Manisalıların yakından tanıdığı merhum Adnan Turan, Aslanlı
pasajında terzilik yapan bir esnaftı. Ama bildiğimiz esnaf ve
terzilerden farklı yönü, son derece kitap okuyan, kitap düşkünü bir
terzi idi. Dükkânındaki rafların bir bölümünde terzi malzemeleri, bir
bölümünde de kitaplar olurdu. Dikiş makinesinin üzerinden kitap
eksik olmazdı. Bir gözü iğnenin ucunda iken, diğer gözü de kitapta
olurdu. Eli boş kalmazdı. İşi bittiğinde mutlaka eline kitabı alırdı.
Terzi Adnan dürüsttü, cesurdu, mantık ve algılama gücü çok yüksekti.
Tahsili yoktu ama babası hafız Mehmet efendinin üzerinde tesiri çok
büyüktü. Her konuşmasında mutlaka babasından duyduğu hikmetli
sözlerden söz ederdi.
Çalışırken mesai sonunda dükkânına uğramadan evime gitmezdim.
Onu uğramadan gidersem, kendisi beni arardı. Emekli olduktan
sonra da bu alışkanlık devam etti. Her çarşıya çıktığımda ayaklarım
farkında olmadan aslanlı pasajına yönelirdi. Dükkânına uğrar,
okuduğu kitapların içeriğini benimle ve dostlarıyla paylaşmaktan
büyük haz duyardı. Zaman zaman tartışmalarımız da eksik
olmamasına rağmen aramızda dargınlık, küskünlük olmazdı. Son
okuduğu “ KIŞ HASADI “ kitabını bana vererek okumamı tavsiye
etmişti. Ben de büyük bir zevkle okuduğum kitabı geri iade etme
imkânım olmadı, vefat etti. Allah rahmet eylesin. Ben de rahmetlinin
emanetini kendisi gibi kitap dostu oğlu öğretmen Mehmet Turan’a
teslim ettim.
Rahmetlinin çocuklarından Öğretmen Mehmet Turan ile öğrencimiz
Ayşe Turan’ı yakinen tanıyorum. Ayşe de babası ve ağabeyi gibi kitap
kurdu bir öğrencimizdi. Her yıl okul kütüphanesinden en çok kitap
okuyan öğrencimiz olarak müdürlüğümüzce ödüllendirilirdi
Bazı dost ortamlarında, çocuklarına bir türlü kitap okuma alışkanlığını
kazandıramayan dostlarımın ve öğrenci velilerinin şikâyetlerine
muhatap olduğumda rahmetliyi misal verirdim. Kusura bakmayalım
ama çocuklar üzerinde sözden ziyade davranışlar etkili oluyor.
Buyurun işte sözünü ettiğim rahmetli Terzi Adnan Turan ve çocukları.
İçinde doktor olan çocuklarının hepsi de kariyer sahibi. Şunu
unutmayalım ki biz okursak çocuklarımız da okur. 7 ile 10 yaşına
kadar çocuklar ebeveynlerindir. Çocukların karakterinin % 70 yedi ile
on yaşına kadar teşekkül ettiğini ben değil, pedegoklar söylüyor.
Nitekim atalarımız da “ İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur.”
Sözünü boş yere söylememişlerdir.
Terzi Adnan Turan kardeşimin hiçbir Manisalının hatta ailesinin ve
çocuklarının dahi bilmediği, sadece şahsımla, arkadaşım Öğretmen
Kani İyitürk’ün bildiği güzel bir meziyetini burada açıklayarak
merhumun hatırasını yad etmek istiyorum.
Merhumun bir gün dükkânında Kani beyle otururken rahmetli: “
Kadir bey, Kani bey sizi kardeşim gibi seviyorum. Ailemin dahi bilgi
sahibi olmadığı niyetimi sizinle paylaşmak istiyorum. Ancak bir şartım
var. Bunu ikinizden başka sağlığımda kimse bilmeyecek. Bu konuda
size güveniyorum.” dediğinde biz de merakla “ Hayırdır Adnan Usta
nedir niyetin?” dediğimizde “ Kadir hocam sizin yeteri kadar
meşguliyetiniz var. Size ağırlık olmak istemiyorum. Ama Kani Beyin
durumu size göre müsait. Niyetimin gerçekleşmesinde Kendisini daha
uygun görüyorum” dedi. Biz yine merakla “ Nedir Adnan usta?”
dediğimizde, “ Yol, yeme, içme, konaklama, hatta çok affedesiniz
tuvalet paralarına kadar karşılamak üzere önümüzdeki Ramazan
ayında başlamak üzere her yıl Ramazan ayında Manisa Merkez ve
merkez köylerinden hiç İstanbul’u görmemiş yaşlı teyzelerle,
amcaları toplayıp önce Bursa Ulu Cami, ardından İstanbul’daki Selatin
camilerinden Sultanahmet, Eyup Sultan, Süleymaniye, Fatih, Beyazıt,
Ayasofya camileriyle Topkapı sarayını gezdirmek istiyorum. Bu
konuda Kani Bey sizden yardım istiyorum. Arabanın yakıtı benden
Manisa merkezle birlikte köylere giderek yaşlı teyzeleri ve amcaları
tespit edip böyle bir geziyi organize edersen beni çok sevindirirsin.
