Öğret. J. Vilhelm Snelman ve Öğret. Nevzat Yüksel (1)
Kocaeli’nin Körfez ilçesinde Mesleki ve Teknik A. Lisesi
Edeb.Öğretmeni Nevzat Yüksel meslektaşım her ay, maaşının bir
miktarı ile “ KUTADGUBİLİG” ile “ BEYAZ ZAMBAKLAR
ÜLKESİNDE” ki kitapları satın alarak ülkemizin muhtelif köşelerinde
kitaba duyarlı öğrenci, öğretmen ve bürokratlara gönderiyor. Hiç
tanışmamıza rağmen bana da bu kitapları gönderdi. Kitap dostu
Nevzat Bey kardeşime çok teşekkür ediyorum. Böyle bir fedakârlığı
için de ayrıca kutluyorum..
Ülkemizde Kur’an-ı Kerim’den sonra en çok okunan ve Atatürk’ün
de Milli Eğitim Müfredatına alınarak okullarda okutulmasını istediği
“ Beyaz Zambaklar Ülkesinde” isimli kitabı lise yıllarında
okumuştum. Nevzat bey vesilesiyle yine okudum, yetmedi ikinci kez
okudum. Kendilerine ayrıca teşekkür ederim. Basından takip ettiğim
Farkındalıklı çalışmalarını da ayrıca bir yazı konusu yapacağım.
Dünyada “Beyaz Zambaklar Ülkesi” olarak anılan bu ülkenin ismi
Finlandiya’dır. Avrupa’nın kuzey ucunda yer alan bu ülkede kitapta
ifade edildiğine göre, iklim serttir. Soğuk ve dondurucu hava,
Ağustos’ta gelen erken kış. Ülke sathının büyük kısmı bataklıklar,
kayalıklar arasında kalan çorak arazilerden ve alçak, bataklık
ovalardan oluşmaktadır. Doğal kaynaklar hemen hemen hiç yoktur.
Zirai faaliyetler ise çok zor şartlarda yapılmaktadır. Tarihte hiçbir
zaman bağımsız devlet olamayan bu küçük ülke, nasıl oldu da kısa
zamanda dünyada refah seviyesi yüksek, eğitimde dünya birincisi bir
ülke haline gelebildi.
Bu ülkede J. Vilhelm Snelman diye bir öğretmen çıktı. “ Okulsuz ülke,
mayasız hamur gibi çöker. Bilgi ile beslenen emek on, yüz ve hatta
bin kat daha etkilidir. Aydın olmak gösterişli kıyafetle yahut kola
yakalı gömlek giyerek dolaşmak değildir. Aydınlar halkın beynidir.
İyi maaşlı bir işe girerek akşamları lokantalarda güzel yemek,
kulüplerde domina, kağıt oynamak için yetiştirmedi. Bu hayatı
yaşayanlar aydın değil, aydın süprüntüleridir.” diyerek önce
aydınların sinir uçlarına dokundu.
Snelman haklı olduğunu düşündüğü konularda kesinlikle taviz
vermezdi. “ Üniversite ve yüksek okullar diploma atölyesi değil,
etrafa ışık saçan canlı mumların üretildiği fabrikalar olmalıdır.”
diyerek üniversite camiasını rahatsız etti. Eleştiriye tahammül
edemeyen üniversite profesörleri tarafından küçümsendi ve dışlandı.
Yetmedi çalışsa da, çalışmasa da maaşını tam alan lokmasının rizikosu
olmayan tembel meslektaşları tarafından da hor görülünce şu yürek
burkan “ Tanrım, beni dostlarımdan koru, düşmanlarımla kendim
baş ederim.” duasıyla yılmayarak, yüksünmeyerek yoluna devam etti
ve büyük bir okuma seferberliği başlattı. Bunda da başarılı oldu.
Kitapta ifade edildiğine göre bugün, Sinelman’ın hatırasına ülkenin
bir çok yerinde “ Fakir bir balıkçı kulübesinde, yaşlı dede elindeki
balıkçı ağını örerek tamir ederken küçük bir kız torununun
dedesine kitap okuyan” heykelleri yer almaktadır.
Üniversite camiası ile bir çok aydın tarafından dışlanan Snelman pes
edecek değildir. Şehirlerden en ücra köylere kadar her yerde halkla
içe bulunan din adamlarına seslenir ve der ki:
“ Muhterem din adamları, inançlı bir insan olarak sizden rica
ediyorum. Halkımızın gerçek anlamda hizmetkarı olun. Papazlar
olarak sizler kiliseye bağlı memurlar değilsiniz. Sizin göreviniz
kilisede dini törenler yapmak, kilise kurallarının doğru uygulanıp
uygulanmadığını takip etmek ve dua etmekle sınırlı olmamalıdır.
Peygamberler halka öncelikle temiz, dürüst ve hayırsever bir yaşam
sürmelerini öğütleyerek insanları vicdanlı ve sevgi dolu olmaya
teşvik etmiştir. Onlara nasıl iyilik yapılacağını, hayvani ve vahşi
ihtiraslarından arınarak nasıl Tanrı’nın avladı( kulu) olunacağını
öğretmiştir. Halka canlı, gerçek vaazlar verin. Halka, halkın diliyle,
çocuklara ve gençlere de onların diliyle konuşun. Sıkıcı, itici din
adamı diliyle konuşmayın. Yaşlı, çocuk, genç ve yetişkin herkeste
canlı bir ruhun uyanmasını sağlayın.”
Bu arada Helsinki’de yapılacak olan piskoposlar toplantısının;
1- Halk kitlelerinin dinden uzaklaşması ve dini duyguların
zayıflaması,
2- Kilise ve din adamlarına karşı ilgisiz ve saygısız davranışlar,
3- Bu durum karşısında alınması gereken tedbirler. Konulu
Gündemle toplanacağını basından öğrenince, toplantıya katılmak için
yaptığı müracaat, “ Piskoposların katıldığı bir toplantıda kilise görevi
bulunmayan insanlara yer yoktur. Ayrıca dini bilgiden yoksun birisi
olan Snelman, kilisenin en üst yöneticilerine ne anlatabilir ki”
cevabıyla isteği, ret edilir.
Ama İdealist öğretmen Johan Vilhelm’in pes etmeye niyeti yoktur…
Not: Ülkemizde, sade vatandaşımızdan bürokrat ve aydınlarımıza
kadar herkesi ilgilendiren bu yazı serim devam
edecek...www.kadirkeskin.net
Yorumlar
Kalan Karakter: