Yaşlı bir kadın, kasabanın girişindeki yol kenarında bir kulübede oturur, gelen geçenleri selamlardı. Başka diyardan kasabaya giriş yapan bir aile, “Bu yörenin yabancısıyız, bu kasabaya yerleşmeyi düşünüyoruz. Yalnız çok merak ediyoruz; buraların insanları nasıldır?” dedi.
Yaşlı kadın: “Geldiğiniz kasabadaki insanların durumları nasıldı?” diye sordu.
Adam kaşlarını çattı, yüzünü buruşturdu: “Berbattı. Komşularımız son derece soğuk ve geçimsizdi, belalı insanlardı. Hiç de güven vermiyorlardı.”
Yaşlı kadın başını anladığını ifade eder biçimde salladı ve şöyle cevap verdi:
“O halde buradaki insanların da aynı olduklarını göreceksiniz.”
Günün ilerleyen saatlerinde yine kasabaya giriş yapmakta olan genç bir çift, yine kasabanın girişindeki kulübede oturan yaşlı kadınla konuşmak için durdular:
“Biz yeni evlendik, bu kasabaya yerleşmek istiyoruz ve burada oturan insanların nasıl olduklarını merak ediyoruz?” dedi genç çift.
Yaşlı kadın aynı soruyu tekrarladı: “Geldiğiniz yerdeki insanlar nasıldı?”
Genç çift gülerek cevap verdi: “Harikulade insanlardı. Komşuluklar fevkalade idi. Herkes o kadar iyi ve o kadar yardımseverdi ki, adeta herkes birbiriyle kardeş gibiydi.”
Yaşlı kadın başını aynen salladı ve şöyle cevap verdi:
“O halde buradaki insanların da aynı olduklarını göreceksiniz.”
Bulunduğum dost sohbetlerinde sık sık şahit olduğum muhabbet, ebeveynlerin çocukları hakkındaki konuşmaları... Kimisi çocuğunun faziletinden, söz dinlemesinden, derslerine muntazaman çalışmasından öve öve söz ederken; kimisi de çocuğunun yaramazlığından, söz dinlemediğinden, arkadaşlarıyla uyumlu olmadığından yana yakıla anlatarak lafın sonunda benim de bir şey söylememi istiyorlar.
Ben de diyorum ki:
Bahçede bulunan ağaçların meyveleri hep altına düşer. Elma, armut ağacının altına değil; armut da elma ağacının altına düşmez. Her ağacın meyvesi kendi altına düşer. Siz nasılsanız çocuklarınız da sizlerin aynısıdır. Hiç kimse çocuğundan şikâyet etmeye hakkı yoktur.” diye çocuk muhabbetini noktalıyorum.
Günümüzde iki kişi bir araya geldiğinde hemen ilk iş, ya komşusunu ya da en yakın eş ve dostunun paçasından tutarak onların gıybetini yapıp kusurlarını saymak.
Meşhur sözdür:
İnsan kendi iki gözünün önündeki merteği göremez ama başkalarının gözündeki saman çöpünü görür.
Kusur arayan gözler hiçbir zaman hüner göremez.
Onun için kendi gözlerimizin önündeki merteği görürsek, başkalarının gözleri önündeki saman çöpünü göremeyiz.
Şunu hemen belirteyim ki karşımızdakini ilişki olmadan, herhangi bir şey yaşamadan tecrübe etmemiz mümkün değildir. Bu ilişkilerde başkalarını eleştirirken, eleştiri yaptığımız kişiyi kendimizle kıyaslarsak eleştiride daha cimri oluruz.
Kimsenin kötü olmadığı bir ortamda iyi biri olduğumuzu nasıl bilebiliriz?
Bizi affedecek biri olmasaydı, affedilmenin nasıl bir duygu olduğunu nereden bilecektik?
Şunu asla unutmayalım ki, yapıcı bir eleştiri akıllı insanı güçlendirir; cahil ve ahmakları da öfkelendirir.
Sonuç:
Akıllı ve ahmak olmayı tercihinize bırakıyorum.
www.kadirkeskin.net
Yorumlar
Kalan Karakter: