YÜZDEKİ ŞEYTANİ LEKE “ KİBİR”
İnsanların büyüklük duygularının yüksek olmasına “ Kibir” denir. Peygamberimiz “Kibri” yüzdeki “şeytani leke” olarak ifade etmiştir. Yine peygamberimiz : “İnsanlar yaratılış itibariyle tarak dişi gibi birbirlerine müsavidir” Kibirli insanlar bu müsaviliği kabul etmezler, kendilerini özel, üstün ve seçilmiş görürler, diğer insanları da küçük görürler Bu kişilerin hak duyguları kendilerine yöneliktir. Bu kişiler sıra beklemekten hiç hoşlanmazlar. Kendilerini çeviren Trafik polisiyle karşılaştıklarında ilk tepkileri “ Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Sözleridir. Kibirli insanların yüzlerindeki görüntüye peygamberimiz yukarıda da ifade ettiğim gibi “ Yüzdeki Şeytani leke “ diye ifade etmiştir. Onun için kibir ve gurur çok tehlikelidir. Maazallah insanı ateşe götürür. Bu tehlikeden dolayı Osmanlı Padişahlarına yanındaki özel bir görevli devamlı surette şu sözü tekrarlarmış: “Mağrur olma Padişahım senden büyük Allah var.” Bu söz aynı zamanda, Cuma ve Bayram namazı sonrasında halkını selamlayan Padişaha, etraftaki talebeler ve halk tarafından da seslendirilmekteymiş.
Bu kısa girişten sonra rahmetli dedem İbrahim Çavuş’un anlattığı kibirli bir insan profilini anlatmadan önce yaşadığım bir olayı siz okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Bir kız öğrencimin nişan yüzüklerini davet üzere ben takmıştım. Zaman geldi damat bey kısa zamanda bürokrasinin önemli bir yerinde görev aldı. Görevli olduğu kente yolum düşünce damat beyi ziyaret edip eşi öğrencim hakkında da bilgi alayım, hal hatır sorayım dedim. Damat beyin sekreter odasında bir müddet bekledikten sonra içeri alındım. Yaşı, yaşımın yarısından eksik. Damat bey de öyle bir kasıntı var ki ikram da bulunmak için çağırdığı sekretere “ Sor bakalım kızım misafirimiz ne alır?” gibi kuruntulu tavırlar sonucu odada sıkılmaya başladım. Öyle bir havalara girmiş ki, o koltukta o olmasa sanki o kurum batacak. Söylenilen çayı hemen yudumladıktan sonra eşi olan öğrencimle görüşebilir miyim? dediğimde tabi diyerek, sekreterinden evinin telefonunu sordu. Bunun üzerine ben geciktiğimi belirterek eşiyle görüşmeden bir başka gelişimde görüşürüz diyerek izin isteyerek odasından çıktığımda derin bir nefes aldım. “Vay onunla çalışacak memurların haline “ diye onlar adına hayıflandım.
İhsanların karakterini öğrenmek mi istiyorsunuz? Ya para, ya makam, ya da ……. verin ondan sonra çıkıp karşısına bakın. Nitekim böyle bürokratlar az değil. Geçen günlerde böyle bir bürokrat Manisa’da görevinden alındı diye personeli sevinçlerini lokma dökerek kutladılar.
Bu Dünyada hep ben, hep ben, ille de ben diyen İnsanoğlu! Hangi şey senin eserin? Ne varsa üzerinde hepsi Allah’ın eseri değil mi?
“Akıl” dersen Allah verdi. “İlim” dersen Allah verdi. “Yakışıklılık” dersen Allah verdi. “Güzellik” dersen Allah verdi. “Boy pos, endam” dersen Allah verdi. Ev, mal, mülk, para, pul, makam mevki dersen, Allah nasip etti. Sen girişim yaptın, sen para biriktirdin ancak hepsini Allah nasip eyledi? Sen girişim yapsan da, Allah dilemeseydi, hiçbir şeyin olmazdı. Allah dilemeseydi, sen hayatta da olmazdın. Allah dilediği ve istediği için malın mülkün ve hayatın var.
Kısacası, her şey Allah’ın dilemesiyle vardır. İnsanoğlu bu dileme sayesinde birazcık bu Dünyada nimetleniyor. O birazcık süre bitti mi, “sen sağ, ben selamet, evli evine, yolcu yoluna” dedikleri gibi, her şey topraktan gelip, topraktan nemalanarak karnını doyurduğu gibi sonu da toprakla sonuçlanıyor. Şimdi dedemin hikayesine sıra geldi sanırım.
Köyün Ağası sırtındaki pahalı bir kürkle adamlarıyla kibirlenerek köyün sokaklarında gezinirken, ağayı tanıyanlar asker gibi ayağa kalkarak hazır ol vaziyetine geçiyorlarmış. Bu arada köşede oturan erenlerden biri bu görüntü karşısına istifini bozmadan oturmasına devam etmiş. Dervişin bu durumunu gören kibirli ağa dervişin yanına gelerek sorar:” Herkes ayağa kalkarken sen niye ayağa kalkmadın?” der. Derviş: “ Evveline baktım bir damla su, sonuna baktım bir avuç gübre olacaksın.” der. Kibirli ağa: “Sen şimdiki halime bak.” deyince, Derviş: de: “ Karnına bıçak saplasam, pislik akacak. Pislik arabası için de ayağa kalkılmaz. Şu sırtında giydiğin kürke gelince, onu ayının biri on yıl giydi de ayılıktan kurtulamadı.” der.
Allah bizim insanlığımızı kendine olan ünsiyetimizle değerlendirir. Onun koymuş olduğu kurallar içinde yaratılmışla olan ünsiyetimizle insanlık makamına erişiriz. Yoksa insan, Mevlana’nın dediği gibi “ Bedenin büyüklüğü ile adamlık olsaydı fillere de adam denmesi gerekirdi. Çünkü yaratıklar içinde en büyük beden onda. Kılların çokluğu ile adam olduğunu iddia edecek olursan, bedenine oranla en çok kıllı hayvan faredir. Fareye adam denilmesi gerekirdi. İnsan, Rabbine olan bağlılığı ile insan olur. Aksi takdirde hayvandan da daha aşağı duruma düşer.
Çünkü Allah insanı en güzel kıvamda “ Ahseni takvim “ olarak yaratmıştır. Ve dünyada en güzel varlık da hem biyolojik yapısı, hem de hiçbir varlığa vermediği akıl nimetiyle insanı donatmıştır. Mesela bülbülün sesi güzeldir, ama insan yine de en çok insan sesini dinler., ondan daha çok zevk alır.
Tin suresinde buyrulduğu gibi yaratılanlar içinde en güzeli insandır. Çiçekler de güzeldir, ama bir çiçeğe elli sene bakamazsın. Hâlbuki soyu bir, fıtratı (huyu) farklı olan evli çiftler yarım asır birbirlerinin gözlerine bakarlar da yine de birbirlerine doyamadan ayrılırlar.
İşte bizleri kara topraktan mavi, siyah, kahverengi, yeşil gözlerle bizleri yaratan, yaşatan, donatan, iman nasip eden, eşler arasında ülfet peyda ederek dünya cenneti yaşamımızı nasip eden Rabbimize şükürler olsun.
Not. Eski adıyla “Yetiştirme Yurdu”, yeni ismiyle de “Aile sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünden” gerek lisemizde okuyan öğrencileri ve gerekse de yetiştirme yurdundan okulumuzda çalışan personelimiz dolayısıyla çalıştığım yıllarla, emekli olduktan sonra da evimin yurda yakın olması nedeniyle kurumdan ilgi ve irtibatım hiç kesilmedi. Kurumların başındaki idarecilerin gerek liyakat, gerekse işe olan vukufiyeti ve işinin heyecanını duyması çok önemlidir. Manisa Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü kurum ve kurum personeli olarak yakın zamanda bu sıkıntıyı yaşayan kurumlardan biriydi
1996 yılında Manisa’da başarılı öğretmenlik hayatından sonra, Kuruma intisap eden ve 30 seneye yakın kurumun muhtelif kademelerinde çalışan meslektaşımız Sayın Mustafa Kılıç beyin İl Müdürü olarak Manisa’ya atanması, kuruma nefes aldırmıştır. Sayın Mustafa kılıç beyefendinin enaniyetten uzak davranışı, personeline olan mütevazi kişiliği, kuruma işi düşen vatandaşlara yaklaşımı, çocuklara, yaşlılara, engellilere, müracaatçı vatandaşlara yansıyan sıcak ve samimi ilişkileriyle kısa sürede kurumda tesanütü sağlayarak personelinin ve vatandaşın gönlünde hak ettiği yeri almıştır.
Kurum personelinden duyduklarımla, makamında ziyaret ettiğim İl Müdürü Sayın Mustafa Kılıç beyefendi ile ilgili izlenimlerim birebir örtüştü. Genç, dinamik ve iş heyecanı ile dopdolu gördüğüm İl müdürü Sayın Mustafa Kılıç bey gelir gelmez bu güne kadar eklenti binalarla geçiştirilen kurumu, ihtiyaca cevap verecek şekilde Manisa’nın İstasyon altındaki mevkide kuruma ait büyük bir komleks projesini hazırlatarak bakanlığa sunması iş heyecanının tezahürüdür. İşine sevdalı genç meslektaşımı çalışmalarından dolayı tebrik ederek başarılar diledim.
Yoğun işleri arasında zaman ayırıp misafir ettiğin için de ayrıca kendilerine teşekkür ederim. www.kadirkeskin.net
Resim: Manisa Aile Sosyal Hizmetler İl Müdürü Sayın Mustafa Kılıç ile Yard. Sayın Halil İbrahim Tahtalı.
Yorumlar
Kalan Karakter: