Eğitimin Başka Bir Sorunu da Çok Bilmiş Veliler
Baharda yağmurun yağması, ardından güneşin de toprağı yalamasıyla toprak kabarıyor ve milyarlarca bitki, ağaç, böcek bir anda nasıl canlanıyorsa, aynı bahar mevsimi insanlar üzerinde, özellikle gençler üzerinde de gözle görülür biyolojik ve fiziki değişmelere sebep oluyor. Bu tespitimi, otuz altı yılını gençler arasında geçiren biri olarak yakinen gözlemlerimle ifade ediyorum. Okulların Disiplin Kurulu tutanaklarını incelediğinizde bu tespitimin doğruluğunu görebilirsiniz. Okullarda en çok disiplin suçu işlenen aylar nisan, mayıs ve haziran aylarıdır. Böyle bahar aylarından birinde bir öğle teneffüsü anında odamda otururken nöbetçi öğretmen odaya gelerek bir kız öğrenci ile bir erkek öğrencinin okul bahçesinin bir köşesinde uygunsuz şekilde oturduklarını söyledi.
Yerimden kalkıp odanın penceresinden baktığımda gerçekten kız ile erkek öğrencinin okul kurallarına uymayan bir şekilde okul bahçesinin içindeki bir ağacın altında oturduklarını gördüm. Erkek öğrenci, ellerini kız öğrencinin omzuna atmış; kız öğrenci de erkek öğrencinin omzuna yaslanmış diğer öğrencilerin ve çevrenin dikkatini çekecek bir görünümdeydiler. Odanın penceresini açıp o iki öğrenciye seslenerek yanıma gelmelerini söyledim. Her iki öğrenci de çağrım üzerine odama geldiler. Kendilerine o şekilde orada oturmalarının okul kurallarına uymadığını söyledim. Bu uyarım karşısında kız öğrenci, ses çıkarmazken erkek öğrenci, kız öğrenci ile komşu çocukları olduklarını, beraber büyüdüklerini, kardeş gibi olduklarını beraber ders çalıştıklarını, anne babalarının kendileri hakkında bilgi sahibi olduklarını söyledi. Ben de öğrencinin bu söylediklerine inandığımı, kendilerine saygı duyduğumu; ancak okul içinde bu tür davranış içinde olmamaları gerektiğini söylediğimde öğrenci: “Benim kötü kalpli olduğumu, kendileri hakkında kötü düşünerek kendilerine haksızlık yaptığımı” söylemesin mi? Bu itham üzerine çok canım sıkıldı ve çok sinirlendim. Kesin ve kararlı bir ifadeyle okul müdürü olarak kendilerini bu davranışlarından ötürü ikaz ettiğimi, durumdan ailelerine de haber vereceğimi söyledim. Sonra da kendilerini bir daha bu şekilde görmek istemediğimi hatırlatarak sınıflarına gönderdim. Ben, öğrencilerin durumlarını ailelerine henüz haber vermemiştim, bu olaydan birkaç gün sonra postadan bir mektup aldım. Mektubu açtım:
“Sayın Müdür, Geçen gün liseniz öğrencilerinden kızım F. ile komşu çocuğumuz B.yi öğle teneffüsünde okul bahçesinde ders çalışırlarken odanıza çağırıp kızımın ve arkadaşının onurunu incitici davranışlarda bulunduğunuz için sizi kınıyorum. Lütfen, ufkunuzu genişletin. Gerici düşüncelerle gençleri itham edip onların geleceğini karartmayın ve üzmeyin. Şayet kızımı ikinci kez üzdüğünüz takdirde sizi gerekli makamlara şikâyet edeceğimin bilinmesini rica ederim. 14.05.1987 M.T.”
Mektubu okur okumaz çok sinirlendim; ama yapmamam gereken bir şey yaptım. Kalemi kâğıdı elime alıp bir mektup da ben yazdım.
“Sayın Veli, kızınızla, komşu çocuğunuz B. okul bahçesinde okul kurallarına uymayan davranışlarından dolayı ikaz edilmiştir. Benim düşüncelerim ve ufkum sizi ilgilendirmez; ama sizin ufkunuz geniş ise gençlerin bu tür davranışlarına evinizin bir odasında müsaade etmenizi rica ederim.”22.05.1987 Okul Müdürü
Öğrenci velisi, mektubumdan son derece alınmış. ( Şimdiki aklım olsaydı mektubumdaki kelimeleri daha dikkatli seçerdim.) Mektubu o yıllarda okul aile birliğinde çalışan komşusuna göstermiş. Komşusu da bu durumu bana intikal ettirdi. Ben de: “Bunu bana değil, olayı gören Nöbetçi öğretmenlere sor! Onlardan aldığın bilgiyi ailesine götür!” dedim. Konu, aile birliği başkanının da gayretiyle kapandı. Bu arada ben öğrenci velisiyle ne karşılaştın, ne de kendisini gördüm.
Evet olay aile birliği başkanının girişimiyle benim açımdan kapandı ama, maalesef aile açısından kapanmadı. Ertesi yıl kardeşi gibi büyüdükleri komşu çocuğundan hamile kalan kız öğrencimizin ailesi, Manisa’yı terk etmek zorunda kaldıklarını yine komşuları aile birliği başkanından duydum.
Seminerlerim dolayısıyla ayağı okullardan kesilmeyen bir öğretmen olarak, bizim zamanımızda münferit olarak rastladığımız bu çokmuş bilmiş bazı velilerin günümüzde olabildiğince arttığını görüyoruz. Meslektaşlarımıza öğretmenlik, müdür arkadaşlarımıza müdürlük taslayan veliler duyuyorum. Bir de bunların yanında kaba kuvvete başvuranlara ne derseniz. Geçtiğimiz öğretmenler gününde yaptığı yanlış davranışından dolayı ikaz edilen öğrencinin velileri sadece çocuklarından aldıkları bilgiyle okul basıp öğreten arkadaşlarımızı darb etmeleri olacak şeyler değil..
Öğrenci velilerine seslenmek istiyorum. Elbette her anne-baba çocuğuna inanacaktır ve inanmaya da devam etsinler; ama çocuklarının verdiği bilgileri doğru kabul edip tek taraflı olarak hareket ettiklerinde çok sevdikleri çocuklarını kaybetmekle kalmazlar, başlarını belaya da sokarlar. Çocuk yüzünden birbirine giren çoğu kez yaralama ve ölümle biten kavgalar, ülkemizde cehaletin dibe vurduğu vakalardır. Lütfen, çocuklarınıza olan sevginiz, gözünüzü ve aklınızı perdelemesin. Kur’an-ı Kerim’in Şura Suresi’nin 30. ayetinde; “Başınıza gelen iyilikler Allah’tandır, kötülükler de kendi ellerinizle yaptıklarınızdandır.” buyruluyor. Çoğu kez anne-babaların merhameti çocuklarını yanlışa götürmektedir. Yanlışa düştükten sonra “Ben nerede hata yaptım?” diye çırpınmanın bir yararı olmadığını her gün etrafımızda ve ekranlarda görüyoruz.
Bu tür yanlışlar yapmamak için evinizde bulunan baş ucu Kur’an-ı Kerim’in yanında Kula Hacı Ömer Hası Ömer Özbaycı Mesleki Teknik Anadolu Lisesi Öğret. Sayın Nevzat Yüksel beyefendi kardeşimin sadeleştirdiği, kendi parası ile bastırıp ücretsiz olarak velilere dağıttığı bin yıl önce yazılan “KUTAD-GU BİLİG” adlı eseri de evlerde ikinci baş ucu kitabı olarak bulundurmalarında ve okumalarında yarar var. “ ÇOCUĞUNU NAZLA BÜYÜTEN ANNE BABALARA SONUNDA AĞLAMAKLIK DÜŞER. Diyen bu kitap, sanki bugünkü anne babalar için yazılmış bir eser. .İleride sıkıntı çekmemek için evlerde prens ve prenses yetiştiren anne- babalar arkalarında hayırlı bir servet bırakmak istiyorlarsa, bu kitabı el kitabı olarak evlerinde bulundurmaları gerekir. Kendisini gençlerin ve yetişkinlerin kitap okuma alışkanlığı kazanması için çırpınan, zararlı alışkanlıklara karşı da farkındalık çalışmaları ile faaliyetler içinde bulunan Nevzet Bey meslektaşıma mahalli idarecilerin yardımcı olmasında yarar görüyorum.
Not: 1- İçinde bulunduğumuz hafta Kula Hacı Ömer Özboyaçı MTAL. Müdürü Sayın Âdem SÜMEN beyefendi kardeşimin davetiyle Kula Hacı Ömer Özboyacı Lisesi öğrenci ve öğretmenleri ile beraber oldum. Kula eğitimine hizmetleriyle arkasında iz bırakan merhum ağabey “ SÜMEN “ soy isminin hatırasının yanında okul ile ilgili izlenimlerimi önümüzdeki yazılarımda siz değerli okurlarımla paylaşacağım.
Bu arada Kula Kaymakamı Sayın Ömer Ahmet ÖZDEMİR beyefendinin eğitime öncelik verdiğini ve bir ayağının okullarda olduğunu Meslektaşım okul müdürü Sayın Adem beyden duymam beni sevindirdi. Bu nedenle okul müdürü Sayın Adem Sümen bey kardeşimin randevusu ile Kaymakam Sayın Ömer Ahmet ÖZDEMİR beyefendiyi de makamında ziyaret ederek hem kitaplarımı imzaladım, hem de eğitim üzerine verimli bir sahabetimiz oldu. Eğitime duyarlı genç ve enerjik kaymakam Sayın Ömer Ahmet Özdemir beyefendiyle eğitim içerikli verimli bir sohbetimiz oldu. Bu tatlı sohbetimiz için zaman ayırıp bizi misafir eden Sayın kaymakamımıza teşekkür eder, başarılı çalışmalarının devamını dilerim. www.kadirkeskin.net
2- Bu yazıyı yazarken akşam haberleri dolayısıyla ara verdiğimde ekranda Gazze’de hastanede çürümüş bebek cesetleri ile, batı Şeria’da 8 ile 14 yaşındaki iki çocuğun sokak ortasında eşkıya devletin askerleri tarafından sokak ortasında katledilmesi kanımı dondurdu. Savaştığı insanları hayvan olarak kabul edip, çoluk çocuklarını, bebeklerini, eşek ve develerini dahi öldürme emrini veren başbakan da inşallah halefi Ariel Şaron gibi 9 sene nebati hayat yaşar. Esir takasında bir tarafta öpücüklerle İzzettin Kassam tugaylarından ayrılan İsrail’ll esirler, öbür tarafta hapisten çıkan tutsakların gülmesine ve sevinmesine dahi fırsat vermeyen insan müsveddesi Siyonist Yahudiler. Allah sizin belanızı versin, Kahhar ismiyle Rabbim sizi kahretsin vicdansızlar. Tarih boyunca sizi katleden Hiristiyan’lardan kaçarak hep İslam ülkelerine sığındınız, büyük şeytan Amerika’nın desteği ile en büyük zararı da yine Müslümanlara verdiniz.
a Kur’an-ı Kerim -Maide:32 “…Haksız yere kim bir adam öldürürse bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de bir canı kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibidir… “
b- Uydurulmuş Tevrat: L. Samuel 15:1-7 “…… Rab diyor ki: Şimdi git Amelikler’e saldır. Onlara ait her şeyi tümüyle yok et. Kadın – erkek, çoluk- çocuk öküz, koyun, deve, eşek hepsini öldürün. Hiç bir şeye esirgeme….”
Yorumsuz olarak aradaki farkı takdirlerinize arz ediyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: