?
Ve eğer bu merkezler bu kadar etkiliyse, neden bu çocuklar devlet destekli olarak bu kurumlara yönlendirilmiyor?
Burada haberin tonu ve verilen mesaj çok net:
"Otizmi bu kurum tedavi etti ve çocuk artık üstün zekâlı."
Peki bu gerçek mi? Eğer öyleyse bu sadece otizmli bireyler için değil, tüm tıp dünyası için devrim niteliğinde bir gelişmedir. Ancak haber, bilimsel bir değerlendirme yerine pazarlama diliyle yazılmış izlenimi veriyor. Eğitim merkezinin adı da özellikle haberde geçiyor. Bu durum kamuoyuna bilgi vermekten çok bir reklam tekniğine benziyor.
Ağır Metaller, Bağırsak-Beyin Ekseni ve Otizm
Bazı akademisyenler, otizmin bağırsaklarda başlayan inflamasyonun beyni etkilemesiyle geliştiğini savunuyor.
Ayrıca, ağır metal birikimiyle otizm arasında bağlantı kuran çalışmalar da mevcut.
Peki bu ağır metaller özel eğitimle mi vücuttan atılıyor?
Bu da yeni bir "bitkisel ürün pazarlama tekniği" gibi geliyor. Bugün bazı çevrelerce umut pazarlanırken, yarın da eğitim kurumları bu rolü devralıyor olabilir mi?
Sonuç: Umut Satmak mı, Bilimsel Gerçeklik mi?
Eğer bu haber "Asperger tanısı konulmuştu, üstün zekâ fark edildi" şeklinde verilseydi, kimse tepki göstermezdi.
Ama otizm gibi karmaşık bir konu, "bir kurum sayesinde tedavi oldu" gibi sunulursa bu halk sağlığına hizmet etmez.
Aksine, binlerce ailenin umutlarını sömürür.
Ve unutmayalım ki her sessiz çocuk otizmli değildir. Her otizmli çocuk da "geri" değildir.
Bilimin sustuğu yerde pazarlama konuşursa, kaybeden sadece aileler olmaz; toplumsal bilinç de ağır bir yara alır.
Yorumlar
Kalan Karakter: