Aslında daha önce yazacaktım hep araya farklı konular farklı gündemler girdi konu bütünlüğü dağıldı gitti. Şimdi toplamaya çalışacağız bakalım yine araya başka konular girmezse.
Bu ülke ne çektiyse genel olarak aynı şeyi düşünmek zorunda hissettirildiğinden çekti. Kimse ne günümüz söylemiyle empati ne de bizim kültürümüz de olan diğergamlık yaptı. Empati diyenler de diğergamlık diyenler de aslında aynı şeyi söylemişlerdi ama biz kelimelerle bile senci benci olduğumuz için çok fazla da yadırgamamak lazım ülkede ki yaşananları.
Çünkü bunları yapanlar dışarıdan gelse de içimizden oldu olan. Ne zaman kendimizden uzaklaştık o zaman karşımızdakini beğenmemeye başladık. Zannettik ki doğru bizdik ve medeniyet saraylarında tuvaletin olmadığı dönemlerde yıkanmayı bilmedikleri için parfümün icadının olduğu zamanlarda bizim Ağrı Doğubeyazıt’t aki mimari şaheser İshak Paşa Sarayında tuvaleti hamamı şöyle dursun ısınmada kalorifer sisteminin kullanıldığını unuttuk.
Ali Kuşçu, Akşemseddin, El-Birûnî (Beyrunî), Câbir bin Hayyân, El-Cezerî, El-Kindî, Hezârfen Ahmet Çelebi, Mimar Sinan, İbn-i Sinâ, İbn'ül Heysem, Farabî, Fergânî, Hârezmî, Gazzâlî, Ömer Hayyam, Pîrî Reis, Kâtip Çelebi ve Uluğ Bey'i unuttuk belki de hiç duymadık.
Bunu küçümsemiyorum duyulmayabilir, okunmayabilir, söylenmeyebilir, anlatılmamış olabilir hepsine eyvallah diyebiliriz. Ancak karşındakinin fikrine, zikrine, görüşüne, ideolojisine, inancına saygı çerçevesinde eleştirmek makul olabilir ama onun haklarını elinden almak onu yok saymak alay etmek hatta ve hatta onu kendi ülkesinden başka yere göndermek bunu dile getirmek hiç de insani bir hareket değildir. İnsani olmadığı gibi ilmi bir hareket de değildir.
Bu ülkeyi kurtaracak tek şey konuşmak, konuşabilmek ve birbirimizi anlayabilmekten geçer.
Çok basit anlatıyorum. Bir elin beş parmağı nasıl bir olmuyorsa nasıl aynı anne ve babadan doğan kardeşler bile bir konu hakkında farklı düşünebiliyorsa herkesten de aynı şeyi beklemek bu ülkenin bir arada kalması için kanını bu toprağa gözünü kırpmadan feda eden şehitlerimizin aziz hatırasına da hem hakaret hem de saygısızlık olur. Onlar bu vatanı bize bu şekilde şımarıklık yapmamız için bırakmadı.
Bu ülkede yıllarca sağ – sol kavgaları sürdü. Civan gibi vatan evlatları bir hiç uğruna diyorum çünkü bu işlerin çıkış noktası konuşamamaktan konuşturulmamaktan kaynaklanan benim gibi düşünmüyorsun çıkarımından kavgalarda toprağa düştü. Sonra Başörtüsü ve Türban üzerinden İslamcı ve Laik çatışmaları başladı. En acı tablosu 28 Şubat’ta yaşandı. İkna odaları okula alınmayan gençler vs vs. Arından son senaryo Türk – Kürt ayrışması. Bunların hepsini konuşarak yenebiliriz. Konuşmazsak saman çöpünün rüzgarda savrulması gibi yok olur gideriz.
Şimdi bu kadar girişten sonra konumuza gelelim. Konumuz yine Celal Bayar Üniversitesi yine Hafsa Sultan Hastanesi. Akademik başarılarla aslında bu yazıyı kaleme almak isterdim ama işte insanın her istediği her zaman olmuyor. İnşallah onu da başka bir zaman kaleme almak nasip olur.
Yukarıda da dediğim gibi biz karşımızdakini ötekileştirmediğimiz zaman karşımızdakini yaftalamadığımız zaman müreffeh medeniyetler seviyesine çıkacağız. Bu da bu ülkede yaşayan 84 milyon vatandaşı ayrım yapmadan sarıldığımız bağrımıza bastığımız zaman başaracağız.
Keşke bunu Celal Bayar Üniversitesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Cemal Bilaç hoca da başarabilseydi. Aslında kendisiyle çok benzer yönlerimiz var o da paylaşımlarında gördüğüm kadarıyla iyi bir Fenerbahçeli, iyi bir çevreci özellikle yere çöp atanlara karşı duyduğu hassasiyetin aynısını sigara izmariti atanlara da karşı aynı şeyleri paylaşıyoruz. Ancak kendisiyle aynı şeyleri düşünmeyen insanlara karşı da aynı hassasiyeti gösterebilseydi.
Sosyal medyayı özellikle Twitter’ı aktif kullanan Cemal Bilaç hocamız 30 Ağustos 2017, saat:12.21’de ki fotoğraflı bir paylaşımı aynen yazıyorum “Anadiliniz arapça ise tabii ki anadilinize yabancı kalmayın… YALLAH ARABİSTAN’A!!” yabancı dil kitaplarının üzerinde bu anadiliniz ibaresi yazar. Burada ki anadiliniz kelimesinden niyetle Arapça öğrenmek isteyenleri 28 Şubat zihniyetine benzer bir tutum ile sadece inanç üstünden dışlamak hiç hoş değil. Orada Arapça değil de İngilizce, Almanca, Fıransızca yazsaydı böyle bir paylaşım “YALLAH İNGİLTEREYE, YALLAH ALMANYAYA, YALLAH FRANSAYA” diye bir paylaşım yapmayacaktı. Buna olan inancım başka bir paylaşımında ise balık lokantasında alkol yok diye kendisini “kedi miyim ben” diye isimlendirmesi ve daha bir çok paylaşımı.
Dediğim gibi keşke çevreye gösterdiği hassasiyeti aynı şeyleri düşünmeyen insanlara da gösterebilseydi. Çünkü biz farklı düşüncelerin zenginliğiyle övünebileceğimiz bir coğrafyanın insanlarıyız. Bu bizim zenginliğimiz olmalı ayrışmalarımız değil.
Selam, Dua ve Muhabbetle...
Bu ülke ne çektiyse genel olarak aynı şeyi düşünmek zorunda hissettirildiğinden çekti. Kimse ne günümüz söylemiyle empati ne de bizim kültürümüz de olan diğergamlık yaptı. Empati diyenler de diğergamlık diyenler de aslında aynı şeyi söylemişlerdi ama biz kelimelerle bile senci benci olduğumuz için çok fazla da yadırgamamak lazım ülkede ki yaşananları.
Çünkü bunları yapanlar dışarıdan gelse de içimizden oldu olan. Ne zaman kendimizden uzaklaştık o zaman karşımızdakini beğenmemeye başladık. Zannettik ki doğru bizdik ve medeniyet saraylarında tuvaletin olmadığı dönemlerde yıkanmayı bilmedikleri için parfümün icadının olduğu zamanlarda bizim Ağrı Doğubeyazıt’t aki mimari şaheser İshak Paşa Sarayında tuvaleti hamamı şöyle dursun ısınmada kalorifer sisteminin kullanıldığını unuttuk.
Ali Kuşçu, Akşemseddin, El-Birûnî (Beyrunî), Câbir bin Hayyân, El-Cezerî, El-Kindî, Hezârfen Ahmet Çelebi, Mimar Sinan, İbn-i Sinâ, İbn'ül Heysem, Farabî, Fergânî, Hârezmî, Gazzâlî, Ömer Hayyam, Pîrî Reis, Kâtip Çelebi ve Uluğ Bey'i unuttuk belki de hiç duymadık.
Bunu küçümsemiyorum duyulmayabilir, okunmayabilir, söylenmeyebilir, anlatılmamış olabilir hepsine eyvallah diyebiliriz. Ancak karşındakinin fikrine, zikrine, görüşüne, ideolojisine, inancına saygı çerçevesinde eleştirmek makul olabilir ama onun haklarını elinden almak onu yok saymak alay etmek hatta ve hatta onu kendi ülkesinden başka yere göndermek bunu dile getirmek hiç de insani bir hareket değildir. İnsani olmadığı gibi ilmi bir hareket de değildir.
Bu ülkeyi kurtaracak tek şey konuşmak, konuşabilmek ve birbirimizi anlayabilmekten geçer.
Çok basit anlatıyorum. Bir elin beş parmağı nasıl bir olmuyorsa nasıl aynı anne ve babadan doğan kardeşler bile bir konu hakkında farklı düşünebiliyorsa herkesten de aynı şeyi beklemek bu ülkenin bir arada kalması için kanını bu toprağa gözünü kırpmadan feda eden şehitlerimizin aziz hatırasına da hem hakaret hem de saygısızlık olur. Onlar bu vatanı bize bu şekilde şımarıklık yapmamız için bırakmadı.
Bu ülkede yıllarca sağ – sol kavgaları sürdü. Civan gibi vatan evlatları bir hiç uğruna diyorum çünkü bu işlerin çıkış noktası konuşamamaktan konuşturulmamaktan kaynaklanan benim gibi düşünmüyorsun çıkarımından kavgalarda toprağa düştü. Sonra Başörtüsü ve Türban üzerinden İslamcı ve Laik çatışmaları başladı. En acı tablosu 28 Şubat’ta yaşandı. İkna odaları okula alınmayan gençler vs vs. Arından son senaryo Türk – Kürt ayrışması. Bunların hepsini konuşarak yenebiliriz. Konuşmazsak saman çöpünün rüzgarda savrulması gibi yok olur gideriz.
Şimdi bu kadar girişten sonra konumuza gelelim. Konumuz yine Celal Bayar Üniversitesi yine Hafsa Sultan Hastanesi. Akademik başarılarla aslında bu yazıyı kaleme almak isterdim ama işte insanın her istediği her zaman olmuyor. İnşallah onu da başka bir zaman kaleme almak nasip olur.
Yukarıda da dediğim gibi biz karşımızdakini ötekileştirmediğimiz zaman karşımızdakini yaftalamadığımız zaman müreffeh medeniyetler seviyesine çıkacağız. Bu da bu ülkede yaşayan 84 milyon vatandaşı ayrım yapmadan sarıldığımız bağrımıza bastığımız zaman başaracağız.
Keşke bunu Celal Bayar Üniversitesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Cemal Bilaç hoca da başarabilseydi. Aslında kendisiyle çok benzer yönlerimiz var o da paylaşımlarında gördüğüm kadarıyla iyi bir Fenerbahçeli, iyi bir çevreci özellikle yere çöp atanlara karşı duyduğu hassasiyetin aynısını sigara izmariti atanlara da karşı aynı şeyleri paylaşıyoruz. Ancak kendisiyle aynı şeyleri düşünmeyen insanlara karşı da aynı hassasiyeti gösterebilseydi.
Sosyal medyayı özellikle Twitter’ı aktif kullanan Cemal Bilaç hocamız 30 Ağustos 2017, saat:12.21’de ki fotoğraflı bir paylaşımı aynen yazıyorum “Anadiliniz arapça ise tabii ki anadilinize yabancı kalmayın… YALLAH ARABİSTAN’A!!” yabancı dil kitaplarının üzerinde bu anadiliniz ibaresi yazar. Burada ki anadiliniz kelimesinden niyetle Arapça öğrenmek isteyenleri 28 Şubat zihniyetine benzer bir tutum ile sadece inanç üstünden dışlamak hiç hoş değil. Orada Arapça değil de İngilizce, Almanca, Fıransızca yazsaydı böyle bir paylaşım “YALLAH İNGİLTEREYE, YALLAH ALMANYAYA, YALLAH FRANSAYA” diye bir paylaşım yapmayacaktı. Buna olan inancım başka bir paylaşımında ise balık lokantasında alkol yok diye kendisini “kedi miyim ben” diye isimlendirmesi ve daha bir çok paylaşımı.
Dediğim gibi keşke çevreye gösterdiği hassasiyeti aynı şeyleri düşünmeyen insanlara da gösterebilseydi. Çünkü biz farklı düşüncelerin zenginliğiyle övünebileceğimiz bir coğrafyanın insanlarıyız. Bu bizim zenginliğimiz olmalı ayrışmalarımız değil.
Selam, Dua ve Muhabbetle...