ÇAĞIMIZIN MÜZMİN HASTALIĞI
Konferans için gittiğim cezaevlerinden birinde konferansımın sonunda bir mahkûm kardeşimin “ Hocam Türkiye’de yaşamak kolay mı? Bela insanın üzerine yağmur gibi geliyor” dediğinde, Amerika’da 22 polisi öldüren cani Crowley aklıma geldi. Crowley’i yakalamak için polisler çevirmişler. Yanında sevgilisi de var. Elindeki silahla polisleri ateş yağmuruna tutuyor, polisler de gangstere ateş ediyorlar, sonunda gangsterin mermisi bitiyor, polisler içeri giriyor, gangster cani Crowley’i yakalıyorlar. Amerika’da bir numaralı halk düşmanı ilan edilen bu adam kendisi için ne düşünüyor biliyor musunuz? Sevgilisine yazdığı mektupta “ Şu insanlar beni hiç tanımıyor. Bende bütün insanlığın iyiliği için çarpan hassas bir yürek var” diyor. Polis dâhil 32 kişiyi öldürmüş bu adam böyle söyleyebiliyor.
“ Türkiye’de de yaşamak kolay mı?” diyen bu mahkûm kardeşime yaşını sordum; “ 37” olduğunu söyledi. Ben de kendisine “ benim yaşımın kendisinin iki katından fazla olduğunu, bugüne kadar, hiçbir polis ve jandarmanın elimden tutup da karakola götürmediğini söyledim. Ama hala ikna olmamış gibi bir tavır içinde olduğunu sezinledim. Âdetim değildir ama konferans sonucu müdür beye arkadaşa isnat edilen suçu sorduğumda müdür Bey: “ basit bir trafik kazası sonucu işlediği cinayet dolayısıyla hükümlü olduğunu “ söyledi. Nitekim son zamanlarda trafikte kavga ve dövüşmeleri yoğun olarak görmeye başladık.
Cezaevlerinde buna benzer olayları yakinen müşahede ettikten sonra, sizin de bildiğiniz Nasrettin Hocamızın fıkrası aklıma geliyor. Hoca bir gün penceresinin önünde otururken iki kişinin kavga ettiğini görür. Onlar da hocayı görürler ve onun hakem olmasını isterler. Hoca birisini dinler, ona “ sen haklısın” der. Ötekini dinler “ sen de haklısın”der. O esnada mutfakta konuşmaları dinleyen karısı dayanamaz sorar: Hoca bu ne hal, ikisine de birden haklısın diyorsun” dediğinde, Hoca karısına dönerek: “Kızma be karıcığım, “ sen de haklısın” cevabını verir.
Günümüzün kangren hastalığı“ BEN HAKLIYIM.” Trafikte yan bakma davasından cinayet işleyen Mahkûm kardeşim, cezaevinde kendini haklı görüyor, Oğlu veya kızının yanlış davranışı dolayısıyla okula çağrılan anne-baba çocuğunu haklı görüyor. Amir, memur herkes kendini haklı görüyor. Onun için de basit bir münakaşaya gerek kalmadan trafikte bir sinyal bile meydan kavgasına dönüşebiliyor. Ünlü İslam âlimi İmam-ı Gazali diyor ki : “ İnsanlarla münakaşa etmeyin, sohbet edin. Münakaşanın sonucu kavga, sohbetin sonucu dostluk peyda olur” diyor. Nitekim Fussilet 34 de: “ İyilikle -kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki seninle düşmanlık bulunan kimse arasında sanki sımsıcak bir dostluk olur.”
Dost olup, dostluğu ve sevgiyi çoğaltmak varken, niye zoru seçip de belayı yağmur gibi üzerimize çekiyoruz? Trafikte bir an evvel işimize veya sıcak yuvamıza kavuşmak varken, baldan tatlı öfke yüzünden karakolda veya mahkeme salonlarında üzülmek ve yakınlarımızı da üzmek durumunda kalıyoruz?. Şunu bilelim ki geldiğinde gözü, gittiğinde de yüzü kızartan öfke ile sadece ve sadece şeytanı sevindiriyoruz. Üzülen de önce biz ve sonra en sevdiklerimiz oluyor. Yüce peygamberimizin şu mübarek sözünü de asla unutmayalım: “ Öfke şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateş su ile söndürülmektedir. Öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın. Buyuruyor. Eşler arasında fiziki darplar unutuluyor da, öfkeli anda ağızdan çıkan bir söz kalbe bıçak gibi saplanıp, ailelerin parçalanmasına sebep olduğunu, aileye verdiğim seminerler sonunda genç bayan kardeşlerimden dinlediğimde yüreğim sızlıyor.
Aslında protoner gibi belayı savuşturmanın yollarını büyüklerimiz göstermiş. Peygamberimiz Uhut savaşından dönerken “ En büyük savaş insanın kendi nefsiyle yaptığı savaştır” buyuruyor. Bir başka büyüğümüz ise “ Kendisi ile mücadele eden insan en değerli insandır” diyor. Yine erenlerden bir büyüğümüz de “ Allah bile insanlar hakkındaki hükmünü onların ömürleri bittikten sonra veriyorken, biz aciz insanlar, kim oluyoruz da onları bir kere görmekle, üç-beş yazı okumakla, dedikodu, dinlemekle insanlar hakkında hüküm verip kanlı bıçaklı düşman oluyoruz.”
Sonuç dostlar! İnsanlarla geçinmenin birinci kuralı: “İnsanları tenkit etmeyelim, onlardan şikâyet etmeyelim ve insanlar arasında hüküm vermede aceleci olmayalım. Bir atı suya götürebilirsiniz, fakat ona zorla su içiremezsiniz. İsterse içer, istemezse içmez. Nitekim insanlar da böyledir. Zorla insana bir şey yaptıramazsınız.
Lisemizin okul takımında iyi top oynayan bir öğrencimiz vardı. Beden eğitimi öğretmeni arkadaş bu öğrencinin sigara içtiğinden şikâyet ediyordu. Bir gün öğrenciyi odama çağırdım. “ Oğlum geçen gün Ticaret Lisesi ile yaptığınız maçı biliyorsun ben de izledim. Aferin çok iyi oynuyorsun. Ama bu arada sigara içtiğini duydum, doğru mu? Dediğimde, öğrenci “ Evet hocam” dedi. “ Güzel, sigara içmeye devam edebilirsin ama sigara içtiğin takdirde gelecekte iyi bir santrfor olamazsın, çünkü nefesin kâfi gelmez” dedim. Ve öğrenci hemen sigarayı bıraktı.
Buna benzer ikinci bir olayı da Almanya’da yaşadım. Bir öğrencim vardı. Kolunda, boynunda, altın zincir, kulağında da altın küpe vardı. Yani çocuğun her yeri altındı. Babası da oğlunun bu durumundan son derece rahatsızmış. Bir gün çocuğu da yanındayken oğlunun bu durumundan şikâyetçi oldu. Ve benden yardım istedi. Babasının yanında ben öğrenciye bu konuda bir şey söylemedim. Ertesi gün ders çıkışında öğrenciyi çağırarak : “ Oğlum altınlar çok yakışmış ama doktorlar erkeklerin altın takmalarının tıbben mahzuru olduğunu söylüyorlar” dedim. Öğrenci “ Ne gibi hocam?” dediğinde , “ Altın takan erkeklerin kadın hormonlarının geliştiğini ve ruhen hanımlaştığını söylüyorlar” dediğimde, öğrenci hemen üzerindeki altınları çıkararak bana teslim etti. Yıllardır altın takmaması konusunda oğluyla didişen babasına, oğlunun bana teslim ettiği altınları verdiğimde, babanın sevincini anlatamam.
Gelin insanlarla ilişkilerimizde insanların bizi anlaması yerine biz onları anlayarak ilişkide bulunalım, belaları ve düşmanlıkları değil de, dostlukları tercih edelim. www.kadirkeskin.net
ÇAĞIMIZIN MÜZMİN HASTALIĞI
Yayınlanma :
21.09.2023 17:25
Güncelleme
: 21.09.2023 17:25
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: