Sabah alarmı çalıyor. Henüz gözlerimizi açmadan zihnimiz çalışmaya başlıyor:
“Bugün yetişebilir miyim?”, “Ya sunum kötü geçerse?”, “Ya bir şey ters giderse?”
Kahvemizi içerken bile aklımızın bir köşesinde sürekli dönen o cümle: “Ya olursa?”
Modern çağın hızına yetişmeye çalışırken, aslında çoğumuzun içinde görünmez bir koşucu var: kaygı.
Ve bu koşucu, bazen bizi motive etmesi gerekirken, artık nefesimizi kesmeye başlıyor.
Hepimiz zaman zaman kaygılanırız. Bir sınav öncesi, önemli bir görüşmede ya da belirsiz bir dönemde kaygı duymak insan olmanın doğal bir parçasıdır.
Ancak bu kaygı, sürekli hale geldiğinde, nedensiz bir şekilde bizi sarmaladığında ve günlük yaşamı etkilemeye başladığında artık adını değiştirir: Yaygın Kaygı Bozukluğu (YKB).
Bu bozukluğun en belirgin özelliği, kişinin hemen her konuda endişelenmesidir. İş, sağlık, para, ilişkiler… Sanki zihinde hiç durmayan bir alarm vardır. Çoğu kişi bu durumu “ben zaten hep biraz gerginim” diyerek küçümser, fakat bu “hep gergin olma hali” aslında ruhsal bir yorgunluğun işaretidir.
Ne yazık ki, “stres çağında yaşamak” artık doğal kabul ediliyor. “Biraz kaygı iyidir” cümlesi, sanki içimizdeki çığlığı bastırmak için kullanılan bir bahane haline geldi.
Ama hayır, sürekli bir tedirginlik hali ne “normaldir” ne de “katlanmak zorunda olduğumuz” bir şeydir.
Yaygın Kaygı Bozukluğu, tedavi edilebilir bir durumdur. Psikoterapi (özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi) ve gerektiğinde psikiyatrik destekle birlikte kaygı düzeyi kontrol altına alınabilir.
Bunun yanında, farkındalık egzersizleri, nefes çalışmaları ve düzenli uyku gibi yaşam tarzı değişiklikleri de tedaviyi destekler.
En önemlisi ise şu: Kaygıyı bastırmaya değil, onu anlamaya çalışın.
Çünkü kaygı, çoğu zaman bize “bir şeylerin fazla geldiğini” söyleyen içsel bir sinyaldir. Onu dinlemek, bastırmaktan çok daha iyileştiricidir.
Kaygı, çağımızın en sessiz salgını.
Görünmez ama derinden yoran, dışarıdan fark edilmeyen ama içeriden tüketen bir durum.
Ve belki de ilk adım, bu sessizliği bozmak…
Kendimize dürüstçe “Evet, kaygılıyım” diyebilmek.
Çünkü iyileşme, çoğu zaman bir farkına varma cümlesiyle başlar.
Yorumlar
Kalan Karakter: