Her vatansever gibi ben de ülkemin insanını, taşını, toprağını, otunu, kekiğini, kekliğini, eriğini, üzümünü, biberini, patlıcanını ve özellikle de domatesini seven sade bir vatanseverim.
Nedense insanlar sahip olduklarının kıymetini kaybettikten sonra anlıyorlar. Kimlik cüzdanını taşıdığımız vatanımızın kıymetini sokakta karşılaştığınız vatansız Suriyeli kardeşimize sorarak, vatan hasretinin ne olduğunu da dışarıda yaşayan vatan hasreti çeken kardeşlerimize sorarak anlayın. Değil insanını, sebzesini, meyvesini, Temel’in Berlin’de Türkiye’den gelen bir tırın lastiğinin havasını kokladığı gibi, insan ülkesinin teneffüs ettiği havasını dahi özlüyor. Bizzat yaşadığım bir olayla ülkemizin ne kadar farklı bir ülke olduğunu siz okurlarımla paylaşmaya çalışayım.
Bir ara Almanya’nın Bielefeld şehrinde çalışırken bir gün derse geç kaldığım için kahvaltı yapmadan gittim. Öğleye doğru baya acıktım. Öğle teneffüsüne çıkınca hemen kaldığım lojmana giderek tornadan çıkmış kıpkırmızı domates ve biberlerle yaz aylarının demirbaş başyemeği melemen yaptım, sofraya koydum besmele çekip ilk lokmayı aldığımda hiç de melemen yemeğinin tadını bulamadım. Düşündüm bir şey mi eksik? Yok. Biberi, domatesi, soğanı, yumurtası, yağı ve tuzu tastamam ama yemekte tat yok. Sonra düşündüm ki kendi kendime: “ Kadir kardeşim! Malzeme tamam ama domates, biber ülkenin domatesi ve biberi değil ki.” Aynı şekilde rahmetli eczacı Hamit Doğramacı, Alaşehir Killig’ten değerli dost Saffet kardeşimin özel arabasıyla 1986 yılında Haçç’a giderken Suudi Arabistan topraklarına girdiğimizde yol kenarında bağda çalışan Hatay’lı Gaffar adında bir kardeşimiz bizi , bağda misafir eti. Omçalardan kopardığı üzümleri ikram etmek için önümüze koyduğunda adeta ağzımız sulandı. Mum gibi sanki altın suyuna batırılmış . Ama bir çitim ağzımıza aldığımızda Allah eksikliğini göstermesin üzüm değil, sanki saman. “ Ne bu gaffar bey kardeşim bunlar üzüm görüntüsünde başka bir meyve mi “ dediğimizde, “ Hocam üzüm, evet üzüm de toprak Türkiye toprağı olmadığı için tat yok “ dedi. Evet Manisa Sultaniye üzümünü Amerika’da, Suudi Arabistan’da da yetiştiriyorlar. Ama toprak, Gediz vadisinin toprağı olmadığı için aynı tadı alamıyorlar. Onun için rahmetli Akif: “ Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda” derken “ Cennet “ kelimesini tesadüfen kullanmamıştır. Yazın gidin Antalya’da buram yazı, Paladökan’de kışı,
Karadeniz’de de baharı yaşayın. Dünyada dört mevsimin aynı anda yaşandığı tek ülke Türkiye’dir. Ne olur ülkemizin kıymetini bilelim.
Ben ülkemin bir şeyini de çok seviyorum. Bu ülkede sepetinizde pamuk ( Bilgi birikiminiz ve cesaretiniz ) varsa, benim ülkemde “ GELEBİLECEĞİNİZ YERE KADAR GELİYORSUNUZ. KİMSE SİZE MANİ OLAMIYOR” Yirmi yıl önce kelli felli profesör, savcı ve yargıçların ekranlara çıkıp da “ MUHTAR “ bile olamaz dedikleri Cumhurbaşkanımız, bugün on yedi yıldır devletimizin ikinci ve birinci adamı olarak bu ülkeye hizmet veriyor. Bu yazdıklarıma ek olarak yüz bini aşkın personeli olan Diyanet teşkilatımız için de bir misal vereyim.
Manisa’da oturuyorum. Genelde namaz vakitlerinde evime en yakın olan Ak Mescit Camii’ne çıkarım. Bundan on yıl önce camimize imam olarak Hüseyin Demirhan isminde genç bir kardeşim tayin edildi. Kendilerine hoş geldin nezaketinde bulunduktan sonra mesafeli olarak Hocamızı izledim. Baktım ki hocamız boş başak değil. Bilgi ve donanımı yanında bir din görevlisinde olması gereken bütün özellikler fazlasıyla var. Güler yüzlü, büyüklerine saygılı küçüklere sevgi ve sempati ile yaklaşıyor, ezandan öce olduğu gibi, ezandan sonra da camiyi terk etmiyor. Cami içinde ve Cami bahçesinde gençlerle ve bizlerle yaptığı dini sohbetlerin tadı, hala damağımda. Bu tatlı sohbetleriyle kısa zamanda cemaatle bütünleşti. Gerek büyükleri, gerekse küçükleri dini konularda bilgilendiriyor. Ana dili gibi Araçça ve İngilizceyi konuşuyor. Çocuklara olan yaklaşımı nedeniyle camide çocuklar görülmeye başladı. Hele yaz tatilinde cami, çocuklarla doldu taştı. Zaman zaman ben de yardımına koştum. Çocuklara dini bilgiler yanında aynı zamanda onları hedefe kilitliyordu. Çocukların ilgisine göre kimisine sen mühendis, kimisine doktor, kimisini de sen huhukcu olacaksın diye motive etmiş. Ben de bir derste soru sorduğum çocuk için Hüseyin Bey kardeşim “ Hocam bu delikanlı doktor olacak “ dedi. Ben de bunun üzerine, hocama” Eğer beyin cerrahı olacaksa ona bir beyin cerrahının verdiği kalemi hediye edeceğim” dedim ve kalemi hediye ettim. Daha sonra Hüseyin bey kardeşimden aldığım bilgiye göre o çocuğun Tıp Fakültesini kazandığını inşallah söz verdiği gibi ünlü bir beyin cerrahı olacağını da söyledi. Şunu açık yüreklilikle söylüyorum. İmamlığının yanında Hüseyin Bey kardeşim aynı zamanda iyi değil, mükemmel bir rehber öğretmendi.
Hüseyin Demirhan kardeşim daha sonra girdiği bir sınavda yüksek puan alarak kuş uçmaz, kervan geçmez Çorum Bayramören Müftülüğüne tayin edildi. Orada
görev yaparken ülkemizin Fırat Kalkanı harekatından sonra kadrosu Kilis’e alınarak, dünya istihbarat örgütlerinin cirit attığı Azez, Ceraplus ve Afrin’de görevlendirilmiş olup çok iyi Arapçasıyla bölge halkıyla kurduğu diyaloglar sayesinde kendi aralarındaki provokasyonları önleyerek devletimizin yanında yer almalarına katkıda bulunmuştur. Ayrıca bölgede zarar gören bir çok cami ve eğitim kurumlarının açılmasının yanında Milletimizin ve yardım kuruluşlarının âlicenap yardımlarının savaş mağdurlarına düzenli olarak ulaşmasında öncülük etmiştir. Buradaki üç yıl hizmetinin sonunda şimdi de çok büyük Suriyeli nüfusun yaşadığı İstanbul’a il müftü yard. olarak tayin edilerek göç ve göçmenlerin toplumumuza uyumlarını sağlamak, muhaberatın provakosyonlarına mani olmanın yanında, bağımlılıkla mücadele, hastanelerde manevi rehberlik, engellilere dini hizmetlerle ilgili projelerin yürütülmesini sağlamakla görevlendirilmiştir. Uhdesine verilen her görevi bihakkın ifa eden kardeşimiz, buradaki görevlerini de başarı ile yürütmektedir. Allah ülkemizde koltukla yükselen değil, koltuğu yükselten, oturduğu koltuğa değer katan çalışan, gayret sarfeden kardeşlerimizin sayısını artırsın.
İşte ülkemin bu yönünü de çok seviyorum. Bilgin, birikimin, maharetin varsa Allah sizi bulduruyor, insanlar da sizi layık olduğunuz yere kadar getiriyor. Ben iyi biliyorum ki bir köylü çocuğu olarak Hüseyin Demirhan hiçbir siyasinin, hiçbir milletvekilinin etrafında dolaşarak buralara gelmedi. Bu genç kardeşimin ülkemize ve dinimize hizmet yolunda Allah gayretlerini artırsın yolunu açık etsin kardeşim.
Not: İstanbul programımda İl Müftü Yard. Sayın Hüseyin Demirhan kardeşimi ziyaret ederek hasretlik giderdik. www.kadirkeskin.net
Yorumlar
Kalan Karakter: