İSLÂM’DA İLMİN VE ÂLİMİN DEĞERİ
Yaşadığımız dünyada ister kişisel ister toplumsal ilerlemenin en önemli yolu bilgidir. Son ilahi din olan İslam da ilim ve bilgiye değer vermiş onu son kutsal kitabında ilk ayetleri başta olmak üzere 700 den fazla yer vererek muhatapların dikkatini okumaya öğrenmeye çekmiştir.
Kur’an-ı Kerimde ilk inen Alak Süresinin ilk beş ayetine dikkat ettiğimizde okumanın bilgi sahibi olmanın önemini kavramış oluruz. “Oku, Yaradan Rabbinin adıyla, O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir ki, O, kalemle yazı yazmayı öğretendir. İnsana bilmediğni O öğretti.” Bu ayetlerde okuma ile ilgili -Allah adına okuma dışında- bir sınır belirtilmeyip her türlü konuda okuma ve öğrenmenin yapılabileceği haber verilmektedir. Kur’an’da şu ayetler öğrenmeye okumaya dikkat çekmektedir; “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”[1] “Kulları içinde Allah’tan gerektiği şekilde ancak ilim sahipleri korkar.”[2] “Allah içinizden iman edenlerle, ilme nail olanların derecelerini yükseltir.”[3]
Son Peygamber Hz. Muhammed (sav) de ilme ve okumaya teşvik etmiş kendisi de hayatı boyunca bu konuda gayret sarfetmiştir. Hatta kendisinin öğretmen olarak gönderildiğini, ilim öğrenmenin kadın erkek tüm Müslümanlara farz kılındığını, âlimlerin peygamberlerin mirasçıları olduğunu, ilmin Müslümanın kaybolmuş malı olduğunu onu bulduğu yerde alması gerektiğini, ilmin Çin’de de olsa gidip alınmasını, ilim için yola çıkan kimseye Allah’ın cennetin yolunu kolaylaştıracağını haber vererek İslam’da okumanın ve öğrenmenin önemini ortaya koymaktadır. Bu konuda kendisi de mescidin bir köşesinde ashab-ı suffeye sürekli ders vermesi, Bedir Savaşında okuma-yazma öğretmeleri karşılığında esirleri fidye vermeksizin salıvermesi onun konuya verdiği değeri ortaya koymaktadır.
İslam tarihinde ilmin kapısı olarak bilinen Hz. Ali de ilim konusunda hepimizin bildiği “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” sözüyle ilim ve âlime verdiği değeri ortaya koymaktadır. Aynı zamanda o her çağın gereği olan ilimlerin öğretilmesi gerektiğine dikkat çekmektedir; “Çocuklarınızı, içerisinde yaşadığınız zamana göre değil, kendilerinin yaşayacakları zamana göre yetiştirin” diyerek her çağın gereğinin farklı olacağını dile getirmiştir.
İslam medeniyetinin temelinde ilim, okuma öğrenme ve çalışma vardır. Maalesef son birkaç asırdır birçok noktada geri kaldığımız gibi ilim ve fen konusunda da geride kaldık. Okumayı öğrenmeyi sevmeyen bir toplum haline geldik. Oysa bizim ecdadımız her zaman çağın gereğini yaparak ayakta kalmayı başarmıştır. Her padişahın yanında muhakkak bir hocası vardır. Padişah dahi olsalar asla hocalarına karşı gelmez, saygıda kusur etmezlerdi, bu konuda İstanbul fatihi Fatih Sultan Mehmet’in fetih günü kendisine sevgi gösterisinde bulunanları hocasına yönlendirmesi meşhur bir örnektir. Yine Yavuz Sultan Selim’in kendisine hocalık yapan İbn-i Kemal’in bir sefer esnasında atının ayağından kaftanına sıçrayan çamuru işaret ederek; “Dokunmayın, bir âlimin atının ayağından sıçrayan çamuru kaftanımda taşımak benim için şereftir” diyerek hocasına verdiği değeri göstermesi ibretliktir
24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle tüm öğretmenlerimizi ve hocalarımızı saygı ve minnetle anıyor, ahirete göç edenlere rahmet, hayatta olanlara sağlık ve afiyetler temenni ediyorum.
[1] Zümer, 9.
[2] Fâtır, 29.
[3] Mücadele,11.
Yorumlar
Kalan Karakter: