BABALARIN SESİZ ÇIĞLIĞI
Yayınlanma :
26.05.2022 12:07
Güncelleme
: 26.05.2022 12:07
“Boşanmış Mağdur Babalar Derneği Onursal Başkanı S.Geyik, yaptığı
açıklamada, çiftlerin boşanmasının ardından asıl mağduriyeti çocukların
yaşadığını, bazı boşanmalar sonrası velayeti kaybeden kişinin çocuğunu icra
yoluyla görebildiğini anlattı.”
Bu haberlere ilaveten TV ekranlarından Avukat bir baba da 600 Tl yatırıp
pedegok nezaretinde çocuğunu görmeye çalışırken, çocuğun ağlaması üzerine
Pedegok “ Çocuğun psikolojisi bozuluyor” gerekçesiyle çocuğun öz babasıyla
görüşmesine müsaade etmez. Avukat baba “ Avukat olarak ben çocuğumla
görüşemezsem sade vatandaşlar nasıl görüşür?” diye gözyaşları içinde adeta
çığlık atıyordu.
Yapılan istatistiğe göre genç evlilerin ilk yıllarındaki boşanmalarda büyük ölçüde
büyüklerin sebep olduğu ifade edilmektedir. Ama bana kalırsa, esas sebep
gençlerin kendileridir. Onca yaşadıkları güzellikleri unutup aralarında bir sıkıntı
yaşadıklarında ailelerine yaşadıkları güzellikleri değil de, yaşadığı sıkıntıyı iki
gözü iki çeşme akıttıkları gözyaşlarına dayanamayan anne- babalar da maalesef
sonunu düşünmeden çocuklarının boşanmalarına yangına su ile gitmeleri
gerekirken körükleyerek gidiyorlar. Şunu bilelim ki insanın soyu birdir, fıtratı
farklıdır. Her evlilikte boşanmak için yüzlerce sebep vardır ama boşanmamak
için de binlerce sebep vardır. Çiftlerde yüz kızartıcı bir durum yoksa o evliliği
yürütmekte yarar vardır. Çünkü en iyi evlilik birinci evliliktir. İncir kabuğunu
doldurmayacak sebeplerle arkada kalan boynu bükük yavrularla, genç yaşta
dul kalan gençler, sonunda daha büyük sıkıntılara katlanmak zorunda kalıyorlar.
Seminerlerim dolayısıyla Cezaevlerini yakından tanıyan biri olarak gençlik
cezaevlerini dolduran gençlerin çoğunluğunu büyük oradan parçalanmış aile
çocukları işgal etmektedir.
“Boşandıktan sonra çocuklarının velayeti anneye verilen bazı babalar, evlatlarını
ayda 2 kez icra yoluyla görebiliyor. Çocuklarını görebilmek için her ay yaklaşık
600 lira para ödemek zorunda kalan babalar, kendi aralarında birleşerek
“Boşanmış Mağdur Babalar Derneği” kurarak haklarını aramaya çalışıyorlar.
Her iki tarafın da büyükleri eşler arasında yüz kızartıcı bir durum yaksa,
çocuklarının ileride, yukarıdaki büyük sıkıntıları yaşamaması için lütfen
aşağıdaki “ İki Kaynana Örneği” yazımı dikkatle okuyun. Gençlerin
mutsuzluğuna değil, mutluluğuna katkıda bulunun. Onların yaşadıkları sıkıntıları
zamanla sizin de yaşadığınızı unutmayın.
Biliyorsunuz Adana, Mersin taraflarında yaz geceleri aile bireyleri bir zamanlar
evlerin üzeri toprak olduğu için evin damında( üstünde) uyurlar. Anne bakıyor ki
oğlu ile gelin sarmaş dolaş yatıyorlar. Bu durumu hazmedemeyen anne, oğlunu
uyandırır “ Oğlum bu sıcakta sarmaş, dolaş nasıl yatabiliyorsunuz. Terleyip
hasta olacaksınız” diye mışıl mışıl uyuyan oğlunu, gelinden ayırır. Aynı anne bir
de bakar ki damın öbür köşesinde çok sevdiği kızı ile damadı birbirlerinden en
az yarım metre uzakta uyuyorlarmış. Bu defa anne onları yavaşça uyandırır “
Yavrularım gecenin bu soğuğunda ayrı yatılır mı? Neden birbirinize sarılıp
ısıtmıyorsunuz?”diyerek oların da sarmaş dolaş yatmalarını sağlar. Bunu duyan
gelin oturmuş, ellerini açmış, kaynananın duyacağı bir şekilde “ Ey kurban
olduğum yüce Allah’ım! Sen nelere kadirsin. Aynı anda damda iki mevsimi
(yaz ve kışı)birden yaratıyorsun.!”
Hayatta mevsimler hep aynıdır. Ama bu mevsimi birileri için kar, fırtına, dolu
yağmur, birileri için de güllük gülistanlıktır, bahar mevsimidir. Bunu belirleyen
ise bakış açılarımızdır. İşte sarmaş dolaş birbirine sarılıp yatan oğlu ve gelinini
kıskanan anne. Bu anne evlat kokusunu gelini ile paylaşmak istemeyin bir anne
ve kaynana örneği. Bu tür kaynanalar gençlerin en güzel günlerini cehennem
hayatına çeviren annelerdir.
İkinci kaynana örneği:
Fatma teyze genç yaşta beyini kaybeder. Yetim kalan tak yavrusunu övey baba
elinde büyümesin, diye saçını süpürge yapar; çalışır, çabalar ve oğlunu büyütür,
okutur ve iyi bir meslek sahibi yaparak hayat hazırlar. Oğlunun evlenme zamanı
gelir. Oğlunun bulup beğendiği kıza da muvafakat eder. Karşılıklı rıza ile güle
oynaya düğünleri yapılır. Oğlunu ve gelinini balayına gönderir Açık büfeli, yıldızlı
otellerde balayını geçiren damat bey, her vesile ile annesinden söz eder. “ Bu
yemeği annem daha güzel yapar, annemin yaptığı tatlıları hiç kimse yapamaz,
annemin çorbalarının kokusu başka vs” gibi tatilleri boyunca sürekli annesinin
yemeklerini metheder durur. Tabi gelin de fark ettirmeden hep burun kıvırarak
tasdik eder.
Balayı bitmiş, dönme zamanı gelmiştir. Fatma teyze, oğlu ve gelinini dönecekleri
günün akşamında evinde ağırlamak ister. Onlarla beraber yakın akrabalarıyla, eş
ve dostla yemek yenilecektir. On parmağında ondan fazla hüner olan Fatma
teyze, dillere destan meşhur yemekleriyle misafirlerini ağırlamak ister.
Sabahtan mutfağa girer şarkı söyleyerek akşam misafirlerine ikram edeceği
yemekleri yapmaya başlar; çünkü akşam biricik gelini ile gözbebeği olan oğlunu
yemeğe alacaktır. Yakın akrabalarını da bu mutlu günlerinde beraber olmaları
için yemeğe çağırmıştı. O gün Fatma teyze, bütün gün mutfaktan çıkmaz. İkram
edeceği yemeklerini bir güzel yaparken diğer taraftan da yemek masasını
düzenler.
Akşam olur; gelini, oğlu, akrabaları ve eş dost hep beraber evde toplanırlar.
Masa muhteşem. Üzerinde bembeyaz dantelli örtü, masanın ortasında güzel bir
vazo içinde kırmızı beyaz güllerle buram buram kokan yasemin çiçeği, porselen
tabaklar, kısacısı servise hazır dört dörtlük ve çok ince zevkle donatılmış yemek
masası. Akşam olur, başta damat ve gelin olmak üzere bütün davetler masada
yerlerini alırlar. Mutfaktan gelecek yemekleri beklemeye başlarlar. Mutfaktan
yemekler gelir, İlkönce çorba servisi yapılır. Çorba soğuk ve oldukça tuzludur.
Misafirler nezaketen birkaç kaşık alırlar, ardından köfteli patates yemeği gelir.
Patatesler yanmış, ama köfteler kıpkırmızı pişmemiş. Son olarak tatlılar ikram
edilir. Tatlılar un kokuyor, hem pişmemiş, hem de hamur halinde. Lokmalar
herkesin ağzında büyür. İkram edilen yemeklerin hem görüntüsü, hem de
yenmesi çok berbat. Beri tarafta gelinle damat yan yana oturuyorlar. Ve gelin
her kaşıkta kinayeli bir şekilde kocasına bakar “ Bu mu annenin güzel
yemekleri?” demek ister. Sofradaki davetlilerin hiç biri, yemeklerin bu kadar
kötü oluşunu Fatma Teyzenin yüzüne vurup onu bu mutlu gününde üzmek
istemezler.
Nihayet misafirler, gelin ve oğul yarı aç, yarı tok sofradan kalkarlar. Beri tarafta
Fatma teyzenin oğlu, hanımının karşısında son derece mahçup olmuştur.
Yemekten sonra adet olduğu üzere acı kahveler içilir. Fatma teyzenin oğlu ve
gelini müsaade isterler, annelerinin ve misafirlerin ellerini öperek evden
ayrılırlar. Evde kalan akrabalar, yaşanan bu durama bir anlam veremezler.
Merak içinde “ Hayrola Fatma hanım, içimizde en güzel yemek yapan sensin.
Senin yemeklerini yerken nerdeyse parmaklarımız yiyeceğimiz gelirdi. Bugün
hasta mıydın bir üzüntün mü vardı? Yemekler neden bu kadar berbattı?” diye
sorarlar. Fatma teyze, gayet sakin ve neşeli bir şekilde cevap verir. “ Hayır, hasta
filen değildim. Üstelik en mutlu günüm.” der. Akrabalar, daha şaşkın bir şekilde
“ Pekâlâ, bu yemekler neyin nesiydi böyle?” dediklerinde Fatma teyze taşı
gediğine koyar: “ Oğlum bundan sonra benim yemeklerimi ve benim
meziyetlerimi anlatarak güzel gelinimin kalbini kırsın
istemedim.”der.www.kadirkeskin.net
Not: Kültüre ve eğitime duyarlı Şehzadeler Belediye Başkanı Sayın Ömer
Faruk Çelik beyefendiyi makamında ziyaret ederek yeni çıkan kitaplarımı
takdim ettim. Kendilerine çok teşekkür ederim.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: