İsim Müsemmayı Celbeder
Aşağıya eklediğim alıntı yazı, salavatın önemini çok güzel açıklamış. Bu yazı aynı zamanda yüce Allah’ın esmalarını okumanın ve hatta anne-babanın evladına ilk görevinin güzel bir isim vermek olmasının sebebi hikmetini de açıklamış oluyor.
Sevgili peygamberimizin "Ya hayır konuş ya da sus." hadisiyle, daima hayır üzere, güzel söz söyleme öğüdünün de sebebi hikmeti aynı muhakkak.
Mevlânâ Hz.'nin bir eserinde okuduğumda çok etkilendiğim, "Siz başınıza gelenlerin ağzınızdan çıkan kelimeler ve aklınızdan geçen düşüncelerden ibaret olduğunu bilseydiniz, konuşmaya ve düşünmeye ödünüz kopardı." cümlesi de aynı önemli hususa işaret ediyor. "Gül düşünen gül bahçesi, diken düşünen dikenlik." sözü de aynı.
İlk başarmamız gerekenlerden biri bu konu. Daima hayır üzere, olumlu kelimeler kullanarak konuşmak ve düşüncelerimizi kontrol etmek. Negatif kelime ve sakıncalı düşünceleri yakalama avcılığı yapmak. Kendimizi bu konuda ciddiyetle eğitmek. Doğru kelime ve düşüncelerle değiştirmek.
Kolay yolu, lüzumsuz konuşmayı, tuzak olabilecek, kendimizle aynı idealde olmayan kişilerle görüşmeyi kesmek. Aksi takdirde bir şekilde en çetin tuzak olan dedikoduya bulaşma, negatif bir konuşmaya, davranışa maruz kalma, hatta sinirlenip negatif kelime kullanma riski çok yüksek çünkü.
Son yıllarda bilimin de onayladığı, suya Kuran'ı Kerim okumak, sevgi, şükür, teşekkür gibi güzel kelimeler söylemek ve tam aksini yapmakla incelenen kristallerin ilkinde muhteşem iken, aksinde nasıl berbat hal aldığı deneyi de ispatı. İnsan vücudunun %70'i su olduğu için de Kuran'ı Kerim okumak, salavat getirmek ve güzel söz söylemekle kendimiz için yapabileceğimiz en güzel şeyi yapmış oluyoruz. Kendimizi iyileştiriyor, güzelleştiriyoruz.
Allah’ın esmalarını okumakla ve anlamını tefekkür edip hayatımıza geçirmeye gayret etmekle O'nun güzel sıfatlarına bürünmüş, O'nun boyasıyla boyanmış oluyoruz. Gönlümüzde O'nu bulmanın yolu bu...
Salavat ve salatı selam ile de peygamber efendimizle gönül bağımızı diri tutmuş oluyoruz. Allah'ın 99 esmasının Kemal derecede tecellisine mazhar olan, en muhteşem insan olmasından ötürü bizler için rahmet olduğu ayetle belirtilmiş çünkü.
İşte bu yüzden, özellikle içinde bulunduğumuz ahir zaman hengamesinde, bu zor zamanlarımızda, farz ibadetlere ek olarak Kuran'ı Kerim'e sarılmak, salavatla, zikirle meşgul olmak tek kurtuluş reçetemiz. Aksi halde kasti olarak abartılan virüs paniğinin, her kafadan bir sesin çıktığı kargaşanın yarattığı stresle, özellikle mesaj ve ses kaydı trafiğiyle zihinlerimizin iflasın eşiğine geldiği kaosdan korunmamız mümkün değil.
Yıllardır şu lüzumsuz mesajlarla oyalama, yönlendirme tuzağını dahi bertaraf edemedik ne yazık ki. Çok temiz, saf bir millet olmamız olmalı sebep. Hemen inanıp dayatılan öneriyi yerine getiriyoruz. Yok ışıkları kapat, İnterneti kapat, profilleri karart, bayrak zinciri, salavat zinciri, bir bebek için dua, şu kadar sayı oku dileğin olsun vs. vs... Bunların hepsi tuzak. İslamı hurafe dini gösterme çabası. Dahası zaman, enerji kaybı.
Allah bize gönderdiği kutsal kitabımızda ne demiş merak edip bir kere meal okumamış öyle çok insanımız varki. Sevgi, merhamet, doğruluk, adalet temelli güzel dinimizi doğru kaynaklardan öğrenip sahip çıkmak, sımsıkı tutunmak yerine, özünden saptırılmış olan, bize empoze edileni din zannedip dininden uzaklaşanların sayısı da bir okadar korkunç.
Bu gidişat hiç iyi değil ve bir an önce idrakine ve telafiye mecburuz. Zaman gittikçe daralıyor. Dünyada neler oluyor, neden oluyor, göremiyor, ders ve dolayısıyle tedbir almıyoruz. Geç kalıyoruz...
Bizi sersemlettiler. Bu hengamede dinimizi, imanımızı korumakla görevli diyanet işleri, hatim ve salavat okumanın hurafe olduğu yönünde bildiri yayınlayabiliyor.
Erzurum'un işgalinde sevgili peygamber efendimizin rüyada emriyle, Pir Ali Baba tarafından başlatılan 1001 hatim de hurafe o halde.
Her gün artan sayıda ölüm korkusu, iş- ekmek kaybı endişesiyle psikolojisi bozulan, kıyamet kaygısıyla şaşkına dönmüş insanımız şimdi Kuran'a, salavata sarılmayacak da nezaman sarılacak! Bu insanımızın tek manevi güç kaynağına da ket vurmak değilmidir! Böyle bir hata nasıl yapılabilir!!!
Vebal alanlar adına üzgünüm. Sorumluluk sahibi bir müslüman olarak bunları yazmayı boynuma borç bildim.
Hergün mesajla yazılarımla huzur bulduklarını ifade eden kardeşlerim! Lütfen televizyon izlemeyi ve lüzumsuz mesaj, virüs, kıyamet konulu kaynağı meçhul yazıları okumayı bırakarak, kendinizi, ailenizi, ulaşabildiğiniz çevrenizdeki insanlarımızı koruyun. Kuran'ı Kerim ve salavat, salatı selam okuyun bol bol. Namaz- niyaz, zikirle meşgul olun. Allah var gam yok. O herşeye Kadir ve Hakim. Sadece zalimlere bir vakte kadar mühlet veriyor, hangimizin daha güzel iş yapacağını görmek istiyor.
Lütfuyla ve gayretimizle, hepbirlikte bu zor zamanları aşıp, asrı saadete erişebilmek niyazıyla...
Amin Ya Rab'bi!..
Adevviye Şeyda Karaslan
15 Nisan 2020
"Dünya Ümmet’i Muhammed’dir.
Bu Ümmet azab olur mu?
Resulullahın ümmeti ikiye ayrılmıştır:
“Ümmet-i İcâbet=İcâbet etmiş, îmânla şereflenmiş olan ümmet”
henüz inanmamış olanlar da
“Ümmet-i Davet=Henüz davet safhasında olan ümmet.”
Enfâl suresindeki bir âyette:
Bismillah:
وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنتَ فِيهِمْ ۚ وَمَا كَانَ ٱللَّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
“Sen onların içinde bulundukça, Allah, onlara azab edecek değildir. Ve onlar istiğfar ederlerken (içlerinde istiğfar edenler var iken) de Allah, onlara azab edecek değildir.” (Enfâl, 33)
Ayetten anlaşılıyor ki, Ümmet-i Muhammed’in iki mühim paratoner ve iki mühim seddi var. Belâlar, bu paratonerlerle tesirsiz hale gelecek ve azaplar, bu sedleri aşamayacaktır.
Birincisi: Maddî ve manevî şahsiyet-i mânevîye-i Ahmediye’nin (S.A.V.) içimizde bulunması —İlâ yevm’il kıyâmete Allah devam ettirsin!—
İkincisi: Ümmet-i Muhammed içinde hakka, hakikata sahip çıkan ve dâima Allah’a yönelen ehl-i hizmet ve ehl-i istiğfar bir zümrenin bulunması.. . Bundan dolayı rahmetinden bekleriz ki, Allah bize, bilhassa toplu olarak azab etmeyecektir...
Evet O Sultanlar Sultanı’nın, ümmet-i Muhammed’in helâk olmaması mevzuunda pek çok yalvarış ve yakarışları olmuştu. Bunu Sahâbe-i Kirâm’a şöyle anlatıyor: “Ben, Rabbimden, benim ümmetimi helâk etmemesini istedim. Rabbim benim bu duamı kabul buyurdu. Dedi ki: “—Onların helaki kendi aralarında olacaktır. Günâh işledikleri zaman ben onları birbirine düşürecek ve vurduracağım.” Ben bunun da kalkmasını diledim; ama Rabbim, bunu kaldırmadı.” (Rivayete göre rabbim bunu bana diletmedi) Evet, irâdeleri ile halledecekleri bu mesele kaldırılmamıştı... Başka kavimler günâh işledikçe semavî ve arzî âfetler onları kırıp geçirecek; ama Ümmet-i Muhammed cürüm işledikçe birbirine düşecek, ittihâd ve ittifâkları bozulacak, ihtilâflarla hırpalanacaklar.
Allah (C.C.) bu ümmete topyekûn ceza vermemektedir. Ancak cezalar farklı boyut ve görüntülerde gelmektedir. Nasıl mı?
Tabii afetler,
Silahlanmalar,
İntiharlar,
İktisadi bunalımlar,
Ruhi buhranlar,
Karanlık ve ideolojik çatışmalar,
Lüks ve israfı bayraklaştırmalar,
İşgaller,
Öldürmeler,
İhtilaller,
Acımasızca saldırılar…
(Bulaşıcı Hastalıklar...)
Bunlar hep birer cezadır…
Ümmet bu cezaları görür, anlar ve idrak eder de olumsuzlukları terk ederse bunların rahmet tokadı olduğunu bilirse acıların yarasını silebilir.
Hâlâ niçin helak olmuyoruz diyorsanız bu sorunun izahı açıktır.
Evet, eski kavimler işledikleri bir tek suçtan dolayı helak olmuşlardır. Bu toplum helak olan kavimlerin işledikleri suçların hepsini işliyor, niçin helak olmuyor/olmuyoruz?
Bunun iki sebebi var:
1- Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimiz sünnetiyle içimizde bulunduğu için. Peygamberimizin sünnetini yaşayan bir kesimin bulunmasıdır. Bunlar Peygamberimizin yaşam tarzını daima ön planda tutuyorlar. Günde beş vakitte ezanların okunması O’nun aramızda yaşıyor olmasıdır. Diğer sünnetleri hakeza.
Bismillah:
اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يماً
İnna(A)llâhe vemelâ-iketehu yusallûne ‘alâ-nnebiy(yi) yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû sallû ‘aleyhi vesellimû teslîmâ(n)
Allah ve melekler peygambere salât ediyorlar; ey iman edenler, siz de ona salât ve selâm okuyun.
Cenâb-ı Hak ve sayılarını O’ndan başka kimsenin bilemediği melekleri, Peygamber Efendimize -sallâllâhu aleyhi ve sellem- devamlı salât etmektedirler. O hâlde biz de hayatımızın her ânında Resûlullah’ı -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hatırlamalı, O’na tam mânâsıyla teslîm olmalı ve çokça salât ü selâm göndermeliyiz. Zira “İsim, müsemmâyı celbeder.” hakîkati mûcibince her salevât-ı şerîfe, bize Peygamber Efendimizin -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yüksek ahlâkını, müstesnâ fazîletlerini hatırlatarak Oʼnunla kalbî irtibâtımızı daha canlı tutmamızı temin eder.
Ve böylece salevât-ı şerîfe getirerek Efendimiz’i ( s.a.v.) kalbimizde yani içimizde olmasını sağlıyoruz.
2- Günümüzde istiğfar eden bir grup bulunduğu için. Böyle insanların bulunduğu toplumun Allah (C.C.) helak etmeyeceğini vaat ediyor.
Çok salevât-ı şerîfe ve çok tövbe edelim Efendiler. Rabbim şu zor günleri hayırlısı ile atlatmayı nasip etsin. Amin"
(Alıntı)
İsim Müsemmayı Celbeder
Yayınlanma :
15.04.2020 23:09
Güncelleme
: 15.04.2020 23:09