Bir insanın çocukluk dönemi onu hayata hazırlandığı dönem, karakterinin biçimlendiği, gayretinin azminin, cesaretinin şekillendiği dönem. Aile, tabii çevre, kültürel ve sosyal çevre, iklim, imkânlar ve yaşananların her biri olumlu ya da olumsuz manada müthiş katkılar sağlar. Bu gerçeği en küçük ayrıntısına kadar Sayın Pala’nın hayat hikayesi hiç eksiksiz doğruluyor.Onun hayat hikayesinden daha çok ibretler çıkacak karşımıza!Ama hepsinden önemli bir gerçek daha var: ‘Bir insanın hayatındaki en büyük mucize küçükken iyi bir öğretmene rastlamasıdır’. Esasında büyükken de böyle ama küçüklüğündeki öğretmen, “kaderin âşık olduğu gayretimizin belirleyicisi oluyor ve esas hayat çizgimizi bulmamızı sağlıyor”.
Bu gerçeği küçük Mustafa’nın anıları bir kere daha doğruluyor:
-Köylülerin kılık kıyafeti perişan ve sakallılardı. Cuma’dan Cuma’ya zor tıraş olurlardı. Ancak bayramlarda düğünlerde biraz düzgün giyinirlerdi. Öğretmenler pırıl pırıl giyinirlerdi, her gün traşlı ve saçları taralıydı ve onları başka dünyanın yaratıkları sanıyordum, ta ki bir öğretmeni tuvaletten çıkarken görünceye kadar… O zaman bana bir özgüven geldi, dedim ki, ben de bunlar gibi olabilirim!
Boş zamanlarımı öğretmenlerin evlerinde geçirirdim, işlerini görürdüm, bahçelerinin çapalanmasına, sulanmasına yardım ederdim, hanımları beni çok severdi. Öğretmenimin biri hindi beslerdi, hindileri yaymaya götürürdük, yazdığım şiirleri ve hikayeleri öğretmene okuyordum.
İlkokul son sınıfta iken Öğretmenimiz bizi Akhisar’da yazlık sinemaya götürdü. Sinemayı ilk kez orada gördüm, ‘TruvalI Güzel Helen’ filmiydi ve ben öğretmene filmi anlatmaya başladım, okuma kitabımızda hikayesi vardı ve anladım ki bir film için bir hikâye gerekirdi. Bu hadise daha sonra benim sinema tutkunu olmama ve hatta Manisa Tarzan’ı filminin Manisa’da çekilmesine öncülük etmeme vesile oldu.
Öğretmenlerim okul bitiminde nereye göndereceklerini araştırıyorlar ve Konya Astsubay Hazırlama Orta Okulu sınavlarına müracaatımı sağladılar ve bir öğretmenim beni Balıkesir’deki sınava götürdü. Kazandı haberi gelince sağlık raporu için İzmir’e gitmem gerekti. Bir başka öğretmenim İzmir’e götürdü, bir gece öğretmenimin yakınının evinde misafir kaldık, sırtımda şeker çuvalından dikilmiş uçkurlu iç don vardı. Beni divanda yatırdılar, yer yatağına alışıktım ve gecenin bir yarısında divandan düştüm. Sağlık muayenesinden sağlıklı çıktım ve Konya Astsubay Okulunda okumaya hak kazandım. Köylüler sevindiler, evimize hayırlı olsuna geldiler. Konya’ya götürecek kimse yoktu ve ben 12 yaşımda Konya’ya yalnız gittim. Bu başarım bana hayatta her şeyi başarabileceğim özgüvenini kazandırdı. Şimdi aileler çocuklarını bakkala göndermiyorlar.
SİLAHLI KUVVETLERE İLK ADIM
-Konya Astsubay Hazırlama Okulundan sonra Ankara Mamak Muhabere okulunda iki yıllık muhabere eğitimine başladım ve 1964 yılında mezun oldum, Ankara’da Muhabere Ana Depoda göreve başladım. Görev esnasında Manisa’da Astsubaylar için açılan spor okuluna müracaat ettim ve sağlık muayenesinde doktor, renk körü olduğumu söyledi ve ‘ne sen müracaat etmiş ol ne de ben görmüş olayım’ dedi ve dilekçeyi yırtıp attık. Ertesi günü araştırdım ki, renk körlüğü sebebiyle muhabere sınıfından personel sınıfına geçebiliyorum ve on yılın sonunda malulen emekli olabiliyorum. Doktora tekrar müracaat ettim, renk körü raporumu aldım. Sınıf değişikliği için başvurdum, personel sınıfına geçip Bursa’daki Işıklar Personel Okuluna gittim. Burada enteresan olan şu:Astsubay Orta Okulunun İzmir’de yapılan sağlık muayenemde ‘renk körü olduğum tespit edilmiyor’, köyden kurtulup Astsubay oluyorum.‘Renk körlüğüm tespit ediliyor’ ve bu sayede sivil hayatımın bu günlere uzanan hizmet kapısı açılıyor.Bu gerçeği tesadüf kelimesiyle izaha etmenin mümkün olamadığını düşünüyorum, gizli bir el bir vesile ile her defasında beni takip etmem gereken yola sokuyor desem yeridir. Bursa’daki eğitimim süresince Bursa Devlet Tiyatrosunun yanındaki Bursa Oda Tiyatrosunun çalışmalarına katıldım, tiyatro ile ilgilenmeyi her zaman sevdim.
BASIN HAYATI VE TİYATRO BAŞLIYOR
-Bursa Personel Okulundan mezun olduktan sonra, Ankara’da Genel Kurmay Başkanlığında Personel Astsubay olarak göreve başladım, ikametime yakın olduğu için Akşam Ticaret Lisesine kaydoldum. Ticaret Lisesi son sınıftayken Erzurum Ana Tamir Fabrikasına tayinim çıktı. Başarılı bir personeldim ve bu nedenle her görevde komutana yakın oldum ve komutanlardan özel ilgi gördüm. Erzurum’da Akşam Ticaret Lisesi yoktu. Dışarıdan lise bitirme sınavları vardı. Ticaret lisesi son sınıf öğrencisi olmama rağmen dışarıdan lise bitirme sınavlarına girmeye başladım. Bu arada Erzurum’da yayınlanmakta olan ‘Devrim’ isimli gazetenin bürosuna gittim, gazete sahibi Dündar Özden ile tanıştım. Aynı gazetenin matbaasında Üniversitenin bir grup öğretim üyesi, ‘Deneme’ isimli bir dergi çıkarıyordu ve dergi ekibine katıldım. Bu vesileyle dergiyi çıkaran üniversite camiasından; şimdi her birisi profesör olan Dr. Avşar Timuçin, Dr. Ahmet Necdet ve Dr. İoanna Kuçuradi ile tanıştım. Prof. Kuçuradi ‘nin Türk vatandaşı ve sekseni bulan yaşına rağmen halen Dünya Felsefeciler Birliği Başkanı Olduğunu da söylemeliyim. Bu tanışıklığın akabinde Belediye Konservatuarının Tiyatro Bölümüne katıldım ve oradan Kuçuradi’ nin öğrencisi olarak mezun oldum. Bu çalışmalarda mitolojiye, tiyatroya, okumaya ve bilen insanlara ilgim arttı. Bu tanışıklığın neticesinde şuna inandım ki; ‘sizin hayattaki yerinizi arkadaşlarınız belirliyor.’
Erzurum’da komutan ile görüşüp boş taş binayı çok amaçlı salon haline getirdim ve bu salonda Behçet Necatigil’in ‘Gece Aşevi’ isimli oyununu sahneye koydum. Oyunun sahnelenme, dekor ve 1. Oyunculuğunu üstlendim. Tiyatro ekibimiz Yedek Subay ve Astsubaylardan oluşuyordu.
Liseyi dışarıdan bitirmem için üç dersim kalmış iken Ankara Genel Kurmay’a tayinim çıktı. Önümde iki seçenek vardı, ya lise dışarıdan bitirmelere girip üç dersi verip lise mezunu olmak ya da Akşam Ticaret Lisesi son sınıfına devam edip Ticaret Lisesi mezunu olmak. Ticaret Lisesine devam ettim, bitirip üniversite sınavlarına girdim. Puanım birçok üniversiteye hata Diyarbakır Tıp Fakültesine girmeme bile uygundu ama ben Ankara’dan ayrılmak istemediğimden Hacettepe Üniversitesinde yeni açılan Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesi “Kooperatifçilik” bölümünü seçip kaydımı yaptırdım.
YOL ÇAĞIRIR SİZ GİDERSİNİZ SİVİL HAYAT BAŞLAR
Sayın Pala’nın hayat hikâyesi ilerledikçe, Neşet Ertaş’ın, ‘Yolcu’ türküsünün mısraları; ‘bir anadan dünyaya gelen yolcu / hep yolcuyuz böyle gelip gideriz’ mısralarını hatırlattı. Anlıyorum ki, o gerçek bir yolcu. Sanırsınız modern göçebe! Ömrünün en uzun zamanı Manisa’da geçmesine ve burada yerleşik görünmesine rağmen her gün başka bir yerde, başka bir hizmetin peşinde. Onu doğduğu ata yurduna, bu topraklara getiren hayat yolculuğu yıllar evvel sivil yaşama aralanan kapıyla başlıyor ve bu yeni yolun başlayışını şöyle anlatıyor:
- Üniversiteye devam mecburiyeti vardı ve benim askeri hayattan ayrılmam gerekiyordu. Askeriyede 10 yıllı tamamlamıştım, malulen emekli olma imkânım vardı, emekli olursam 1156 TL maaşım olacaktı. Oğlum ilkokul birinci sınıftaydı ve kızım seneye okula başlayacaktı, evde iki çocuğumdan başka, annem, ilkokulda okuyan kardeşim ve Hollanda’ya çalışmaya giden bacanağım ve baldızımın ilkokul son sınıfa giden oğulları Serdar vardı ve eşim çalışıyordu. Emekli kararımı alırken eşimin rızasını almam gerekirdi, eşim ‘idare ederiz’ deyince emekli oldum, diyor ve hayatın kendisine armağan ettiği mürüvvetlerini hasat vakti elindeki gelişmiş buğday başaklarını okşayarak gösteren Anadolu köylüsünün gururuyla sıralıyor:
- Kızım Muğla Üniversitesinde Prof. Dr. İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı, Oğlum özel sektörde yönetici, yeğenimiz Serdar Ege Üniversitesinde Prof. Dr., Kardeşim Halil Türkiye Kooperatifleri Merkez Birliği’nin çalışanı olarak göreve devam ediyor. Oğlumun kızı Deniz, Bahçeşehir Üniversitesi TV bölümü mezunu, kızımın kızı Defne Bilkent Üniversitesi son sınıfta psikoloji okuyor, oğlumun oğlu en küçük torunum Güney Macaristan’da liseye devam ediyor, diyor ve bu günlere gelmesine, hemşerilerine bu güzide hizmetleri sunmasına vesile olan ve irade dışı tercih yapmasını sağlayan sırrı paylaşıyor:
- Bu günlere gelmemi ve bildiğiniz şu hizmetleri yapmamı sağlayan, ‘göz kusurum’ ve ‘Ankara’da kalmam gerektiğinden’ üniversite sınav sonuçlarına göre Diyarbakır Tıp Fakültesi yerine Hacettepe Üniversitesinde yeni açılan ‘kooperatifçilik bölümünü seçmemdir.’Her ikisi de iradem dışı olan ve hayatıma yön veren en önemli iki husustur.
Sayın Pala’nın önümüze serdiği bu gerçeklerden biz şunu anlıyoruz: Bu gerçeği her halde vaat edileni yaşamak diye izah etmek gerekir. Kader çekiyor, siz gayret ediyorsunuz ve gayretiniz binitiniz olup sizi menzile taşıyor. Hayat her zaman size bir fırsat sunuyor, fırsatı değerlendirecek seçicilik, irade ve gayret size kalıyor. Barış Manço’nun dediği gibi, ‘işte hendek, işte deve / ya atlarsın ya düşersin’, ötesi yok.
KOOPERATİFÇİLİK SERÜVENİ VE RAHŞAN ECEVİT
Astsubaylıkta çok başarılıydım, komutanlardan takdir belgeleri aldım, subaylığa geçmemi istediler, Kıbrıs Barış Harekâtında önemli hizmetlerde bulundum. 1974’te emekli oldum. Kooperatifçilik öğrencisiyken Türkiye Köy Kooperatifleri Merkez Birliğine gidip Başkana kendimi tanıttım. Bir ücret talep etmeden yardımcı olmak istediğimi söyledim. Onlara çok yararlı hizmetlerde bulundum. Köy Kop Merkez Birliği Başkanı İlkokul mezunuydu ancak kooperatifçiliği yaşayarak öğrenmişti. O’ndan çok şeyler öğrendim O’na danışmanlık da yaptığım oldu. Basın danışmanlığını yaptım yıllarca. O’ndan öğrendiklerimle O’nun konuşma metinlerini yazıyordum. Bu yazıları dinliyor ve kürsüye çıkıp aynını konuşuyordu. Sonra Samsun’dan Milletvekili oldu, bu arada Köy-Kop bana maaş bağladı. Mezun olunca Köy Kop’ta danışman olarak görevimi tam gün çalışan olarak sürdürmeye başladım. 1975 yılında köyümde kooperatif kurulmasına öncülük ettim. 1977 yılında Köy Kop Manisa Birliği Başkanlığına seçildim. Burada geçmişe bir dönüş yapayım;henüz ordudan ayrılmadan sanırım 1972 yılıydı bir etkinlikte yan tarafımda iki bayan oturuyordu, onlara iki şişe su aldım ve ikram ettim, suyu tam içerlerken birisi bana, ‘sen kendine almadın mı’ dedi ve su içtiği şişeyi bana uzattı, ‘sen de susamışsındır’, dedi. Tanıştık, Rahşan Ecevit olduğunu öğrendim. Tanışıklığımız devam etti, ben kendisine yazdığım şiirleri ve yazıları gönderiyordum, yazışıyorduk. Erzurum’dan Ankara’ya geldiğimde evlerine gidiyordum, böylece Bülent Ecevit ile tanıştım. 1979’ da Ecevit’in önerisiyle İzmir Tariş’e Bakanlık Murakıbı olarak geldim. Ama bu kooperatif güdümlü devlet kooperatifiydi, yöneticiliğine seçimle gelinmiyordu. Bu arada Rahşan Hanım, -‘Manisa Kooperatif Birliği Başkanlığını bırak, TARİŞ ‘e ağırlık ver’ dedi. Kendisine: -‘Tariş’e sizin önerinizle atandım ama Manisa Bilik’teki görevime seçilerek geldim,önüme iki seçenek koyarsanız, Manisa’yı seçerim’ dedim. Kızdı, ‘bildiğini yap ’dedi ve ilişkimiz kesintiye uğradı. Ben demokratik kooperatifçilikten yana oldum her zaman…
Rahşan Hanım’a evet deseydim, Milletvekili olma imkânım vardı ama size bunu sunanın emrinde olmanız söz konusuydu ve bugüne kadar yaptığım yapmakta olduğum hizmetlerin hiçbirini yapamazdım, birçokları için cazip gelen bu imkanlar ilgimi çekmedi, yürümem gereken yol beni çağırdı. Yolun çağırması önemlidir, size yürümek kalır ve sonunda menzil sizi kucaklar, kavuşursunuz.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında Ecevit Hükümet kurdu. Gümrük ve Tekel Bakanı Mahmut Türkmenoğlu oldu. Ecevit tütüne yüzde yüz zam yaptı. Bakan Akhisar’da tütün fiyatını açıklayınca köylü şapkayı havaya attı, kadınlar erkeklerin yeni şapka ile eve döndüğünü görünce tütüne iyi fiyat verildiğini anlıyorlardı. Tütün parası köylülere öküzünü sattırıyor ve traktör aldırıyordu, bu traktör sevdası öyle bir hal aldı ki, traktörü olmayan aileye kız verilmez oldu. Az topraklı orta gelirli Hasan dayının oğlu evlenecek ama kız vermiyorlar.Anne oğul birlik olup öküzleri satması için babayı zorluyorlar ve adamcağız çaresiz bu ısrara boyun eğip öküzlerini satmaya karar veriyor. Her sabah öküzler önde Hasan dayı arkada hayvan pazarının yolunu tutuyorlar.Bir gün iki gün derken epey zaman pazara gidip geliyorlar, hayvanlar yaşlı olduğu için alıcı çıkmıyor ve her gelen müşteri öküzün ağzını açıp dişlerine bakıyor, neticede bu muayeneler hayvanda kalıcı bir davranışa dönüşüyor. Yanından kim geçerse geçsin ağzını açıyor ve yanından geçene dönüyor,hayvancağızın bu hali bizim köyde ‘Hasan dayının öküzü gibi ağzını açma” deyimine dönüşüyor…
Tariş murakıplığını bırakıp Manisa Köy Kop Başkanlığına döndükten sonra, çetin bir mücadele sonunda KÖY KOP Merkez Birliğinin Yönetimine girdim. Genel kurulda köylülükle ve kooperatifçilikle ilgisi olmayan çeşitli sol fraksiyonlardan oluşan bir ekip KÖY-KOP yönetimine talip olmuştu. Bu ekip Divan başkanı olarak Senatör Ziya Gökalp Mülayim’i aday gösterdi. Diğer ekibin divan başkanı adayı da bendim. Beni aday gösteren ekip çoğunluğu CHP’ye oy veren köylülerden oluşuyordu.Divan başkanlığın üç oy farkla seçildim. Genel kurul iki gün sürüyordu. Oy sayımını o gün tamamlayamadık, ertesi gün merkez birliğinde tamamlamak üzere karşılıklı anlaştık, sabah merkez birliğine geldiğimde,KÖY-KOP’ta üniversitelerden gelmiş öğrencilerin olduğunu gördüm. KÖY KOP adeta işgal gedilmişti. Ben aralarından geçerken beni tanımıyorlardı ama ‘Mustafa Pala, beşinci kattan kendini aşağı atmış’ diyorlardı. Hiçbir şeye aldırmadan doğruca sayımın yapılacağı toplantı salonuna geçtim. Her türlü güçlüğe rağmen çıkıp oy sayımını tamamladık.Karşımızdaki ekip yönetimin çoğunluğunu ele geçirmişti, biz üç kişi liste delip yönetime girmeyi başardık.Görevim süresince alınan yanlış kararlara karşı oy kullandım ve buna ilişkin gerekçemi kararların altına şerh ettim. 12 Eylül Darbesi her şeye el koydu ve yönetimi tutuklayıp mahkemeye sevk etti. Ardından Kooperatif Birliklerinin yöneticilerinden de gözaltına alınanlar oldu.Her şeyimiz didik didik edildi. Karar defterine muhalefet gerekçelerim sebebiyle benim hakkımda dava açılmadı. Manisa’daki yöneticiliğim sebebiyle ben de gözetim altına alındıktan bir süre sonra suç unsuruna rastlanmadığı için kovuşturmaya yer olmadığı gerekçesiyle serbest bırakıldım.www.kadirkeskin.net

Yorumlar
Kalan Karakter: