Günümüz dünyasında tükenmişlik ve hiçbir şeyden zevk alamama hali, yalnızca bireysel bir sorun olmaktan çıkıp toplumsal bir gerçekliğe dönüşmüş durumda. Artan yaşam maliyetleri, yoğun çalışma temposu, sürekli erişilebilir olma baskısı ve belirsiz gelecek kaygısı bireyleri ruhsal olarak tüketiyor. Eskiden keyif veren aktiviteler bile artık bir yük gibi hissettirebiliyor.
Peki, neden?
Teknolojinin sağladığı konfor alanı, aynı zamanda zihinlerimizi sürekli meşgul eden ve doyumsuz hale getiren bir sistem yarattı. Sosyal medyanın dayattığı "mükemmel hayat" algısı, insanları kendi gerçekliklerinden uzaklaştırarak eksik hissettirdi. Üstelik kapitalist düzen, bireyin yalnızca üretken olduğu sürece değerli olduğu fikrini aşılıyor. Dinlenmek bile suçluluk duygusuyla gölgeleniyor.
Bunların sonucu olarak anhedoni (zevk alamama), yaygınlaşan bir psikolojik durum haline geldi. İnsanlar yalnızca fiziksel olarak değil, duygusal ve zihinsel olarak da tükeniyor. Mutluluk, hedef odaklı bir yarışa dönüştü ve bu yarışın sonunda beklenen tatmin çoğu zaman gerçekleşmiyor.
Hayatımız “Düşük Pil Modu”nda
Düşünsenize, bir telefon bile şarja takılmadığında “düşük pil modu”na geçiyor, performansı düşüyor. Peki ya biz? Çoğumuz düşük pilde yaşıyoruz ama hala tam kapasite çalışmaya zorlanıyoruz. Bazen de ruh halimiz, pazar günü akşam 9’da "haftaya bomba gibi başlıyorum" diyerek uyuyup pazartesi sabahı 7'de alarmı 9 kez ertelemek gibi...
Bir şeylerden keyif almak için maraton koşar gibi sürekli bir “hak ediş” hissiyatına kapılıyoruz. Ama bazen dizi izlerken uyuyakalmak da bir meditasyon şeklidir, değil mi?
Çözüm ne?
Bireysel düzeyde, dijital detoks yapmak, doğaya yönelmek, anda kalmayı öğrenmek ve kendine karşı şefkatli olmak önemli adımlar. Ama kabul edelim, bir haftalık doğa tatilinden dönüp faturalarla yüzleşince aniden "şehir hayatını seviyorum ya" moduna geçiyoruz.
Ancak asıl mesele, sistemin insani sınırları zorlayan yapısını sorgulamak ve yeniden şekillendirmek. Tükenmişlik artık bireysel değil, kolektif bir kriz. Ve çözümü, yalnızca bireysel çabalardan ibaret olmamalı.
Sonuç olarak, hayattan zevk almak için illa ki büyük şeyler başarmamız gerekmiyor. Bazen sıcak bir kahve, bazen sevdiğimiz bir şarkı, bazen de içten bir kahkaha yetiyor. Şarjı azalan bir telefon gibi hissettiğimizde, belki de ilk yapmamız gereken şey, biraz durup nefes almak.
Dipnot:
Eğer bu yazıyı okurken iç çektiyseniz, büyük ihtimalle siz de “Düşük Pil Modu”ndasınız. Çözüm mü? Önce bir bardak su için, sonra kendinizi şarja takacak bir şeyler bulun. Belki bir tatlı, belki kısa bir yürüyüş, belki de hiçbir şey yapmamanın tadını çıkarmak… Çünkü bazen en büyük başarı, günü sadece tamamlayabilmektir. Piliniz hep dolu, modunuz hep yüksek olsun!
Yorumlar
Kalan Karakter: