İklim Kanunu’nun ilk dört maddesi Meclis’ten geçti. Ardından gündemden düşürüldü. Bazıları zafer kazanmış gibi pozlar verdi, kutlamalar yaptı. Boy boy resimler, videolar servis edildi. Kimileri daha yapıcı bir tavırla “bu başarı hepimizin” dedi.
Ama asıl soru şu: Gerçekten istediklerini aldılar mı?
Evet. Aldılar. Kalan maddeleri ise “sonra bakarız” diyerek rafa kaldırdılar. Yani bir kez daha halkı oyaladılar, tepkileri soğuttular.
“Zafer” nidaları atanlar farkında olmadan bu algı operasyonuna destek oldu. Bazı partiler, milletvekilleri, son gün aniden harekete geçti. Ne tesadüf ki aynı anda açıklamalar yapıldı, eylemlere katılım sağlandı. Sanki her şey planlıydı.
Toplum, ne sunulursa ona inanıyor. Algı neyse gerçek o zannediliyor.
Meclis’te bebeklere kayyım atanırken ses çıkarmayanlar, İklim Kanunu için “son gün kahramanı” oldu.
Peki sizlerin eylemi sayesinde mi yasa durduruldu? Yoksa zaten alacaklarını alıp kalanını bilinçli şekilde mi ertelediler?
İstanbul Sözleşmesi'nin 6284 sayılı maddesi hâlâ yerinde duruyor. Aynı şekilde İklim Kanunu’nun sadece ilk dört maddesi geçti.
Peki bu dört madde neydi?
Milletvekilleri olarak içeriğe erişiminiz var, açıklayın. Halkın bilmediği gerçekleri siz anlatın. Ne zaman onları da gündeme taşıyacaksınız?
Bir fotoğraf gördüm. Konu mankeni gibiydi. Resimde, konuyu anlamayan ama orada bulunan bir yüz vardı.
Ahali zaten olan bitenden habersizdi. Bizler bile yeterince gündem yapamadık. Ulusal basın sustu. Eylemler sınırlı bir kesimde yankı buldu. Çünkü ne etkili bir YouTube kanalımız var ne de güçlü sosyal medya figürlerimiz.
Kendi dışımızdakilere sesimizi duyuramıyoruz.
Kimi insan ise her şeyi anlıyor ama susuyor. Konforu bozulmasın istiyor. Zihinsel köleliği benimsemiş biriyle konuşmak, duvara anlatmak gibi.
Sisteme inananlar sorgulamıyor, sorgulayanı da hemen yaftalıyor: “Komplo teorisyeni”, “gerici”, “marjinal”…
Etiketi hazır.
Sorgulayan herkes ötekileştiriliyor.
Asıl sorun baskıcı sistemler değil; o sistemlere gönüllü hizmet eden toplum psikolojisi.
Özgürlükten korkan, karar vermekten kaçan bir bilinç hali.
Birileri onlar adına düşünsün istiyorlar, çünkü düşünmek yorucu geliyor.
Topuk kanı ve aşı meselesinde ciddi bir rüzgar yakalamıştık. Kalıcı bir çözüm gelebilirdi. Ama tam destek verilmedi, fırsat kaçtı.
Bu mücadelede bizimle olan herkese gönülden teşekkür ederim:
Av. Cüneyt Bülent Şeker, Prof. Dr. Alişan Yıldıran, Doç. Dr. Cüneyt Konuralp, Dr. Uğur Yılmaz (Halkın doktoru Uğur abimiz), gazeteci Kemal Özer, Muhammed Safa Ulusoy, Adil Durmaz ve nice ismini sayamadığım kıymetli insanlar…
Twitter’da dua eden, paylaşım yapan herkese de Teşekkür ederim
Bize geçici biz çözüm verdiler bizler , Kalıcı çözümler için mücadelemiz devam edeceğiz. Allah’ın izniyle .
Nesli de, fıtratı da bozmalarına izin vermeyeceğiz.
(Bir işin başına yönetici olduğunda ya da) yanınızdan ayrıldığında yeryüzünde bozgunculuk yapmak, ekini ve nesli yok etmek için çalışır. (Oysa) Allah, bozgunculuğu sevmez. (2/Bakara, 205)
Yorumlar
Kalan Karakter: