Bugünlerde insanımızın 1 kilo patlıcan, elma… bu paraya “olurmuymuş” serzenişleri beni bazı düşüncelere sevk etti şöyle ki; Öncelikle her sebze ve meyveyi zamanında yemek insana fayda verir. Kur’an, yaz ve kış meyvelerini sayarken onları kendi zaman dilimlerinde belirtir ki bunda da birtakım hikmetler vardır. Birçok hastalığın yeni yeni zuhur etmesinde belki de zamansız yenilen meyve-sebzelerin payı vardır.
Belki de uzun yıllar sonra ilk kez meyve-sebze fiyatları vatandaşlarımızın bu kadar gündemini meşgul ediyor. Bunun arkasındaki birtakım nedenleri bir tarafa bırakırsak insan olarak bizim imtihan dünyasında olduğumuzu unutmamamız gerekir. Dünya, tarih boyunca her zaman inişli çıkışlı bir seyirde yolculuğunu devam ettirmiştir. Bazen memleketlerde bolluk bazen de kıtlık olur.
Kur’an’da Yusuf Süresinde yedi yıl bolluk yedi yıl kıtlıktan bahsedilmesinden de alınacak derslerin olduğunu düşünmekteyim. Bolluğa alışmış insanın zamanla israfa kaçması ve kendisine bahşedilen nimete “şükürsüzlük” etmesi kaçınılmazdır. İsraf, nimetleri önemsememek, hafife almak nimetlerde bereketsizliğin de en önemli sebeplerinden biridir. İnsanların; “parasıyla değil mi veririm, alırım, yerim, yemem, atarım…” düşüncesi nimetin değerini bilmekten uzaklaştırmakta ve insanları şükürsüzlüğe sevk etmektedir.
Şunu da unutmayalım ki bizim pazarda verdiğimiz 3-5 lira o nimetin asıl ücreti değildir. Bu ücret sadece ürüne eli değen insanların el emeğidir. Oysa bu kadar nimeti bize sunan aynı toprak, su, hava ve güneşten renkleri, şekilleri ve tatları farklı sebze-meyveleri insanın hizmetine veren Allah bizden asıl ne istiyor? asıl bunu aklımızdan çıkarmamamız gerekir.
Bize düşen nimetler karşısında zikrimizi (besmele), fikrimizi (nimeti verenin Allah olduğunu düşünme) ve şükrümüzü (elhamdülillah) her daim diri tutmaktır. Her şeyi yerli yerinde ve zamanında değerlendirebilmektir.
kalın sağlıcakla….
Belki de uzun yıllar sonra ilk kez meyve-sebze fiyatları vatandaşlarımızın bu kadar gündemini meşgul ediyor. Bunun arkasındaki birtakım nedenleri bir tarafa bırakırsak insan olarak bizim imtihan dünyasında olduğumuzu unutmamamız gerekir. Dünya, tarih boyunca her zaman inişli çıkışlı bir seyirde yolculuğunu devam ettirmiştir. Bazen memleketlerde bolluk bazen de kıtlık olur.
Kur’an’da Yusuf Süresinde yedi yıl bolluk yedi yıl kıtlıktan bahsedilmesinden de alınacak derslerin olduğunu düşünmekteyim. Bolluğa alışmış insanın zamanla israfa kaçması ve kendisine bahşedilen nimete “şükürsüzlük” etmesi kaçınılmazdır. İsraf, nimetleri önemsememek, hafife almak nimetlerde bereketsizliğin de en önemli sebeplerinden biridir. İnsanların; “parasıyla değil mi veririm, alırım, yerim, yemem, atarım…” düşüncesi nimetin değerini bilmekten uzaklaştırmakta ve insanları şükürsüzlüğe sevk etmektedir.
Şunu da unutmayalım ki bizim pazarda verdiğimiz 3-5 lira o nimetin asıl ücreti değildir. Bu ücret sadece ürüne eli değen insanların el emeğidir. Oysa bu kadar nimeti bize sunan aynı toprak, su, hava ve güneşten renkleri, şekilleri ve tatları farklı sebze-meyveleri insanın hizmetine veren Allah bizden asıl ne istiyor? asıl bunu aklımızdan çıkarmamamız gerekir.
Bize düşen nimetler karşısında zikrimizi (besmele), fikrimizi (nimeti verenin Allah olduğunu düşünme) ve şükrümüzü (elhamdülillah) her daim diri tutmaktır. Her şeyi yerli yerinde ve zamanında değerlendirebilmektir.
kalın sağlıcakla….