Bize Neler Oldu
Dün bir yakınımın sadece dört yıllık evli ve iki küçük çocuklu olmasına rağmen boşanma aşamasına geldiği haberi üzerine bir de çok sevdiğim bir kardeşimin boşandığı eski eşinin kalp krizi geçirerek vefatı haberi gelince oldukça sarsıldım. Belki kendim de yirmi yedi yıllık emek ve sabra rağmen parçalanmış bir ailenin üyesi olduğumdan epey ağladım ve derin düşüncelere daldım. Bize neler oldu, neden bu hale geldi en önemli kurum olan evliliklerimiz, ailelerimiz diye sorgulamadan edemedim.
Toplum olarak pek çok konuda yozlaşma, bozulma yaşadığımız malum ve galiba en büyük darbeyi bu en önemli birimimiz aldı. Bol akademik terimlerle süslü psikolojik- sosyolojik araştırma sonuçlarına değil, herbirimizin kendimiz, ailemizden başlayarak samimi bir öz eleştiriye ihtiyacımız var. Bu hale gelmemizde kimlerin en büyük etkisi ve gelinen halden kimin çıkarı var bunu düşünmemiz gerekir.
Milletlerin yok edilmesinin artık topla tüfekle değil de dilinden, dininden, kültüründen, özünden uzaklaştırarak olduğunu biliyoruz. Ve yine millet olmanın en küçük ama en değerli biriminin, temelinin aile olduğunu da. Bu yüzden aileden başlandı muhakkak.
Ezelden sırati müstakim üzere oturarak kulları yolundan saptırma ahdi için mühlet isteyen işini biliyor ve her türlü hileye baş vuruyor.
Tüketim toplumu olmamız sağlandı; Görsel- sosyal medya, film ve diziler aracılığıyla batı özentisi lüks hayat hayalleri işgal etti önce. Sonra da özendirilen sahte hayatlar- mutluluklar uğruna ahlaki değerlerden vazgeçildi birer birer. Aile olmanın, ömürlük hayat arkadaşı - helali olmanın kutsiyeti unutuldu.
Büyük aşklar başlaması kadar bitmesi de normal bulunan neredeyse günlük ilişki oldu. Evlilik; anne- baba, aile olmak gereksiz yük sayılmaya başladı. Çocuklarımız, özellikle bir kez hayal kırıklığı yaşamış olanlarımız evlenmektense kedileri köpekleriyle yaşamayı tercih eder olduk.
Aşırı tüketim, lüks hırsı ile psikolojiler bozuldu. Alkol, kumar ve fuhuş yatağı tuzaklar sebebiyle kocalar eşlerini beğenmez, gözünü kör eden tutkularına ulaşabilme aracı para için harama bulaşmaktan çekinmezken üstelik para sebepli tartışmalarda eşine hatta anne babasına el kaldırır oldu. Ne güzel dinimiz Islamda ne de Türklük örf ve adetlerimizde asla yeri olmayan kadına şiddet de bu sebeple başladı. Manevi değerlerimiz bir bir yitti. Dürüstlük, erdem ve helalden söz edilmesi bile tuhaf bulunur oldu.
Bize kimler öğrettiyse bir kadın hakları, kadının çalışma özgürlüğü, eşitliği kavramları türedi ve yuvayı yapan dişi kuşlar şefkat- merhamet timsali olmak yerine acımasız iş hayatı dişlileri arasında yıpranarak tahammülsüz, ben de çalışıyorum eşit haklara sahibiz gibi gerekçelerle huzursuzluk sebebi dırdır makineleri haline geldi. Ailesine helal alın teriyle bakabiliyor olmanın ve günün yorgunluğuyla döndüğü yuvasında şükranla- sevgiyle karşılanmanın huzurunda olması gereken aile reisi kocalar eve gelmek istemez ve mutluluğu başkalarında arar oldular.
Tabi ki bu sonuçtan kadın mesul değil. Kadın suçlu değil. Ağır koşullu çalışma hayatına uygun olmayan çok naif, kırılgan yapıda yaratılmış olduğu için fıtratına uygun olmayan, kaderine ters düştüğü rollerde yıpranıyor. Annelik ve eşlik görevinin aksamasıyla aile de riske giriyor. Evlatları için ilk öğretmen olması gereken kadının eğitimli, kültürlü olmasının yanı sıra, meslek-iş seçimi, çalışma koşulları da çok daha dikkatli, bilinçli olmak zorunda bu yüzden.
Tercihe bağlı olarak çalışmayan eşine senin her ihtiyacını ben karşılıyorum bu evde herşey benim istediğim gibi olacak tarzı davranarak Firavun gibi rab'lığa kalkışmayan, eşinin ve ailesinin Allah'ın lütfu ve emaneti olduğu bilinciyle değerini bilen erkekler, aile reisliğinin ulvi bir görev, ailenin ihtiyaçlarını karşılamanın da ibadet olduğunun bilincinde olmalı. Yuvasını kuran, ona evlatlar veren, sevgiyle görevlerini yapan dişi kuşuna teşekkür, lutfeden Rabbine şükretmeli. Emanetlere ihanet etmemeli.
Büyük aileler de yuvanın korunmasına yardım etmek yerine aman kendini ezdirme, eşine muhtaç değilsin, ayaklarının üzerinde durabilir pekala kendine yetebilirsin gibi tam tersi telkinlerle evliliklerin başlar başlamaz bitmesine hatta baştan boşanmak üzere başlamasına sebep oldular.
Sonuç olarak acı gerçek ortada; pek çoğumuz ailesi parçalanmış, çocukları ve kendisi yıpranmış, tek başına yaşamak zorunda insanlarız. Bize lütuf gibi gösterilen kaderimize, yaratılışımıza ters ağır yükten; bu sebeple sağlığımızı, aile bütünlüğümüzü, huzurumuzu, mutluluğumuzu ve en önemlisi ebedi hayatımızı kaybetme riskinden gelecek nesillerimizin korunması adına görevimiz büyük.
Bu gün doksan bir, seksen yedi yaşlarında ve yetmiş iki yıllık evli olan anne- babamın evinde bu düşünceler kalbimi daha bir acıttı. Onca yıllık nice badireler atlatmış, birlikte yaşlanmış, aile olabilmeyi başarabilmiş olmanın huzurunu, mutluluğunu bir kez daha hissettim onların yaşlı ancak çok başka duygularla mesut kırış kırış yüzlerinde.
Bir an önce tefekkür ve telafi için gayret etmeli; Düşünmekten ve iyi temennilerden fazlasını yapmaya mecburuz dedim. Ne için yaratıldığımızı; neleri önemsememiz, kimleri örnek almamız, nelerden sakınmamız emredilmişti hatırlamaya ve harfiyen uymaya ihtiyacımız var. Allah' ın sadece biz insan kullarına lütfu olan o doksan dokuz güzel vasfı, Esmau'l hüsnasıyla, O'nun boyasına boyanıp güzelliğini üzerimizde göstererek halifesi, Hz. İnsan olabildiğimizde gönüllerimiz cennete, yuvalarımız hane-i saadete dönecek muhakkak.
Çok daha geç olmadan. Hepbirlikte, seferberlik ruhuyla, gayretle... Amin Ya Rab'bi!..
Bize Neler Oldu
Yayınlanma :
01.12.2020 10:01
Güncelleme
: 01.12.2020 10:01