Görüyorsun benim dükkândan ayrılıp bu işi organize etmem mümkün
değil. Kabul edersen beni çok sevindirirsin, yalnız tek şartım geziyi
benim finansa ettiğim bilinmesin!”
Kani İyitürk de “ Adnan Usta! Hocalar: ‘iyiliğe vesile olan o iyiliği
işlemiş gibidir’ diyorlar. Senin bu iyiliğinde benim de payım olması
beni sevindirir. Memnuniyetle yardımcı olurum” dedi. Adnan usta: “
Bu günden itibaren tespitlerini yap. Kısmet olursa önümüzdeki
Ramazan ayının on beşinde bu geziyi başlatalım. Sen bugünden
itibaren hem gidecekleri, hem de iki otobüs dolu yolcuların seyahat
organizasyonunu başlat. Ücret olarak kaç para tutarsa tutsun, işin
maddi yönünü hiç düşünme, sadece bana rakam ver” dedi ve
böylelikle Kani bey kardeşim de üzerine aldığı bu görevle Manisa ve
köylerdeki yaşlıları tespit ederek, her yıl iki otobüs dolu yaşlıları
İstanbul’a götürür, İstanbul’daki Sultanahmet, Fatih, Süleymaniye
Camileriyle birlikte Eyup Sultan ve Topkapı sarayını gezdirirdi.
Rahmetlinin ısrarı üzerine bu gezilerden birine ben de katıldım.
Rahmetli de ailesiyle birlikte yolculardan biri gibi katılır, yaşlıların
sevincini görmekten, dualarını duymaktan büyük haz duyardı.
Rahmetli Kani Bey vasıtasıyla geziye katılan yaşlı teyzelere ve
amcalara beş kuruş harcatmazdı.
Geziye katılanların sevincini arkadaşım Kani İyitürk’ten dinleyelim:
“Geziye katılanlar inanılmaz mutluluk duyarlardı.’ İnsanlar yaşlandıkça
çocuklaşır’ derler. Ben bu gezide bu yaşlı teyze ve amcaların bir
çocuğun çok sevdiği oyuncağa kavuştuğunda duyduğu sevinç ne ise,
geziye katılan yaşlı teyze ve amcaların yüzünde de çocuk sevincini
yaşadıklarını bizzat rahmetli Adnan kardeşimle beraberce izledik.
Gördesli yaşlı bir amca camileri gördükçe: “Sanki haçça gitmiş gibiyim.
Camiler televizyonda gördüğümden daha haşmetli daha güzelmiş.”
Bir başkası: “ İstanbul sanki başka bir dünya gibi geldi bana. İllk defa
görüyorum, doğrusu çok hayran kaldım şaşırdım.” Yaşlı bir teyze
sahabe kabirlerini görünce kendini tutamadı gözlerinden yağmur gibi
göz yaşları dökülürken “ İyi ki buraları ölmeden görebildim.”
Süleymaniye camiini gördüklerinde hepsi de şaşırarak “ Bunu insanlar
mı yapmış” diyenlerin yanında Eyup Sultanı ve Hırka-i Saadeti ziyaret
esnasında heyecandan hepsi ağlamaklı oldular. Her girdikleri
camilerde namaz kıldılar ve dua ettiler. Bu görüntüler, gezi esnasında
kaybolan yaşlı teyzeleri ararken, otobüse binerken, inerken çektiğimiz
sıkıntıların yorgunluğunu alıp götürüyordu.
Tabi bu arada enterasan diyaloglara da şahit olduk. Manisa Yuntdağı
köylerinden yaşlı bir çift gezi için hazırlanıyor, fakat çiftin hanımı
ayaklarından rahatsız olduğu için geziye gitmeyi gözü almıyor. Sadece
eşi geliyor. Yaşlı teyzenin eşi otobüste ve İstanbul’da beraberce
gezerken, Manisa merkezden katılanların bazılarının eşlerine “aşkım,
hayatım” diye hitap etmelerine özeniyor. seksen beşi aşkın dedemiz
de bu itaplardan etkilenerek hanımına sevgisini ifade etmek için
açtığı telefonda “ Aşkım seni çok seviyorum nasılsın?” dediğinde,
telefonun ucundaki eşi yaşlı teyze: “ Sus utanmaz! İstanbul’a ayak
basar basmaz ahlakın bozuldu.” Çabuk dön oradan !” diyerek
telefonu eşinin yüzüne kapatır.
Geziden döndükten sonra amcamız hanımına: “ Neden beni tersleyip
telefonu yüzüme kapattın?” dediğinde eşi : “ Sen bana bugüne kadar
hiç böyle şeyler söyledin mi? “ diye cevap verir.
Manisa ve köylerindeki yaşlıları ahir ömürlerinde Bursa İstanbul
gezileriyle çocuklar gibi sevindiren Manisa’nın gizli hayırseveri
merhum Terzi Adnan Turan Kardeşimizi de Rabbimiz cennetiyle
sevindirsin. Âmin… www.kadirkeskin.net
Yorumlar
Kalan Karakter: