İnsan kendisine verilen akıl ve irade nimetleriyle hem iyilik hem de kötülük yapmaya uygun şekilde yaratılmıştır. Yaratılış amacına uygun şekilde yaşama bu nimetleri doğru şekilde kullanmayla mümkün olmaktadır. İnsan bazen de nefis ve şeytan gibi birtakım etmenlerle kendisine yakışmayacak yanlış işler yapabilir. Çünkü bu onun doğasında vardır.
İnsanların bu dünyada bulunma gayesi imtihandır. Bu nedenle içinde yaşadığımız dünyada Rabbimiz birtakım nimetleri helal, bazı nimetleri de günah ve haram kılmıştır. İnsan olarak bazen Allah’ın haram kıldığı “hududullah”ı çiğneyebilmekteyiz. Önemli olan bu andan itibaren ümitsizliğe düşmeden kıyamete kadar açık olan rahmet kapısına yönelmemiz ve günahta ısrar etmememizdir. Günahlardan sonra samimi bir şekilde yapılan tevbenin kötülükleri örteceğini Yüce Rabbimiz şöyle bildirmektedir: “Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin ki Rabbiniz kötülüklerinizi örtsün. Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlerine koysun…” ( Tahrîm, 66/8)
Tevbe ve istiğfar, insan için son derece önemli bir davranıştır. Hz. Peygamber insanın günahtan sonra vakit geçirmeden tevbe etmesinin önemini şöyle haber vermektedir; “Bir kul günah işlediği zaman kalbinde siyah bir leke meydana gelir. Eğer o kul günahı terk edip bağışlanmayı dilerse bu leke kaybolur. Tövbe etmez de günah işlemeye devam ederse, o zaman bu siyah nokta büyüyerek onun bütün kalbini kaplar.”
Burada Hz. Peygamber’in dikkat çektiği husus, günah işledikten sonra gaflet halinden bir an evvel sıyrılmaya teşviktir. Tevbeyi ertelemek, kulun gaflette kalıp şeytana uymasından başka bir şey değildir. Kul bir günah işlemişse hemen tevbeye yönelmeli ve “Sonra tevbe ederim.” türü sözlerle tevbeyi geciktirmemelidir. Bu bağlamda Hz. Peygamber’in: “Ey insanlar! Allah'a tevbe ve istiğfar ediniz, ben günde yüz kere tevbe ediyorum.” hadisi konunun önemine binaen söylenmiş dikkat çekici bir uyarıdır.
Rabbimiz Kur’an’da rahmetinden ümidimizi kesmememizi emrederken, Hz. Peygamber de kendisine yalvarıp tevbe ettiğimiz takdirde Tevvâb olan Allah’ın günahlarımızı bağışlayacağını şöyle haber vermektedir; “Günahından tam olarak dönüp tövbe eden, onu hiç işlememiş gibidir.” Bu hususta önemli olan ecel ve kıyamet gelmeden tevbe etmektir. Hz. Peygamber “Güneş batıdan doğmazdan önce kim tevbe ederse Allah onun tevbesini kabul eder.” Buyurarak insanlara ümitvâr olmanın, ilâhi rahmetten ümit kesmemenin gerekliliğini bildirmektedir.
İnsan için önemli olan her daim Rabbimize yönelebilmektir. İmtihan dünyasında olduğumuzun farkına varıp kendimizi hesap gelmeden hesaba çekmemizdir. Sözlerimi Efendimizin konuyla ilgili şu müjdesiyle bitirmek istiyorum; “Allah tevbe ve istiğfara devam eden kimsenin her sıkıntısı için bir çıkış yolu ve her kederi için bir ferahlık sağlar ve onu hiç ummadığı yerden rızıklandırır.”
Yorumlar
Kalan Karakter: