Çalışan bir anne çocuğunu çok kaliteli bir yuvaya kaydedip, gerekli kayıt kuyutları yapılıp ücreti de yatırıldıktan sonra, çocuk yuvasının müdiresi:
“Hanımefendi, çocuğunuzu yarın yuvaya getirirken kendinize ait bir hırka veya bir bluz da getirirseniz memnun oluruz.” der.
Hanımefendi anne: “Bunlara ne gerek duyuyorsunuz?” dediğinde, müdüre hanım şu cevabı verir:
“Biz burada çocuğun yaşındaki çocuklar için en modern eğitim altyapısını hazırladık. Maddi bakımdan her şeyi çocuğunuza sunabiliriz. Ancak sizin kokunuzu veremeyiz. Onun için hırkanıza veya bir gömleğinize çocuğunuz için ihtiyaç duyuyoruz.”
Çocuk için anne kokusu ne ise, anne baba için de evlat kokusu odur.
Soğuk bir kış günü baba, anne, oğul ve gelin beraberce yolculuk yaparlarken oğlan, babasının üşüdüğünü görünce parkasını çıkarır, babasına giydirir. Hep beraber yolculukları devam ederken baba, ikide bir sırtındaki oğlunun parkasını koklar.
Gelin der ki:
“Senin parkanı çoktan beri yıkamamıştım, acaba kirli de rahatsız olduğu için mi kokluyor?”
Delikanlı:
“Hayır, sigara kokusunu kokluyor.” der.
Eşinin oğlunun parkasını iki de bir koklaması, annenin de dikkatini çeker:
“Bey, iki de bir niye kokluyorsun? Rahatsız ettiyse çıkar.” dediğinde,
“Yok hanım, evlat kokusunu kokluyorum.” diye cevap verir.
Yakup (A.S.), Yusuf (A.S.)’ı kaybettikten sonra üzüntüsünden gözlerini kaybeder ama ümidini kaybetmez.
Çocuklarını kaybeden anne babaların kadın programlarındaki üzüntülerini empati yaparak sanki kendi çocuğumuzu kaybetmiş gibi bizler de üzülüyoruz. Allah hiçbir anne babayı evlat acısıyla imtihan etmesin. Âmin.
Anne babalar olarak dünyada çocuğumuzun üzerine titriyoruz. Onların ayağına diken batmasın ama bizim ayağımıza mızrak batsın; onlar hasta olmasın, biz olalım. Yemediğimizi yediriyoruz, giymediğimizi giydiriyoruz. Dünyada iken kibrit aleviyle yavrumuzun saçının teli yansa, biz anne babaların yüreğini alev sarar.
Dünyada çocuklarımızın başında böyle titrerken, acaba baki dünyada durumları nasıl olacak diye bir kaygımız var mı?
Bu dünyada çocuklarımızın başına bir sıkıntı geldiğinde ilk koşan anne babalardır. Allah sıkıntılarını, acı ve üzüntülerini göstermesin.
İki tane evladım var. Gerek sağlık, gerekse başka türlü sıkıntılarında kendileri için yapamayacağım fedakârlık yoktur. Ama Rabbimizin Neziat Suresi 34-42. ayetlerinde şöyle buyurulur:
“O gün kişi, kendisinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuğundan kaçar. Çünkü o gün, her kişinin kendisine yetecek bir işi (derdi) olacaktır. O gün bazı yüzler aydınlıktır. Onlar verilen müjdeye sevinir. O gün bazı yüzlerde de hüzün vardır. Onları adeta karanlık kaplamıştır. İşte onlar, evet onlar kâfirlerdir, doğru yoldan sapanlardır.”
Düşünebiliyor musunuz? Baki dünyada herkes kendi derdiyle baş başa. Ne anneler babalar çocuklarını, ne de çocuklar anne babalarını tanıyacaklar.
Bir de bu dünyadan günah yüküyle gitmişsek, utancımızdan birbirimizden kaçacağız.
İnkârımız ve günah yükümüzle utancımızdan birbirimizden kaçmamak için dünyada sahip olduğumuz şan, şöhret, güzellik, mal, makam ve evlat imtihanını göz ardı etmeyelim.
Rabbimiz Tegabün Suresi 15. ayette şöyle buyuruyor:
“Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir imtihandır…”
Umarım dünyada çocuklarımız için kazandığımız imtihanı, ahirette de yüz akıyla kazanırız.

Yorumlar
Kalan Karakter: