"O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır." Mülk/2
Tasavvuf Ve Kutlu Yol
Hayatımdan kesitler olan yazılarımın tek gayesi faydalı olması. Baştan sona ibret olsun diye yaşatılmış, yaşanmış gibi çünkü. Gayesine ulaşsın inşallah. İyilik yapma, iyi bir insan olma uğruna ancak bu kadar hataya düşülebilir, ancak bu kadar kendine zulmedilebilirdi.
Tasavvuf okumaya başlamakla karşıma çıkan kitaplarda bedeniniz mabed, ona iyi bakın, temiz tutun deniyordu. Sadece bu bedenime iyi bakmamış, herkes için deli gibi yormuş olmanın günahını bile kaldıramam diye korkar olmuştum okudukça. Yoruldum, yapamam demek bu kadar mı zordu!..
Herşeyi yaparım, kimse üzülmesin ben dayanırım tavrım için gün gelip bir de kibir olduğu yüzüme vurulup savunmak zorunda kalacağım aklıma gelir miydi hiç...
Tedavi için gittiğim uzmanlarca bütün kabahatin benim olduğu ima edildikçe sinirlerim boşalıp kendi kendime gülmeye başlıyordum. Nasrettin hocanın hırsız fıkrası geliyordu aklıma, hani "Neden tedbir almadın, neden şöyle yapmadın? " diyerek sürekli kendisini azarlayan kadıya, "Anladım kadı efendi ama anlayamadığım bir şey var, peki hırsızın hiç mi suçu yok?" demiş ya. Ya hu bu dünyada iyi niyeti suistimal edenlerin hiç mi suçu yok! Karşılarında saf bir insan gördüler diye hemen suistimal mi etmeleri gerekiyordu!..
Olan oldu, artık zararın neresinden dönülse kar diyerek ileriye bakma zamanıydı. Kısmetten ötesi boş, yarının ne getireceği meçhuldü. Elli beş yıllık yaşanmışlıktan, acıdan, yorgunlukdan sonra tek dileğim, tüm hatalar, gafletler için Rab'bimizin affına mazhar olmak, telafiye gayretle, hizmetle rızasına erişebilmekti. Lütfuyla inşallah. Artık O'nun üzerimdeki muradından başka muradım da yoktu.
Hikmetli sözler de işe yarıyor tam zamanında karşımıza çıkıp; hayat deyip gülümseyip geçiyorsun karşılaştığın her özensiz davranışta. Hatıralara sığınmak istiyorsun orada da acı gerçekle yüzleşme, tatsız bir muhasebe seni bekliyor. Çok zor gelse de hatalarını kabul ve telafiye gayretle değişime, gelişime cesaret etmek zorunda olduğunu biliyor, sonunda takdire rıza gereği teslim oluyorsun...
2002 yılında, o yaşıma kadar ortaya çıkan üç bağışıklık sistemi hastalığına ek olarak tam kırk yaşımda iken yakalandığım ilk kanser, neden benim başıma geldi, neden bunca hastalık ve zorluk dolu oldu hayatım, nerede hata yaptım sorgulamalarına neden olmuştu. Çocukken olan ve ileriki yaşlarım için hayal ettiğim ben değildim artık. O cıvıl cıvıl kız gitmiş, durgun, yorgun, konuşmaya mecali kalmamış bir hüzünlü kadın gelmişti. Artık çalışacak enerjim de kalmadığından apar topar emekli olmuş, ailemin hizmetine, evimin işlerine bile yetemediğim, bir kaç saksı çiçeğimin susuzluktan ölmek üzere olduğunu gördüğüm, üzüldüğüm halde bir tas su dökemediğim korkunç bir depresif hale gelmiştim.
Çocuklarım da bu halime çok üzülüyor, anneciğim sana ne oldu böyle, okumuyor, konuşmuyor, gülmüyor, televizyon dahi izlemiyorsun, adeta yaşamıyor gibisin diyorlardı. Cevabım, bilmiyorum ki yavrularım, sanki bir şey bekliyorum, bir gün bir şey olacak ve o zaman yeniden yaşamaya başlayacağım gibi hissediyorum oluyordu.
Üst üste gelen kendim, çocuklarım ve babalarında çıkan ciddi hastalıklar, ailecek geçirdiğimiz ciddi bir trafik kazası gibi zor imtihanlarla kaygı bozukluğu ve ağır depresyon gelişmiş meğer; her an kötü bir şey olacak korkusu ile yaşar, sebepsiz gözyaşları döker olmuştum.
O hangi vesile ile ve nasıl olacağını bilmeden beklediğim, kendimi bulacağım, olması gerektiği gibi yaşamaya başlayacağıma inandığım zaman bir türlü gelemiyordu.
O günlerde ablamın hediyesi olan yeşil kapaklı Dualar Ve Manevi Tedavi Rehberi adlı bir kitap imdadıma yetişmişti. Ayetel Kürsi'nin koruma duası olduğu bilgisine rastlamıştım bu kitapta.Tam ihtiyacım olan buydu, psikolog, psikiyatrist ve ilaçların veremediği bir güven vardı bu ayette.Yatmadan önce okuma alışkanlığı ile kısa sürede korkularım, kara basanlarım azalmıştı, işe yaradığını hissetmemle de canlanmaya başlamıştım çok şükür.
Bu gelişme ile kızımın kütüphanesine el atabilmem sonraki adım olmuştu. Psikoterapi hikayelerinde kendimden bir şeyler bulmaya da başlamıştım ancak çoğunlukla yabancı yazarların kitaplarıydı, tam oturmuyordu, gönlüme hitap edemiyordu yazılanlar.
Bir vesileyle tanıştığım tasavvuf kitapları diğerlerine göre çok daha yakın gelmiş, hiç bilmediğim çok güzel bir dünya ile tanışmıştım. Var olduğuna inandığım ancak çevremde pek göremediğim, sevgi, merhamet ve adalet üzerine kurulu güzel dinimizin özünü ve de aşkın o zamana kadar bildiğim çerçeve dışındaki aslını, ne olduğunu görüyordum okudukça. Tasavvuf okumaya devam etmek istediğimden emindim ancak ne okuyacağımı bilmiyordum. İşte o zaman farkettim yüce Rab'bimizin öğretmenliği, rehberliğini. Yol gösteren O'ydu gönülden dileyen her talibe...
Rastladığım bir röportajında son mesnevihan Şefik Can Dede aracılığıyla, "Demek sen bu güzel yola niyet ettin, ne okumam gerek diyorsun. Öyle ise mutlaka bunlardan başlamalısın." vurucu cümlesiyle okumam gereken kitapların listesi verilmişti. Hatırladıklarım Kuran'ı Kerim meali, Mesnevi, Makalat ve Niyazi Mısri Şerhleri. Hepsini okuyup, devamında internette araştırmaya, karşıma çıkan kitapları sipariş edip okumaya devam ettikçe bu hale gelme sebeplerimi idrake ve çıkış yolu bulabilmeye başlıyordum.
Bu arada çocuklarım yüksek lisans için peş peşe yurt dışına gitmiş, mucize gelişmelerle yeniden özel bir hastane laboratuvarında çalışmaya başlamış, tek başıma sıfırdan hayat kurma mücadelesine bile girişmiştim.
Yaşadığımız herşeyin imtihan ve kazanma imkanı olduğunu görebilmeye başlamamla cesur kararlar alıp İstanbul'dan memleketime dönüşüm gerçekleşmişti 2010 yılı geldiğinde. Halk kütüphanesinden faydalanarak orada elime gelen aynı konuda kitaplarla okumaya ve öğrendiklerimi kitaplarda önerildiği gibi hayatıma geçirmeye devam ettim. Artık emekli ve tek başıma da olduğumdan okuma, bu süreçte kazandığım namaz, zikir ve tefekkür bütün hayatım olmuştu.
Bu arada hayatımdaki gelişmeler okuduklarımla bire bir gidiyor, okuduğum konulardan imtihanlarla süren aşk yolculuğum tam uygulamalı eğitim gibi oluyordu. Depresyon ve kaygı bozukluğu yıllarında maaşını çekmekten, banka işleri, fatura ödemelerine kadar en basit işlere bile kabiliyeti olmadığını, tek başına asla yaşayamayacağını zanneden o öz güvenini kaybetmiş kadın gitmiş, bu benim hayatım, bu güne kadar hayatımdaki herkes için bütün sorumluluklarımı fazlasıyla yerine getirdim, bundan sonra böyle olması gerekiyor, artık sadece beni ne hallerden bu hallere eriştiren Rab'bimin rızası kıstasıyla dünya'ya geliş amacımı bulma ve Rab'bime teşekkür için hizmet etme kararındayım, kimse müdahale etmesin lütfen diyebilen, dünyaya meydan okuyan cesur bir kadın gelmişti...
Herşeyde olduğu gibi, Rab'bimizin lütfu, yardımı ile İstanbul gibi bir şehirde tek başına ev satma, taşınma, bilmediğin bir şehirde yeni ev alma yanında, ustaları bulup içini bile kendim yaptırarak uzaklarda olduğum otuz beş yıl hasretini çektiğim Bozdağlarımın eteğinde, zor hayatımın ödülü hissettiğim bu dünyadaki cennetimi, sessiz huzur yuvamı kurdum çok şükür.
Tabi ki aralıksız, zorlaşarak süren imtihanlar ve alınan derslerle yolculuğum devam ediyordu. Her yıl bir kere izne gelen psikolojik danışmanlık ve kadın çalışmaları bölümlerinde çift doktora yapan kızımla sohbetlerimizde tasavvuf ve psikoloji biliminin aynı şeylerden söz ettiğini farketmiştim. Kendini bularak, sağlıklı, huzurlu, kendine yetebilen ve sonra yakın çevresinden başlamak üzere kapasitesince başkalarına da faydalı olabilen sağlıklı, huzurlu, mutlu insanlar olabilmemizdi gaye.
Güzel dinimizin özü olan tasavvuf eğitimi bunu kendini, Allah'ı bulmak, inanç üzerinden Kur'an, ve sevgili peygamberimizin sünnetleri, hadisleri, ibadetler ile yaparken; psikoloji bilimi sekiz yüz elli yıl önce yazılmış tasavvuf kitapları, Pir Hoca Ahmed Yesevi'nin muhteşem hikmetli sözlerindeki bilgileri yeni keşfettiği zannı ile bitmek tükenmek bilmez terapi seansları, hatta gerektiğinde psikiyatristlere yönlendirip ağır yan etkili, zihni kör kuyular gibi bulandıran ilaçlarla başarmaya çalışıyordu. Hastalar, psikolog ve psikiyatristler tasavvuftan faydalanmaya başlasa mucize gerçekleşecekti halbuki.
Tam toparlanmaya başlamışken, hala farkedilememiş zaaflar, aşırılıklar, düşülen hatalar vardı ki 2013 yılında kanserin ikinci taarruzu ile bir kez daha sarsılacaktım. Ancak artık daha inançlı, güçlenmiş olmam sayesinde, üstelik tek başıma olduğum halde çok daha rahattım. Yedinci ameliyat ve ikinci radyoterapi tedavisi sonrası bu sayede mücadeleye devam edebildim çok şükür.
Kısa sürelik kullanımla bile tansiyonumu felç olabileceğim yüksek düzeylere fırlatan ağır yan etkili onkoloji ilaçlarını reddedip baskılara, korkutmalara kulak asmadan, sevgili peygamberimizin sünnetleri ve İslam alimlerinin kaynaklarından beslenmiş şifa yöntemleri ile tedavime devam ettim, ediyorum ve kanserle ilgili risk oluşmadı yedi yıldır çok şükür.
Bu zor imtihanlar, badirelerle mücadele sürecinde anladım ki; maddi- manevi tüm sıkıntıların, hastalıkların sebebi Allah'ın emir ve yasaklarına uymamak; güzel dinimizi iyi öğrenememiş, rehberimiz olması gereken Kur'an-ı Kerim'e ve sevgili peygamberimizin her biri bizim sağlıklı, mutlu yaşamamız adına düşünülüp söylenmiş olan, düstur edinmemiz gereken hadislerine riayet etmemiş olmakla; Allah'tan uzak kalmış olmak. Bu sebeple öncelikle kendimiz sağlıklı, huzurlu, mutlu olamadığımız için dünyaya geliş ismimize ulaşamamış, dünyaya geliş amacımıza hizmet edemiyor oluşumuz, asıl derdimize ulaşamamış olmamız imiş.
Bu öyle bir dert ki!
Tüm dünya dertlerine bedel,
Tüm dünya nimetlerinden güzel...Lutfedene sonsuz şükürlerle... Tamamlanmayı da nasip eylesin. Amin Ya Rab'bi!..
İlla Aşk / Adevviye Şeyda
"Okunu attı mı ölüm, siperler boşuna;
O şatafatlar, altınlar, gümüşler boşuna;
Gördük bütün insan işlerinin iç yüzünü:
Tek güzel şey iyilik, başka düşler boşuna."
"Düşünce göklerinin baş konağı sevgidir sevgi;
Gençlik destanının baş yaprağı sevgidir sevgi;
Ey sevginin sırlarından habersiz yaşayanlar,
Bilin ki tüm varlığın baş kaynağı sevgidir sevgi."
Ömer Hayyam
Birazdan Gün Doğacak
Beton duvarlar arasında bir çiçek açtı
Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında direnen insanlığın
Saçlarınız ızdırap denizinde bir tutam başak
Elleriniz kök salmış ağacıdır zamana
O inanmışlar çağının.
Zaman akar yer direnir gökyüzü kanat gerer
Siz ölümsüz çiçeği taşırsınız göğsünüzde
Karanlığın ormanında iman güneşidir gözünüz
Soluğunuz umutsuz ceylanların gözyaşına sünger.
Gün doğar rüzgar eser bulut dolanır
Rahmet şarkısı söyler yağmurlar
Alnınız en soylu isyandır demir külçelere
Gürültü susar ses donar sevgi tohumu patlar
Sessiz bir bombadır konuşur derinlerde.
Ey bizim sabır yüklü toprağımızın kutsal ağacı
Sen bize hayatsın umutsun mezarlar kadar derin
Bizi tutan bir şey varsa dirilten o sensin
Üzerinde uyuduğumuz yavru kuşların tüy renkli sıcaklığı.
Ey damarlarımızda donan buz yüzlü heykeller beldesinden
Yıkıntılar sonrası sığındığım şefkat anası
Ey dağları yerinden oynatan ses ey mermeri toz eden rüzgar
Ey alemi donatan ışık toprağa can veren el.
Gün olur toprak uyanır uyanır böcekler
Sarı bozkır titrer çıplak dağlar yeşerir gök yıkanır kirli
dumanlardan
Su coşar deniz kabarır canlanır ölü şehirler
Yemyeşil bir rüzgar eser yıldızlar arasından.
Şimdi siz taşıyorsunuz müjdenin kurşun yükünü
Çatlayacak yalanın çelik kabuğu
Sizin bahçenizde büyüyecek imanın güneş yüzlü çocuğu.
Erdem Bayazıt
Tasavvuf Ve Kutlu Yol
Yayınlanma :
31.08.2020 13:58
Güncelleme
: 31.08.2020 13:58
YAZARIN DİĞER YAZILARI