İslam Memiş’in son videosunda söyledikleri birçok kişiyi şaşırttı. Altın ve gümüş hakkında yıllardır yorum yapan Memiş bu kez “2026’da altından daha değerli olacak şey su olacak” dedi. Bu da akıllara büyük bir soruyu getirdi: Gerçekten su, geleceğin yatırım aracı mı olacak?
Asıl soru bizim sularımıza ne oldu ?
Eskiden borsa, fiziksel olarak şirketlerden hisse senedi alınarak yapılan bir sistemdi. Şimdi ise her şey bankalar üzerinden dijital olarak dönüyor. Artık paranın elle tutulur bir karşılığı yok; sadece ekranlarda rakamlardan ibaret.
Bu sistemde “para” sürekli havada dönüyor, ama kimsenin elinde gerçek bir şey yok.
Katılım Bankaları ve Faiz Hassasiyeti
Faiz hassasiyeti olan insanlar bir zamanlar bankaların kapısından dahi geçmezdi. Fakat sonra “katılım bankacılığı” modeli geldi.
“Biz faizle değil, kâr-zarar ortaklığı sistemiyle çalışıyoruz” denildi. Böylece faizden uzak durmak isteyenler sisteme adım attı.
Ev, araba, yatırım, hatta kredi kartı ...
Ama hiç dikkat ettiniz mi? Katılım bankaları da her zaman “kâr etti”. Hiç zarar açıklayan oldu mu?
Kredi kartı alırken imzaladığınız sözleşmeye bakın:
Faizli bankada “gecikme faizidir”, katılım bankasında “gecikme cezasıdır.”
Sonuçta her iki sistemde de baştan bir borç ilişkisini kabul etmiş oluyorsunuz.
Borsa, Bankalar ve Görünmeyen Akış
Bugün borsadan hisse alıyorsunuz, örneğin “su şirketlerine yatırım yapıyorsunuz.”
Diyelim paranız katlandı. Ama bir gün su kesiliyor; evinize su verilmiyor.
Şirket sizin ortağınız. Arayıp “Ben de ortağım, evime su gönderin” diyebiliyor musunuz?
Tabii ki hayır.
O hâlde soralım: Su yoksa, paranın anlamı ne?
Erbakan yıllar önce “Paralar İngiltere’ye gidiyor” demişti.
Bugün hâlâ aynı düzen geçerli.
Katılım veya faizli banka fark etmiyor, tüm para Merkez Bankası’nda toplanıyor ve oradan yönlendiriliyor.
Sistem, herkesi içine alacak şekilde tasarlanmış durumda — kimse dışarıda kalamıyor.
Nakit Biterse Özgürlük de Biter
Kredi kartı artık zorunlu hâle geliyor.
Bu, sadece ödeme kolaylığı değil; tam kontrol sistemi anlamına geliyor.
Çin’deki sosyal puanlama sistemine benzer bir model adım adım yayılıyor.
Kartla alışveriş yaptığın her şey izlenebilir.
Pazar yerlerine POS cihazlarının gelmesi bile bu zincirin halkası.
Bir gün “bu ay çevreye çok karbon saldın” diye kartın yakıt veya bilet almaya kapatılırsa şaşırma.
Çünkü senin harcaman, seyahatin, hatta nefesin bile sistemsel kota ile sınırlandırılacak.
Evinde su olmayacak, ama hesabında milyonlar olacak.
Kullanamayacaksın.
Pandemiden Bugüne Kurulan Altyapı
Covid döneminde “evde kal”, “temassız ödeme yap” gibi uygulamalarla sistemin temelleri atıldı.
Şimdi o dönem “prova” gibi görünüyor.
Paris İklim Anlaşması, nüfus planlaması, yapay et, yapay kuraklık derken her şey birbirine bağlanıyor.
Tıpkı kurbağa deneyi gibi: su yavaş yavaş ısıtıldı, kimse fark etmedi.
Herkese konfor verildi, ama bu konforun bedeli özgürlükten vazgeçmek oldu.
Sonuç: Yeni Başlayan Bir Dönem
Bugün “Kahrolsun İsrail” demekle ya da kola içmemekle sistem yıkılmıyor.
Çünkü İsrail sadece bir ülke değil, bir sistemin parçası.
İlaçtan tohuma, paradan altına kadar her şey onların kontrolünde.
Gazze, dünyanın en özgür yeri , Filistin halkı bizim başımıza gelecekleri erteledi küresel güçler ile çıplak ayak ile tek başlarına mücadele ettiler Allah Azze ve Celle onlara zafer nasip etti.
Bir damla su bile girmediği Gazze'de aşılar girdi nasıl oldu ise aşıların girmediği yer yok gibi !
Bizim başımıza gelecek olan da farklı olmayacak.
Çünkü sistem çökmedi her şey yeni başlıyor!
Yorumlar
Kalan Karakter: