Türkiye’nin dört bir yanında çıkan yangınlar sadece doğayı değil, zihinleri de yakıyor. Her yaz alıştığımız yangın manzaralarının ötesinde, bu kez kamuoyuna yansıyan bazı görüntüler ve iddialar dikkat çekici: Lazerle yakılan ormanlar, sadece tek bir ağacın yandığı ve çevresinde hiçbir başka ateş izi olmayan videolar, teknolojik sabotaj iddialarını beraberinde getiriyor.
Yetkililer, her zamanki gibi açıklamalarını “sigara izmariti” gibi sıradan gerekçelere dayandırıyor. Oysa ortada, bu basit anlatıyla geçiştirilemeyecek bir tablo var.
Yeni Sistem: Mülkiyetsiz Hayat ve Akıllı Şehirler
Dünyada yeni bir düzen kuruluyor. Bu düzenin temelinde ise bireyin değil sistemin söz sahibi olduğu, toprağın değil betona ilgili bir yaşam şekli var. Akıllı şehirler projesiyle bireysel yavaş yavaş ortadan kaldırılıyor. Dijital para sistemleri ile nakitsiz, izlenebilir bir ekonomi inşa ediliyor. Mahremiyet ve özgürlük, sistemsel kontrolün kurbanı oluyor.
Zeytin ağaçları yanıyor. Kuraklık gerekçe gösteriliyor. Oysa zeytin ağacı, bilinir ki en dayanıklı türlerdendir; susuz da yaşar, kuraklığa da direnir. Bu yangınlar sadece doğaya değil, kültüre, gıdaya, bağımsızlığa da vurulan bir darbedir.
Sağlıkta ve Eğitimde Değişim: Bireyin İradesi Sorgulanıyor
Topuk kanı testine onay vermediği için devletin hedefi haline gelen aileler var. Henüz birkaç günlük bebekler üzerinde kurulan genetik veri tabanı, hangi sınırlar içinde kaldı? Bu bilgiler kimlerle paylaşılıyor? Neden bazı hastalıklar bir anda toplumun en fakir kesimlerinde patlama yapıyor?
Eğitimde, sağlıkta, ticarette, hatta aile yapısında yaşanan dönüşüm, kendiliğinden mi oluyor? Yoksa toplum, adım adım yapay ve yönlendirilmiş bir geleceğe mi zorlanıyor?
Toplumsal Refleks Kaybı ve Komplo Algısı
Tüm bu yaşananlar karşısında toplumun refleksi sıfırlandı. Gerçekler apaçık ortadayken, “komplo teorisi” etiketiyle düşünmek dahi suçlanıyor. Kendi gözleriyle yangını gören, ağaçların yanışına şahit olan bireyler bile yaşadığına inanmak yerine "yok canım, abartılıyor" deme kolaycılığına sığınıyor.
Sonuç: Yeni Dünya Düzeni Bizi Ne Bekliyor?
Bu tablo karşısında asıl soru şu: Yeni dünya düzeninde Türkiye’nin yeri ne olacak? Eğer iklim manipülasyonu, biyolojik saldırılar ve teknolojik sabotajlarla mücadele etmezsek; “hayat eve sığar” diyenler, yarın “hayat buluta sığar” diyerek bizi daha büyük bir dijital kafese sokabilir.
Ekin ve nesil hedefte. Gıda zinciri kırılıyor. Genetik yapı bozuluyor. Eğitimde nesiller dönüşüyor. Ve biz hâlâ uyanmadık.
Not: Bu makale, resmi açıklamaların ötesinde kamuoyunda dolaşan sorgulamaları yansıtmaktadır.
Yorumlar
Kalan Karakter: