"Eğer zalim ısrarla zulme devam ediyorsa bil ki sonu yakındır. Eğer mazlum da ısrarla direniyorsa bil ki zafer yakındır." Hz. Ali (r.a)
Safer ayında başlayan barış pınarı harekatından itibaren, millet olarak büyük bir taarruza maruz kaldık. Adı fiber saldırı mıdır, psikolojik harp midir, başka nasıl adlandırılır bilemiyorum. Hepimiz hissettik sebepsiz cinnet haline geldiğimizi o günlerde. Gelen uyarılarla, önerilerle Kuran'ı Kerim'e, namaz- niyazla, dualarla Allah’ın ipine sımsıkı sarıldık. O gün bu gündür düzenli okuyoruz, dua ediyoruz.
Peşinden en gerildiğimiz zamanlarda depremler başladı. Ardından toplu kıyımla sayısını tam bilemediğimiz ve sessiz sedasız uğurlanan üçer- beşer şehitlerimiz...
En son virüs kaosu, paniği de üzerine tuz- biber oldu...
Dün sağlık sektörü konulu paylaşımıma yapılan bir- iki yorum nedeniyle yazmak farz oldu. Yazıyı dikkatli okumamış olmalı ki olayı anlayamamıştı yorumu yazanlar. Belki de iyi anlatamamıştık. Önyargıları yıkmak çok zordu.
Hele bir kişinin yazı, tespitler çok güzel de, böyle bilgili bir insan neden hurafelerden sözeder eleştirisine cidden çok üzüldüm. Yazıyı tekrar taradım. "Tasavvuf okumaya başlamakla maneviyata yönelmemiş olsam asla toparlanamazdım." cümlem dışında iddiayı düşündürecek birşey yoktu. Cevaben tasavvuf ve maneviyatı hurafe, gereksiz görenlerle uğraşacak vaktimiz yok dedim.
Yazılarımda anlatmaya çalıştığım, bütün bunların çok adi, büyük bir planın parçaları olduğu idi. Bunu iddia eden sadece ben de değilim. İslamı temsil, yayma ve bekçiliği mukaddes göreviyle şerefli, dünyadaki zulümlere dur diyebilecek kadar güçlenmesi gereken Türkiye Cumhuriyeti devletimize, erdemli insanlar topluluğu olarak örnek olması gereken Türk Milletine karşı bu taarruz.
Yüz yıllık bir planın, perde perde sahneye konulması.
Önce özünden uzaklaştırma, dilini, kültürünü bozma, hurafeler karıştırarak dininden soğutma, her fırsatta ikilik yaratarak birbirine düşürme, ekonomik kriz yaratma gibi her yol kullanılarak sahnelendi bu adi plan.
En son, daha önce domuz gribi, kuş gribi dönemleriyle denenmiş olan, istedikleri gibi tutmamış olması nedeniyle ertelenen, eksikler tespit edilip, çok iyi hazırlanmış olarak yeniden sahneye konulan virüs paniği yaratarak, çok büyük bir korku enerjisi salımıyla dünyayı darmaduman etmekten çekinmedi bu zalimler. Başından beri adım adım, kamuoyunun tepkisini ölçerek oyun içinde oyunlarla devam ediyor.
Bu konuda açıklama yapan Prof. Dr. Canan Karatay'ın videosunu izledim dikkatle. Bu virüs yeni ve öncekilerden çok farklı değil diyordu özet olarak. Önceki yıllarda 17,18 idi mutasyonla 19 oldu. Önceki yıllarda da bağışıklık sistemi düşük, kronik hastalığı olanlar ve yaşlılar virüsün tetiklemesiyle ölüyordu. Bu yıldan farkı sayı toplanıp halka servis edilmiyordu sadece diyordu.
Biz hep virüslerle yaşadık ömrümüzce. Her taraf virüs, bakteri. Böyle iken, daha önce hiç kabede tavaf durmadı, camiler boşalmadı, eve kapatmadık kendimizi, iş yerlerimiz kapanmadı hiç.
İnsan metabolizması öyle mükemmel dizayn edilmiş ki hiç birşey yapmayıp sadece istirahat etmekle bir haftada virüsün etkisini bertaraf ediyor. Ağır bağışıklık sistemi düşüklüğü, kronik hastalık ve ileri yaş faktörleri olmadıkça korkmaya gerek yok. Sirke, kaya tuzu, polen, propolis kullanmak, doğal beslenmek gibi geleneksel tedavi yöntemlerine uymakla atlatmak mümkün.
Bu kış ocak ayında başlayan grip salgınında ve mart ayı başında olmak üzere iki kez ağır grip geçirdim. Hiç aklıma korku gelmedi çok şükür. Sağlık durumum nedeniyle geçtiğimiz yıllarda da hep ağır geçirdim grip salgınlarını, bu yeni birşey değildi çünkü.
Korkuya kapılmış olsam bağışıklık sistemimin etkilenip daha da bozulmasıyla çok daha ağır geçirecek, belkide bu kez atlatamayacaktım. Şu an gayet iyiyim şükürler olsun. Ozon tedavisi de çok iyi geldi.
Bu kez sanki öncekiler gibi bir virüs değil de veba salgını gibi empoze edildi. Bu tamamen bir algı operasyonu. Çok iyi planlanmış, detaylı hazırlanılmış.
Prof. Dr. Canan Karatay, Onkoloji uzmanı Doç. Dr. Yavuz Dizdar gibi idealist doktorlarımız, ilaç kartellerinin işine gelmeyen açıklamaları sebebiyle, tabipler odasınca doktorlukları ellerinden alınmak istenme cüretine kadar varan tepkilere, bir bir berat ettikleri haklarında açılan davalara boşuna maruz kalmıyorlar. Bu zalimlerin işbirlikçileri içimizde, kaleyi içerden kuşatmış durumdalar... Tahmin edemeyeceğimiz boyutta üstelik ne yazık ki.
İki buçuk yıl önce yapılmış kanıtlı şikayetlerim, bulunduğum suç duyurusu, açtığım dava bir türlü neticelenmiyor ise, rüşvetçi fizik tedavi uzmanının eczacıya dediği "Bu öyle bir şirket, çete, güç ki, hiç birşey olmaz..." sözü doğrulanıyor. Dr. Yavuz Dizdar'ın söylemiyle Amerikan başkanına dahi istediği demeci verdirebilen, İngiltere kraliçesini korumasının silah doğrultması gibi imkansız bir yolla korkutabilen bir güç sözkonusu olan. İstedikleri gibi davranmayan İtalya'yı karantinaya alabilen güç...
Önceki gün bir vesileyle karşılaştığım, Colombia'da yaşayan, aydınlığa hizmet eden şaman şifacılardan şifa bulmakla kendisi de bu yolu seçmiş bir genç adam da aynı iddiaları doğrular inanılmaz bilgiler aktardı.
Ailesi, ülkesi için endişesi nedeniyle amazonlara özel doğal ilaçlarını alıp gelmiş. Biz de faydalandık bu vesileyle çok şükür. Şu an dünyaya salınan çok büyük bir korku enerjisi var, bu enerjiye kapılanların kurtuluşu yok ne yazık ki dedi.
Gece saat 22:00- 04:00 arası ayakta olmayın, mutlaka uykuda olun, bu saatlerde enerji çok sıkışık, olumsuz etkilenirsiniz uyarısında bulundu. Televizyon izlememeyi, güzel şeylere odaklanmaya gayreti, tövbe etmeyi ve topraklanmayı önerdi şiddetle o da. Sabah saatlerinde enerji temizken doğada yürüyüş yapın, toprağa basın, hatta toprakta secde yapın, toprak altında yetişen sebzeler, (havuç, patates, turp, pancar, yer fıstığı vs) tüketin düzenli olarak dedi. 2020 dönüşüm, toplama yılı, hava elementleriyle korku enerjisine kapılanlar savrulup gidecek uyarısında bulundu.
Anlaşıldığı üzere bu psikolojik harp taktiği, düşmanı korkuyla zayıf düşürme, aklı selimi, ruh sağlığını, ekonomiyi bozma, kaosa, cinnete sürükleme taarruzu. Tüm dünyada paranın el değiştirmesi, karanlık güçlerin kontrolü ele geçirme, dilediği gibi hükmetme, sömürme, köleleştirme taarruzu. Büyük, hain planı görmeli ve birlik içinde direnmeliyiz. Başka çare yok.
Yüce Rab'bimiz her şeye Hakim ve Kaadir. Mühlet veriyor sadece. Sonucu da biliyor. Sonunda illa O'nun dediği olacak. Bizim hangimizin daha güzel iş yapacağını görmek istiyor, tekamül etmemizi, hatalarımızı idrak ve telafiyle gelebileceğimiz en ideal, kamil halimize gelebilmemizi diliyor.
Önerilen ayetlerle, salavatlarla bağı diri tutmamız, güç bulmamız şart. Hepbirlikte bilinçlenerek, Rab'bimize sığınıp, O'ndan, sevgili peygamberimizin yüzsuyu hürmetine bağışlanma, yardım dileyerek bu zor imtihan sürecini en az hasarla atlatmaya çalışmalıyız.
Gelen uyarı ve öneriler bunun içindi ve gayret edenlerimiz sayesinde hala çok geç değil, hedefledikleri kadar büyük oranda başaramadılar, henüz imtihan, mücadele bitmiş değil çok şükür. Gayrete devam edelim ki berat kandilinde berat edenlerden eylesin Rab'bimiz.
Pek çoğumuzun sinirleri yıprandı doğal olarak. Birbirimize karşı daha hoşgörülü olmalıyız bu yüzden. Gerilime ihtiyacımız yok. Rahatlamaya, aklı selimi korumaya ihtiyacımız var. Elele, birlik içinde, hep birlikte bu musibetlerden, zalimlerden kurtulup asrı saadete erişebilmek nasip olması niyazıyla geçirelim bu kritik günleri ve kandil gecesini inşallah.
Amin Ya Rab'bi!..
Adevviye Şeyda Karaslan
6 Nisan 2020
Zalim ısrarla zulme devam ediyorsa sonu yakındır. Mazlum ısrarla direniyorsa zafer yakındır.
Yayınlanma :
06.04.2020 13:07
Güncelleme
: 06.04.2020 13:07
YAZARIN DİĞER YAZILARI