Anne olmak, doğuştan gelen bir unvan değil, zamanla ilmek ilmek işlenen bir kimliktir. Kimileri için bir çocuğun gözlerinde başlar bu serüven; kimileri için ise önce kendi içindeki çocuğa sarılmakla. Zira insan, kendini sevmeden sevemez; ruhunu tanımadan başka bir ruhu büyütemez. Anneliği anlamak, yalnızca bir cana hayat vermekle değil, o hayatın sorumluluğunu yüreğinde taşımakla mümkündür.
Bugünün dünyasında değişen roller, dönüşen hayatlar içinde bir şey hâlâ değişmiyor: Şüphesiz ki tek gerçek, anne sevgisinin varlığı ve iyileştirici gücü. Bu sevgi; ne zamana yenilir, ne de mesafelere. Onun dili yoktur ama sesi evrende yankı bulur.
Bir anne olarak, hayatta en çok sevdiğim şeyin bu olduğunu söylemekten asla çekinmedim: Sevmek, büyütmek, var etmek…
Ama önce kendimi sevdim. Eksiklerimle, yaralarım ve tüm acemiliklerimle barıştım. Çünkü anladım ki; kendini tanımadan, kendine şefkat göstermeden başka bir kalbin sorumluluğunu almak sadece yorgunluk biriktirir.
Kızımı kucağıma aldığım gün, sadece onun değil, benim de ikinci doğumumdu. O günden beri, her sabah bir anne, her akşam bir kadın, her gece bir çocuk gibi yeniden şekillendim.
Anne olmak, sabırdan yapılmış bir zırh giymek ama kalbini hâlâ çıplak bırakmaktır. Korumaktır, ama boğmadan. Yetiştirmektir, ama yönlendirmeden. Sevgiyle, ama sınırları unutmadan...
Anne sevgisi evrenseldir, ama her kadın anneliği aynı biçimde yaşamaz. Kimisi sessizce büyütür evladını, kimisi gürül gürül sever. Kimisi anne olur doğurunca, kimisi bir kalbi yıllarca içinde büyütür de öyle tanışır annelikle.
Hiçbiri eksik değildir. Çünkü annelik; doğumdan değil, sevgiden başlar.
Toplumun kalıpları, bazen kadının sadece “anne” kimliğiyle var olmasını ister. Oysa ben inanıyorum ki bir kadının önce kendine, sonra dünyaya dokunabilen güçlü bir birey olması gerekir. Ben bir çocuk büyütmedim yalnızca; aynı zamanda onun annesi olabilecek bir kadın da inşa ettim içimde.
Her kadının anneliği kendine özgüdür ve hiçbiri bir diğerinden üstün ya da eksik değildir. Şefkatin şekli yoktur ama gücü evrenseldir. Bu yüzden; anne olmak bir mertebe değil, bir iç yolculuktur. Ve bu yolculuk, en çok da kendinden kendine gider.
Bugün Anneler Günü…
Ama sadece takvime yazılmış bir kutlama değil bu benim için. Bu, yıllardır sabahın köründe uyanan, elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışan, kimi zaman susarak anlayan, kimi zaman gülümseyerek iyileştiren tüm kadınların günü.
Kendini unutmadan, bir başkasını var edebilmiş her ruhun günü…
Bir çocuk sadece bir insan değil; bir annenin duası, umudu ve içindeki cevherdir. Ben çocuğuma her sarıldığımda, bu dünyada hâlâ inancımı taze tutacak bir gerçek olduğunu hissediyorum.
O gerçek; adı bazen “anne”, bazen “canım”, bazen sadece bir bakış olan o sevgidir.
Ve inanıyorum: Bu dünyada, hiçbir sevgi, bir annenin yüreğindeki kadar hakiki değildir.
---
Dipnot:
Anne olmak, sadece biyolojik bir sürecin sonucu değil; sevgiyle şekillenen, yürekle büyüyen bir yolculuktur.
Yüreğinde çocuk sevgisini hiç kaybetmemiş, kalbiyle sarıp sarmalayan
Yorumlar
Kalan Karakter: