İnsanlık Alemini Sevgi Köprüleri Kurtaracak
"Dili, dini, ırkı ne olursa olsun, iyiler iyidir. "Hacı Bektaş Veli
Dün rastladığım TRT belgeselindeki, Afganistan'da, dedesiyle yaşayan, babasını savaşta kaybetmiş yetim Hatice ve dün gece rastladığım Amerika'daki olaylar nedeniyle oh olsun temalı paylaşımlar, insanlığa yakışmayan resim ve figürler nedeniyle, istirahatten vazgeçip yazmak farz oldu.
İnsanlığın bıçak sırtında yürümeye çalıştığı zamanlarda, ne kadar hasta ve yorgun olunursa olunsun hepimize istirahat haram diye düşündüm. Bu hal insanlık adına umutları tüketecek tuzak zira.
Başta gereksiz hassasiyet gibi görülebilecek bu çok önemli konuyu yine hatıralarımdan örneklerle açıklamaya çalışacağım.
İki evladım da Trakya'da doğdular, memuriyet nedeniyle Girne'de ve pek çok yurt köşesinde, zenginliğimiz olan çeşitlilik içinde, farklı kültürlerle beslenme şansıyla büyüdüler. İlkokula gittikleri yıllarda beslenme çantasına neden muz gibi herkesin alamayabileceği pahalı yiyecekler koymamamız gerektiğini açıkladığım ve kimseyi özendirmemeleri, arkadaşlarının arasında kökenleri, ekonomik ve sosyal statülerine göre ayrım yapmamalarını aşılamaya çalıştığımda, güzel, akıllı, hazır cevap kızım, "Annecim sen bize böyle şeyler söylüyorsun ama başka anneler hiç söylemiyor galiba, onlar bize neler neler yapıyorlar." demişti. Cevabım o zamanlar haberim olmadığı halde ehlibeyt ahlakı olmuştu. Kötülüğe iyilik kerameti...
Bu öğütlerin meyvesini, aradan geçen otuz yıl sonunda, artık büyümüş ve Amerika'da çok iyi bir devlet üniversitesinde öğretim üyesi olan güzel kızımın; tam da siyahi bir vatandaşın polis tarafından hunharca öldürülmesiyle ırkçılığın yeniden hortlama riski olduğu günlerde; bölümdeki diğer öğretim üyelerinin, olaylar sebebiyle derslere katılmayan ve tezini teslim edememiş bir zenci kız öğrenci için, "Belkide psikolojik danışman olmaması gerekiyordur." gibi suizan yüklü adaletsiz hükmüne karşı çıkarak, o öğrenciyi ısrarla araması; seni merak ettim, kendin ya da ailenle ilgili sıkıntılı bir durum yoktur inşallah demesiyle çok duygulanan öğrencinin, "Beni kimsenin merak etmesini beklemiyordum. Çok teşekkür ederim." cümlesiyle, akabinde bir hafta özel ilgilenerek tezini tamamlamasına yardım ederek mezun olabilmesini sağlamasıyla alacağımızı bilmiyorduk.
O genç kızın, yılların emeğinin heba olmasıyla, kendi ırkı dışında tüm insanlara kinle bilenmesi riskini bertaraf etmek, ailecek gösterdiğimiz onca fedakarlık, hasretle, ve güzel kızımın mucize gibi başarısıyla oralara gitmesinin belkide tek gayesiydi. Doğal olarak çok duygulandım, kızımla bir kez daha gurur duydum. Kendisine de bunu duygu dolu cümlelerle ifade ettim.
O genç kızın birgün ABD yönetiminin, dünyadaki zulümlerin müsebbibi şer güçlerin güdümündem kurtulup, dünya barışına hizmet aşkıyla dolu güzel insanların eline geçmesinde önemli bir rolü olacağı umuduna hizmet edilmiş olması az şey değildi...
Yine evlatlarım vesilesiyle, değişim programlarına katılmaları, ikisinin de yurt dışında üst eğitim görmeleri, İstanbul’da yaşadığımız yıllarda öğrenci arkadaşları ve hocalarından çokça misafir kabul etmemizle pek çok ülkeden gençleri ve ailelerini tanıma şansım oldu. Aklımda kaldığı kadarıyla Amerika, Finlandiya, Hollanda, Almanya, Litfanya ve Endonezya'dan gelmiş gençler.
Hepsi pırıl pırıldı. Dünyada olup bitenleri anlamaya çalışma adına çok güzel sorular soruyorlardı. Biz de, olumsuz propoganda sebebiyle, dışarıdan çok yanlış görülen pkk, terör sorununun, kürt vatandaşlarımızın vatandaşlık haklarından mağdur olması, topraklarının işgali gibi bir durum sonucu olmadığı, her farklı kökenden vatandaşlarımız gibi ülkenin istedikleri bölgesinde yaşayabildikleri, istedikleri her meslek, komutanlık, idari makamlar dahil üst düzey yönetime gelebildikleri, hatta başbakan, cumhurbaşkanı dahi olabildiklerini, sorunun kürt vatandaşlarımızla ilgisi olmadığı, pkk ve sözcüsü durumundaki partinin tamamen dış kaynaklı, bölücü, zarar verici bir terör unsuru olduğunu anlatıyorduk.
Bu misafir öğrencilerden en etkilendiklerimden biri okuduğumda çok gıpta ettiğim Ak zambaklar ülkesi kitabında insanlarının insani değerleri korumaları, incelikleri anlatılan Finlandiya'dandı. Henüz gencecik bir lise talebesi, tombik, örgülü saçlı, sarışın bir kızdı. Gösterdiği fotoğraflarından gördüğüme göre, aynen küçük ev dizisindeki aile gibi kocaman, çok güzel bir çiftçi ailenin kızıydı. Yazar olmak istiyordu ve elindeki deftere ilginç bulduğu herşeyi not ediyordu.
İkinci gün bize duyduğu ezanı kastederek, günde beş kere okunan aynı şarkının anlamını, sebebini sorduğunda verdiğimiz cevabı çok ilginç bulup hemen not etmişti hatta. O zaman birgün benim onların ülkesinin, insanlarının anlatıldığı kitapla çok özendiğim, çok gıpta ettiğim gibi, gösterdiğimiz misafirperverlik ve sevgi, ilgiyle, küçük Tiyti'nin bir yazar olarak yazacağı kitabında sözettiği ülkemizden de, özenen, gıpta edenler olmasını gönlümden geçirmiştim. Azıcık katkımız olmuşsa az şey değildi...
Örnek vermek istediğim ikinci genç bir Amerikalıydı. Huzur yuvamda misafir etmiştim onu kızımın bir gelişinde birlikte geldiklerinde. Evimi, yemeklerimi çok sevmişti. Yatak odamı ona vermiştim hatta çekinmeden duş alsın, rahat etsin düşüncesiyle. Çok memnun kalmış olmalı ki, 2012 Kasım ayında kızımı ziyarete gittiğimde, benim evimde bir kere beni namaz kılarken görmüş ve bilmeden kapıyı açtığı için hassasiyetle hemen kapamış olduğu halde, evlerinde köpek olduğu için, köpeğin çıkamadığı çatı katını elleriyle temizlemiş, üstelik bilemem diye bir köşeye kalın bir renkli bantla ok işaretiyle kıbleyi gösterme inceliğini gösterip çok duygulandırmıştı.
Aynı genç, kızım, yabancı doktora öğrencisi olarak, yarım asistan maaşıyla çalıştığı ve çok yorulduğu için, ben mastır bile yapmadım, senin yarın kadar yorulmuyorum ve senin iki katın ücret alıyorum, bu haksızlık diye ağlıyordu.
Dahası ülkemin dünyada sebep olduğu savaşlar, zulümler, sömürüler nedeniyle utanç duyuyorum diyebiliyordu.
Onlara iş dönüşü için kısıtlı imkanlarla sadece bir ezo gelin çorbası ve bitki çayı hazırladığım halde nasıl teşekkür edeceğini bilemiyor, çok zengin dünya müzikleri albümünden hem de Yıldırım Gürses'in en sevdiğim sonbahar rüzgarları şarkısını çalarak beni mutlu etmeye çalışıyordu.
Bilemediklerinden iyi temizleyemedikleri evlerini, depo olarak kullandıkları bodrum katını ve buzdolaplarını temizleyip düzenlemem karşısında çok farklı duygularla minnetini ifadeye çalışıyor, veda ederken kendi evladım gibi, sımsıkı sarılıyordu. Bu arada tanıştığım ailesinden annesinin okuduğu kitabın adının İlahi Aşk olduğunu da yazmak zorunda hissediyorum olayın güzelliğini, derinliğini anlatabilmiş olma adına.
Hep batıdan örnek vermiş olmayayım. 2014 yılında nasip olan umre vesilesiyle İslam aleminin üyeleri ülkelerden pek çok hanımla din kardeşliği ötesinde, zaten tüm insanlığın kardeş olduğu gerçeğini daha bir belirgin hissettim; bir içten tebessüm, bir samimi selamlaşma, suyunu, seccadeni paylaşma gibi her bahane ile kana kana yaşadım şükürler olsun. Birlikte fotoğraflarımıza baktıkça mutlu oluyorum hala. Orada da muhtaç durumda, kılık kıyafetimizden Türk olduğumuzu anlayarak, "Mama, mama, Türki mama, Allah kabul!" diyerek el açan sokaklarda yaşayan Haticeler, Fatmalar vardı. Suudi yönetimi etrafını kale gibi duvarlarla çevirmiş devasa sarayında yedi sülalesine, her ihtiyacı petrol istasyonu olduğu Amerika'dan uçaklarla geldiği şaşalı hayatında zevki sefada iken, halk yoksul, perişandı. Bizi tarih boyunca sırtımızdan vuran, sevgili peygamberimizin soyunu da kurutmaya çalışan o acımasız emevi soyunun mirasçılarıydı. Masum, yoksul insanları değil.
Anlatmak istediğim, dünyadaki zulümlerin müsebbibi, şer güçlerin güdümünde, özellikle getirilmiş şer ülke yöneticileri olduğu halde, o ülke insanlarına da yöneltiliyor olma büyük yanılgısı. Oysa Amerikalı yada Arap olsun, onlar da enaz bizim kadar tüm insanların iyi, mutlu olmasını dileyen ve bu amaca hizmet eden insanlar ve hiçbir suçları yok. Böyle iken zor duruma düşmelerine sevinmek İslama, dolayısıyle insanlığa yakışmaz. Dahası hiçbirimiz için uzun vadede hayır getirmez.
Özellikle sosyal medyanın sağladığı imkanlarla tüm dünya insanlarıyla çok kolay karşılaşma durumundayız. Özellikle kedisever, doğasever gibi gurup paylaşımlarında çok sayıda yabancı, güzel insanları görüyor, paylaşım vesilesiyle diyaloglarımızla mutlu oluyorum.
Önceki yıllarda hangi ülkeden olduğunu dahi bilmediğim bir güzel hanım listeme eklenmiş paylaşımları dikkatle takip ediyordu. Sadece fotoğrafların ilgisini çektiğini düşünmüştüm ki bir gün Google çeviri ile tercüme ederek yazılarımı okuduğunu, çok etkilendiğini iletti. O gün her konuda çok daha hassas olmam gerektiğini düşündüm.
Var olan azıcık kalmış sevgi köprülerini yıkmaya değil, yenilerini daha önemle, itinayla kurmaya ihtiyacımız var. Yetmiş iki millete birlik ile bakmayan, halka müderris olsa, hakikatte asidir diyen Bizim Yunus'umuz gibi.
Aynen balkan ülkelerinde din, millet ayrımı yapmaksızın insanlar arasında sevgi köprüsü olmuş Sarı Saltuk Dedemiz gibi...
Elbette bu aşamaya gelebilmek için bizim önce kasten uzaklaştırıldığımız güzel dinimizle barışmaya, özünü hakkınca öğrenmeye ihtiyacımız var. Yine kasten, siyasi düşünce, mezhep, etnik köken farkı ve hatta baş örtüsü gibi inanılmaz bahanelerle aramıza örülen duvarları yıkmaya, birbirimizle kavuşmaya, kucaklaşmaya ihtiyacımız var...
Alemlerin Rabbî olan yüce Rab'bimiz de bizden öncelikle bunları ister illa ki. Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili peygamberimizin en önemli hadisi olduğunu yakın zamanda Dr. Münir Derman Hz.'den öğrendiğim en büyük hadisin, "İslamın kardeşlik demek olduğu." bilgisiyle, onun sünnetine uymanın koşulunun da bu olduğunu bilmek ve gereğini yerine getirebilmek zorundayız.
Son yıllardaki gelişmelerin tüm dünya milletlerini, can güvenliği, sağlık, ekonomik, sosyolojik, psikolojik olarak olumsuz etkilemesi gibi; kargaşanın da sadece ABD ile sınırlı olmayacağını tahmin etmek zor değil.
Önümüzde, çok yakın zamanda olduğu pek çok kanaldan bildirilen sert dönemeçten ancak yüce Rab'bimizin beklentileri doğrultusunda hareket ederek, O'nun lütfuyla, şefaatiyle, erişmemiz gereken hakiki imanın vereceği güçle sağ- salim kurtulabiliriz.
Son olarak, Türklüğün ilahi nizamın korunmasına memuriyeti, mukaddes görevi derken; korunmuş, temiz ahlaklı, tüm insanlığın iyiliğine çabalayan İbrahim milletini önemsemenin, ırkçılık demek değil, tam tersi tüm insanlığın sigortası demek olduğu gerçeğini ifade etmek istiyorum. Ayrımsız, sevgiyle, adaletle hükmedecek, Türk- İslam Birliği gücüyle dünyada zulümlere dur diyebilecek kadar güçlü bir devlet, erdemli insanlar topluluğu bir millet olarak, yine tüm insanlığı asrı saadete taşımaya adaylıktan sözediyorum.
İşte o zaman Ahmet Kayhan Hz.'nin Sevgi Duası gerçekleşecek. Hepbirlikte. Sorumluluk alarak. Kelebek etkisini küçümsemeden.
En yakın zamanda inşallah.
Amin Ya Rab'bi!..
Adevviye Şeyda Karaslan
07 Ocak 2021
"Sevgi duyarlılığı, insanın ruh hali ve ahlak özellikleriyle orantılıdır. İnsan, samimi İmanının derinliğine göre sever, sevilir. Allah’ın yarattığı varlıklardaki sevgi, şefkat ve coşku meydana getiren yönleri görebilir; tümünden haz alır. Gerçek anlamda iyi, şefkatli, merhametli olmak imanın getirdiği birer nimettir; birer güzelliktir."
Sevgi Köprüleri
Yayınlanma :
07.01.2021 13:14
Güncelleme
: 07.01.2021 13:14