Nurşen, Kütahya'nın bir dağ köyünden dar gelirli bir ailenin kızıydı. Uzun boyu, mağrur duruşu ve ona çok yakışan güllü baş örtüsü ile krem rengi pardesesü ilk göze çarpan özelliğiydi. Düzgün vücudu yanında yüz hatlarında da iri badem gözleri hemen dikkati çekiyordu. Görücü usulü evlendiği, çok sevdiği yakışıklı eşi iş bulamadığı için Salihli'ye gelin gelmişti. Allah yardımcıları olmuş hemen iş bulmuştu eşi.
Sanayici patronları Nurşen'in annelerinin hizmetçiliğini yapması karşılığında eski evlerinde oturmalarına izin vermeleri çok rahatlatmıştı. Ev kirası derdinden de kurtulmuşlardı. Yedi yıl boyunca kirası 500 lira ancak edecek ev karşılığı bedeli 1500 liradan az olmaması gereken tam gün temizlik, yemek, misafirlere ikramlık hazırlık, alış veriş gibi her türlü hizmette bulunmuştu. Bu arada hiç tadını çıkaramadığı yeni gelinliği gibi ilk hamileliği ve doğum sonrası anneliğini de suç gibi yaşamış kendisi gibi esmer güzeli bir kızları olmuştu.
Patronlarının babalarının aniden kalp krizi geçirip yoğun bakıma alınması, doktorların ümitsiz açıklamaları sebebiyle evin hanımı ve kızlarının Nurşen'e; çabuk evi tekrar temizle, cenaze için evimize çok gelen olur azarları Nurşen' i sonunda ağlatmış. Ne olur Allah'ım temizliği bitireyim öyle ölsün diye dua bile etmişti.
Duası kabul oldu. Temizlik bitti, evin beyi cenaze olarak eve geldi, taziyeye gelenlere ikram, hizmet işi de Nurşen' indi elbette. Hiç kimse bu kadın da insan yorulur, kırılır diye düşünmemişti.
Eşinin ölümü sonrası bunalıma giren evin hanımı akrabalarının önerisiyle umreye gitmeye karar vermişti. Bu kez de umre öncesi hazırlık için ve uğurlamaya gelen misafirlere hizmetteydi Nurşen. Bütün gün ayakta, mutfağa gidip gelmeleri esnasında kulağına daha önce gidip gelmiş olan misafirlerin umre, hac anıları takılıyordu.
O yorgun haliyle bir cümle daha duyabilmek için mutfağa hızlıca gidip geliyordu. Duyduğu her hatıra gözünde canlanıyor ancak bir gün kendisinin de gidebileceğini hayal bile edemiyordu.
Oysa, hanımının binbir meşakkat ve masrafla gittiği Mekke'ye iner inmez kızının elinden tutmuş tavaf halinde Nurşen'i görmesinin sırrını hiç kimse çözemeyecekti...
Ablam yeni aldıkları evlerindeki yeni çamaşır makinelerini çalıştırmaya cesaret edemediği için yardıma çağırdığında gördüm ilk onu. Nurşen artık başkalarına temizliğe gidiyordu. İkindi namazı vaktiydi. Makineyi çalıştırdığım ve bitmesini beklediğim esnada o da bir köşede namazını kılmaya başlamıştı. Yıllardır namaz kılan çok kişi görmüş biri olarak o namazın çok farklı olduğunu hemen hissetmiştim.
Başka bir edep, incelik, derinlik vardı o namazda. Bana da temizliğe gelir misin bahanesiyle hemen telefon numarasını aldım ve ilk fırsatta da çağırdım Nurşen'i. Temizlik bahaneydi. Bu güzel cennet kadınını mutlaka yakından tanımalı o cennet kokusundan faydalanmalıydım.
İlk gün hazırladığım kahvaltı masamızda anlattığı yukarıdaki hikayesi hislerimde yine yanılmadığımın göstergesiydi.
O günden itibaren hem kızım hem gelinim oldu Nurşen. Başkalarına temizliğe gitmeye başlamasının sebebi artık kendilerine bir ev almış olmalarıymış. Kredi borcu ödüyorlarmış.
"Ablacım, evimiz kaloriferli değil. Yeni bir ev de değil ama biz evimizi çok seviyoruz!" deyişi yaralı gönlümü coşkun çaylar gibi coşturup taşırmıştı. İşte bu! demiş, onu daha bir sever olmuştum.
Hem hiç çalışmak, yorulmak istemeyen, hem de her şeyin en lüksünü isteyen günümüz insanı, eşinin binbir zorlukla çalışarak aldığı evi, getirdiği hiç bir şeyi beğenmeyen, dırdırıyla evlerini hem kendisi hem eşi ve çocukları için cehenneme çeviren kadınların bu gerçek hikayeyi okuması, bu cennet kadınını tanıması gerekiyordu.
Apartman yöneticiliği yaptığım yıldı. Nurşen bahçemizin bakımı ve apartman temizliğimizi de yapıyordu artık benim önerimle. Her gelişinde bir kahve içimi olsun görüşmek, sohbet etmek alışkanlığımız olmuştu. Alt katımdaki kalorifer dairemizin yıllardır temizlenmemiş olduğunu görüp temizletmeye karar vermiş, Nurşen'in eşinin bize bu işi yapabilecek birilerini önermesini rica etmiştim. Gelen cevapla duygularım yine engellenemez bir hal aldı.
Bizim paraya ihtiyacımız var ev borcumuz için biz temizleriz diyorlardı.Daire apartman sakinlerinin kullanmadığı eşyaları koyup unutmaları, örümcek ağları, kalorifercinin bütün çöpleri, külleri biriktirmesiyle öyle korkunç bir pislikle doluydu ki onların temizlemesine içim el vermiyordu ancak onlar ısrarla temizlemeye talip oluyorlardı. Sonunda o krem rengi pardesesünü ve güllü eşarbını bile çıkarmadan kocasıyla birlikte girişti temizliğe Nurşen.
Yarım günde tertemiz yaptıkları kalorifer dairesinden çıktıklarında ikisi de kömürden insan gibi is içinde kalmışlardı. Bana emanet ettikleri kızlarıyla onlar için yemek yapmış, masayı bile hazırlamıştık. Lakin onlar o halleriyle evime girmeyi de kesinlikle kabul etmediler. Bahçe hortumuyla birbirlerine su tutarak verdiğim sabunla mümkün olduğu kadar temizlenip bir kaba koyduğum yemeklerini ve güzel kızlarını alıp çok sevdikleri evlerine gitmek istiyorlardı.
Yağmur başlamıştı, ıslanacaksınız uyarıma da önemli değil dediler. Anlaştığımız ücretten fazlasıyla verdiğim emeklerinin, alın terlerinin karşılığını alıp sevinçle evlerine gittiler. Onlar için helalinden ve birlikte kazanmış, evlerinin borcunu biraz daha ödeyebilmiş olmanın huzurunu, mutluluğunu yaşama, duyguları taşmış biçare aşık kul Adevviye Şeyda için de yine yağmurla birlikte ağlama vaktiydi...
Artık ikinci bebeklerini istedikleri için başkalarına temizliğe gitmiyor Nurşen. Kızları okula başladı. Kızını okula götürüp getiriyor. Arada iki üç saatliğine bana geliyor sadece yardıma hasta olduğumda. Bu yıl eski model bir araba da almışlar köye gittiklerinde kışlık nevalelerini rahat getirebilmek için.
Kredi borcu nedeniyle hiç paraları kalmadığından ne yapacağız demiş endişeyle kocasının yüzüne bakarak. Kocası Allah kerim karıcığım, ek iş çıkar belki demiş ve o an çalan telefonla Nurşen'i ücret karşılığı makarna kesmeye çağırmış eski komşuları.
Elli lira kazanmış o gün. Bunu bana öyle bir söyleyişi vardı ki dünyanın en zengin insanının bu mutluluğu tadabilmesi de anlayabilmesi de mümkün değil diye düşündüm. Benim arama sebebim de yine hasta olmam ve evime dışarıdan sohbete gelecek misafirlerim nedeniyle yardıma ihtiyacım oluşuydu. Akşamdan bir tencere yaprak sarıp getirme ve üç saatlik temizlik karşılığı 100 lira daha kazandı Nurşen. Öğlen kızını okuldan alıp eve bıraktı, doyurup tekrar geldi sohbeti de kaçırmak istemediği için.
İki yıldır sohbetlerimiz ve misafirlerimle sohbetlerimi dinlemekle tasavvufa, dervişliğe özendi. İlla Aşk kitabımı ilk hediye ettiklerimden oldu. Wahts Appdan gönderdiğim yazılarımı okudu. Ablacım ben de senin gibi olmak istiyorum diyenlerdendi.Ona Cennet Kadınları kitabımın ilk hikayesi olacaksın inşallah dediğimde çok duygulandı diğer yılardır tanıdığım ve yazmak istediğimi belirttiğim pek çok cefakar kadın gibi. "Yapma ablacım şımartma beni ben layık değilim." dedi.
O benim gibi olmak istiyordu, bilmiyordu ki asıl ben ondan çok şey öğrenmiştim. Onun o elli lira para kazanmakla, belki o parayla bir hafta evini geçindirmekle yaşadığı mutluluğu yaşamaya kararlıydım. İsraf en büyük sorunumuzdu. Yüce Rab'bimiz lutfettiği nimetler için "Yeyin için ancak israf etmeyin" demişken sözünü pek de tutamamıştık bunca yıl. O Nurşen'in kazanmış olmakla sevinç çığlıklarıyla evini geçindirdiği elli - yüz liraları ne lüzumsuz şeyler için hiç çekinmeden savurmuştuk. İdraki ve telafisi niyazıyla. Amin Ya Rab'bi!..
Adevviye Şeyda Karaslan
Cennet Kadınları / Nurşen
Yayınlanma :
18.07.2020 20:27
Güncelleme
: 18.07.2020 20:27
YAZARIN DİĞER YAZILARI