2025 yılının ortasındayız ve ekranlara baktığımız süre, bir zamanlar “çok fazla” dediğimiz seviyeyi çoktan aştı. Akıllı telefonlar, sosyal medya platformları, dijital toplantılar ve yapay zeka destekli sohbet uygulamaları artık hayatın kaçınılmaz bir parçası. Ancak son zamanlarda klinik gözlemlerim ve yapılan araştırmalar, özellikle 15-30 yaş arası bireylerde artan bir ruhsal bozulmayı işaret ediyor: dijital tükenmişlik.
Dijital tükenmişlik, sürekli çevrimiçi olma haliyle gelen zihinsel ve duygusal yorgunluğu tanımlar. Bu durum yalnızca teknolojiyi “çok kullanmak” değil, aynı zamanda dijital dünyadan çıkamamanın yarattığı bir kısır döngüdür. Sabah gözümüzü açtığımızda ilk iş telefona bakmak, geceleri uyuyamadan önce sosyal medyada saatler geçirmek, gerçek ilişkiler yerine dijital onaylara bağımlı hale gelmek... Bunların hepsi tükenmişliğin birer işareti.
Gençler, teknolojinin içine doğdular. Ancak bu yakınlık, bağışıklık kazandıkları anlamına gelmiyor. Aksine, en savunmasız olanlar da onlar. Özellikle sosyal medya algoritmalarının “dopamin tuzağı” ile çalışan yapısı, genç beynin ödül sistemini manipüle ediyor. Bu da kısa süreli hazlar uğruna uzun vadeli ruh sağlığının bozulmasına neden oluyor.
Son dönemde yapılan araştırmalar, genç yetişkinlerde artan anksiyete, dikkat dağınıklığı, sosyal izolasyon ve özgüven problemleri ile dijital maruziyet arasında güçlü bir ilişki olduğunu gösteriyor. Üstelik bu durum sadece bireysel değil; toplumsal düzeyde bir sorun haline gelmiş durumda.
Bir psikolog olarak danışanlarıma ilk önerim şu: dijital detoks yapın. Haftada en az bir gün, dijital cihazlardan tamamen uzak kalın. Sosyal medya uygulamalarına sınırlama koyun ve çevrimdışı aktiviteleri (kitap okumak, yürüyüş, yüz yüze sohbetler) hayatınızın merkezine alın. Ayrıca gençlerin aileleri ve eğitimcileri olarak bizler de dijital okuryazarlık konusunda daha bilinçli olmalı ve örnek davranışlar sergilemeliyiz.
Teknoloji hayatımızı kolaylaştırabilir, ama ruh sağlığımızı tehdit ettiğinde durup düşünmeliyiz. Dijital çağda yaşıyoruz, evet; ancak bu çağda nasıl sağlıklı kalacağımızı da öğrenmeliyiz. Tükenmiş değil, dengeli bir dijital yaşam mümkündür.
Yorumlar
Kalan Karakter: