İnsanın evveli bir damla su, ahiri bir avuç gübredir. Peki, kibir nedir? Kibir, “büyüklük” diye tarif eder bütün lügatler. İnsan bir kez kendini büyük görmeye görsün; ne insanı ne de Tanrı’yı tanır. Tanrı’ya boyun eğmediği gibi, insanı kendine boyun eğdirmeye çalışır ve bundan da büyük zevk duyar. Boyun eğen insanlardan inanılmaz haz alır. Kibirlendikçe yüzündeki şeytani leke büyür; leke büyüdükçe küstahlaşır. Yüzdeki leke büyüdükçe, kendisi insanların gözünde küçülür. Büyüdükçe küçülür, kibri kadar noksanlaşır. Küçüle küçüle Karun olur, küçüle küçüle Nemrut, küçüle küçüle Firavun olur. Büyüklüğü Tanrı’dan çalmak istedikçe küçülür.
Zaman, Allah’ın kendisine verdiği nimetlerle ters orantılıdır. Şöhretse bir gün yanan mum gibi söner; masa ise bir gün altından sorgusuz sualsiz alınır; rütbe ise bir gün istemese de omuzlarından sökülüp alınır. Sağlık ise her geçen gün, doğan hücreler ölen hücrelerin yerini almakta yetersiz kalır. Para ise artık günah işlemesine bile yardımcı olamaz. Çünkü ilerleyen yaşı kendine yük olmaya başlamış, artık günah işleme gücünü bile kaybetmiştir.
Peygamberimiz bir gün etrafında orta halli, garip–guraba insanlarla sohbet ederken, o günün Mekke’sinde varlıklı olarak bilinen ve kendilerine yaklaşan adam için yanındaki sahabelerine:
“Şu gelen adamın yüzünde şeytani bir leke görüyorum.” buyurur.
Adam yanına geldiğinde:
“Allah için sana soruyorum; sen buraya gelirken nefsin sana halk içinde senden daha üstün birinin olmadığını düşündürüyordu, değil mi?” diye sorduğunda, adam şaşkınlıkla:
“Evet, ey Muhammed.” der.
Yüce Peygamberimiz:
“Felaket, insanın kendisini beğenmesiyle başlar.” buyurur.
Kibirli insanlar başkalarına değil, kendilerine âşık insanlardır. Kendilerine taparcasına sevdikleri kadar başkalarını da hakir görürler. Kendini beğenmişlik ve aşırı gurur sahibi insanlar, kendi fazilet ve yeteneklerine gereğinden fazla kıymet verirler. Kendilerini olduğundan büyük ve değerli görür, başkalarını ise değersiz ve küçük görürler. Kibirli insanlar aynı zamanda narsist insanlardır. Kibir, insanı dünyada mutsuzluğa ve yalnızlığa sürükler.
Peygamberimiz, kibir ve gururu yüzlerde şeytani leke olarak kabul ederken, Rabbimiz de kibirli insanları hiç sevmez. Nitekim:
Lokman 18: “Kibirlenerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah, kibirle kasılan, kendini beğenmiş, çokça övünüp duran hiç kimseyi sevmez.”
İsra 37: “Yeryüzünde kibirlenerek dolaşma! Çünkü sen ne yeri yarabilir, ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.”
Kısacası, kibirli ve gururlu insanlar, Rabbimiz ve Peygamberimiz tarafından sevilmediği gibi insanlar arasında da sevilmezler. Dünyanın en sevimsiz insanları, yüzlerindeki şeytani leke olan insanlardır.
Yüzünde şeytani leke (kibir) olan insanların genel vasıfları:
-
Kibirli kişi, kendisini sürekli başarılı, haklı ya da özel görür.
-
Kibirli insanlar kendilerine odaklı oldukları için başkalarının duygularına kayıtsız kalırlar.
-
Bu tür insanlar, abartılı gurur ve başkalarını küçümseme duygusu ile hareket ettiklerinden etraflarında gerçek dostları yoktur.
-
Kibirli kişinin konumundan dolayı saygı duyan insanlar, kibirli ve gururlu insan mevcut konumunu kaybettiğinde etrafında kimse kalmaz.
-
Kısacası kibirli ve gururlu insanlar, içinde yaşadıkları toplumun en yalnız insanlarıdır.
Bu konuda atalarımızın çok güzel bir sözü vardır:
“Ata binersen Allah’ı, attan inersen atı unutma.”
Allah ile bindiği atı unutanları Allah da unutur, insanlar da unutur.
Yorumlar
Kalan Karakter: