Şair " Beraber çıktığımız yolda, günden güne yalnızlaşıyor" diyor. Kırk yıldan beri ikamet ettiğim Manisa'da çok değerli dostlarım vardı. Bilge insan Merhum İsmet Sönmez, Müdürüm A. Celil Kızılgök, "Şeker Adnan"Ağabeymiz, Eczacı Hamit. Hepsi de bir değerdi. Sözleriyle, sohbetleriyle insanın gönlünü ferahlatan değerlerdi. Hepsini de yalancılar kahvesine ( Kabristana) uğurladık. Yokluklarını daim hissediyorum. Allah hepsine rahmet eylesin, mekânlarını cennet eylesin
Dünyada en korkunç şey yalnız ( dostsuz ) kalmaktır. Malum seminer ve konferans faaliyetlerim dolayısıyla yurt içinden ve yurt dışından çok dostlar edindim. Manisa'da ise gönlüm daraldığında hemen kapısını çalacağım çok değer verdiğim dostlarım vardır. Bunlardan bazıları Mustafa Pala, Mehmet Demir, Veli Aslanbaba, Gürbüz Battal, Naci Yengin ve eski öğrencimiz, yazar Osman Özbaş. iş adamlarından da Burhan Kurtoğlu ve Mehmet Reşit Ürper. Ve ismini zikredemediğim diğer dostlarım. Her birisi de benim yanımda bir değerdir. Hepsi de gönülden sevgi ve saygı duyduğum insanlar. Neden mi? Anlatayım.
Mustafa pala kardeşim bir derya. Yazısı okunan, dili dinlenen bir insan. Boşa konuşmaz, boşa mürekkep tüketmez. Eğitim dertlisi, Manisa ile yatıp, Manisa ile kalkan ve Manisa için projeler üreten velüd bir insan. Nitekim şu anda Manisa ve Manisa'nın tüm ilçelerinde bulunan MABEM dershanesini de Sayın Bülent KAR döneminde beraber düşünmüş, beraber kurmuştuk.
Seminerlerim vasıtasıyla Türkiye'yi geziyorum. Okullarda delikli kot, kolsuz ve yakasız elbiseler giyen bayan meslektaşlarımızla, saçı sakalı birbirine karışmış, tıraşsız, pejmürde kıyafetli erkek öğretmenlerimize rastlıyorum. Öğretmenlik mesleğiyle örtüşmeyen kıyafette arkadaşları okullarda görmek, doğrusu mesleğim adına tuhafıma gidiyor. Sadece benim değil sanırım sizin de tuhafınıza gidiyordur. Geçenlerde bütün TV. Kanallarında gösterilen, Adana 'da sınıfta öğrencisini döven öğretmenin sınıftaki kıyafetini göz önüne getiriniz. Öğretmenin üzerinde gerçekten mesleği ile uyuşmayan bir kıyafet vardı. Olay, bir TV. nin magazin programında eleştirilirken, eleştirenlerden biri dedi ki: " Bu adam kıyafetiyle çapulcunun tekine benziyor. Bu öğretmeni bu kıyafetle sınıfa sokan müdüre yazıklar olsun..." diye başladı. Mesleğim adına incimdim. Buarada hala öğretmenlik mesleğinin onur ve şerefini koruyan büyük bir öğretmen kesimini bunların dışında tutarak, neden bunlardan söz ediyorum.
Manisa'da bizim kuşağın duayeni Mehmet Demir, Veli Aslanbaba kılık kıyafetiyle, toplumda oturuş ve kalkışlarıyla, herkesin saygı duyduğu meslektaşlarımızdır. Hala tertemiz, uyumlu, takım elbiseleriyle, boyunlarından çıkarmadıkları kravatları ve kıyafetleriyle kendilerini gördüğümde saygı duyar " Ağabey nasıl bu kadar şık ve temiz giyinebiliyorsunuz?" dediğimde, her ikisinin de cevabı: "Biz öğretmen okuluna girdiğimizde bize söylenen ilk söz: ' Siz öğretmen olacaksınız. Toplumun içine girdiğinizde vatandaş sizi ilk önce kıyafetinizle tanıyacak, sonra da ağzınızdan çıkana itibar edecektir.' dediler." Genç meslektaşlarımın kulaklarına küpe olsun.
Yazılarını beğeni ile okuduğum Gürbüz Battal ve eski öğrencimiz Osman Özbaş ile yeni kuşağın temsilcisi, okuyan, yazan Naci Yengin meslektaşlarımın da gönlümde ayrı bir yeri vardır. Yine yukarıda da arzettiğim gibi gönlüm daraldığında gönlümü serinleten M. Yıldız, M. Eşmen, K. İyitürk, H. Öymener,M. Çağaydın, İ.Dinçer H.Hoşaf, Y.Dereli, Terzi Adnan kardeşlerim de özel dostlarımdır. Tekraren söylüyorum, dünyada en korkunç şey yalnız ( Dostsuz ) kalmaktır. Allah kimseyi, kimsesiz ve dostsuz bırakmasın. İsmini saydığım ve sayamadığım dostlarımla beraber olmak da bana gönül ferahlığı verir. Bütün mesaisini hayır hasenat işlerine ayıran Burhan Kurdoğlu ağabeyimiz ve diğer isimler hepsi de benim yanımda ayrı, ayrı bir yazı konusu. Lafı fazla uzatmadan MÜSİAD Başkanı Reşit ÜRPER kardeşime getirmek istiyorum.
Manisa MÜSİAD Başkanı Sayın Reşit Ürper kardeşimle fazla oturup kalkmışlığımız yok. Ama bir davranışından dolayı ( ki kendilerine izah ettim) uzaktan saygı duyduğum bir insandı. Hastanede yattı, ziyaret edemedim. Hasbel kader hizmet kapım Türkiye genelinde ( cezaevleri, liseler, üniversiteler) ardına kadar açık iken, faaliyetlerim dolayısıyla Manisa-Yunusemre İlçe Milli Eğitiminde önüme engeller çıkarılması gücüme gitti. Reşit Bey kardeşim de yaptığım işin kaygısını yüreğinde taşıyan biri olduğunu tahmin ettiğim için, can sıkıntımı hem kendileriyle paylaşmak, hem de geç kalmış ziyaretimi gerçekleştirmek üzere kendileriyle MÜSİAD da buluştuk. Ticari hayatında lekesiz bir insan olduğunu biliyordum da, fikri derinliğini, darbe yapmak için daha fazla gencin ölmesi, sakat kalması ve okullarını bırakması ( 12 Eylül öncesi) için cuntanın seyrettiği malum dönemde Reşit bey kardeşimin TIP fakültesi 5. sınıftan tahsilini yarım bıraktığını doğrusu bilmiyordum. Reşit bey kardeşimle aynı pınarlardan su içmişiz. Benim çok sevdiğim ve değer verdiğim rahmetli Ayhan SONGAR hocamız, kendilerinin de TIP fakültesinden hocası olmuş. Hocamızı da anarak rahmetliyi yâd ettik. Ülkemizin önemli bilim adamlarından biriydi. Allah gani gani rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.
Mehmet Yılmaz beyle, geçtiğimiz yıl vefat eden rahmetli meslektaşımız Bergamalı merhum İsmail Soykök'den dinlediğim kadarıyla, ÜRPER ailesinin Bergama'da gerek ticarette, gerekse siyasette pürüzsüz, lekesiz saygın bir yeri olduğunu, duyuyordum. Ve ÜRPER ailesinin ticari birikimlerinin de atalarından kaynaklandığını sanıyordum. Meğerse hiç de tahmin ettiğim gibi değilmiş. Doksanın üzerindeki yaşıyla ( Allah uzun ömürler versin) Muhterem pederleri Yusuf amcamız protez, tek bacağıyla hem ayakkabı tamiri yapıp, hem de omzundaki heybesiyle köylerde ayakkabı satarak protez tek bacakla çalışarak didinerek lokmasını paylaşmış üç oğlunu da okutmuş. Ormancı korkusuyla Merkeple dağdan odun yapıp satan, beni okutan babam gibi. Benim çektiğim mahrumiyetin aynısını, hatta fazlasıyla Reşit bey kardeşim ve kardeşleri de çekmiş. Hayret ederek kendilerine sordum: " Siz ve kardeşleriniz olarak siyasetteki ve ticaretteki bu başarınızı nasıl yakaladınız?" dediğimde; aldığım cevap kısa ve netti:
"Hocam! Hala sağ olan babam( Allah uzun ömürler versin) bize çok nasihat etmedi. Yalnız hayatıyla bize örnek oldu. Çok çalışırdı. Protez tek bacakla çok çalışarak bizi okuttu. Ve bizim kulağımıza küpe olacak üç cümle söyledi:
1. Çok çalışacaksınız, 2- Dürüst olacaksınız, 3- Tutumlu olacaksınız.
Bu üç cümle Ürper kardeşler olarak bizim BABA YASAMIZDIR. Baba nasihati bizi buralara kadar getirdi. Ayrıca, ailece saygı duyduğumuz bir manevi dinamiğimiz vardı. O rahmetli de bize derdi ki:
Ye aşı, kıl beşi ( Önce sağlığını koru ve yaratanını unutma kıl namazı, çünkü sağlık olmadan ne iş, ne ibadet olur.) Elalemin üçü-beşi. (Başkalarının işine karışma,dedi-kodusunu, , gıybetini yapma. Gıybet hem günah, hem de zaman kaybıdır.) Hükümetin gidişi ( Hükümetin işine karışma, yani dışarıdan gazel okuma) Fakirin İşi ( Fakirin i çok çoluk çocuğu var diye ayıplama, çünkü rızkını sen vermiyorsun) Dervişin Zikri ( Hangi kepenek altında kimin yattığı bilinmez) Karışma seyret. ( Bakarak değil, görerek seyret ve ibret al.)"Sayın Hocam, baba yasasıyla bu beş nasihat, ÜRPER ailesinin " AİLE YASASIDIR." ÜRPER ailesi olarak çoluk- çocuk hepimiz bu yasaya titizlikle riayet ederiz. En önemli prensibimiz çalışanlarımızın sosyal haklarını geciktirmeden zamanında tam olarak vermektir. Arzumuz ve temennimiz, aile yasamızın torunlarımız vasıtasıyla de devam ettirilmesidir."
Keyifli bir sohbetle yanından ayrıldığım, her aileye örnek olacak ÜRPER ailesinin baba nasihatleri ve " AİLE YASALARI" sadece bende kalmasın istedim ve siz okuyucularımla dapaylaşmak istedim.
Selam ve dualarımla başta ÜRPER ailesinin büyüğü muhterem pederlerine iman selametiyle uzun ömür, evlatlarına da bereketli ve başarılı işlerin duası ve temennisiyle...
Not ÜRPER ailesinin Saygı Değer büyüğü YUSUF ÜRPER amcamız, evlatlarıyla
Yorumlar
Kalan Karakter: