Bu dilekçeler, ailelerin haklarını savunmaları ve olası baskılara karşı bilinçli hareket etmeleri amacıyla tasarlanmıştır.
DİLEKÇE İLE İLGİLİ İZAHAT
Bu dilekçe; a-) Aile Mahkemesinde, aile mahkemesi olmayan yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülen davalarda yani “Görevli mahkemede” görülen davalarda ve mahkemenin de kararında 14 günlük Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolunun açık olduğunu doğru bir şekilde gösterdiği, aileyi duruşmada dinlediği durumlarda kullanılır. Bunlarda bir eksiklik-yanlışlık var ise (Çocuk Mahkemesinde dava görülmüş, 7 günlük itiraz süresi gösterilmiş, itiraz makamı olarak çocuk-aile-asliye mahkemeleri gösterilmiş ise) bunlar usuli istinaf-itiraz sebepleridir ve dilekçede belirtilmelidir!
b-) Yine aile doğumdan sonra 1 kerede de olsa topuk kanı verilmiş ve başka bir sebeple (Mesela sarılık bahanesi ile) topuktan kan alınmış yahut da doğum sonrası tetkik için çocuğun başka yerinden (El sırtı-alın vs.) birkaç tüp kan alınmış ise bu itiraz-istinaf sebebi olarak dilekçede gösterilmelidir. 2. Defa test kanı alınamayacağı ile ilgili AYM kararı mevcuttur. (2020/22948 Sayı, 19.12.2023 tarihli)
c-) Eğer doğumdan itibaren 6 ay geçmiş ise (Her ne kadar bu hukuki bir zamanaşımı süresi olmasa dahi) Sağlık Bakanlığı böyle bir süre ile kendini kısıtladığı için bu durum dilekçede belirtilmelidir.
d-) Mahkeme aileyi dinlemeden karar vermiş ise; bu önemli bir usul eksikliği olduğu için bu husus dilekçede belirtilmelidir.
e-) BU DİLEKÇE: Sosyal Hizmetler Raporu olmadan, mahkemenin tedbir istenen çocuğu konusunda uzman bir çocuk doktorunun muayenesinden geçirtmeden, 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanuna ve 29.06.2016 tarih, 2014/4077 Numaralı (Muhammed Ali Bayram) Anayasa Mahkemesi kararını dayanak karar vermesi durumunda kullanılır. Eğer mahkeme Muhammed Ali Bayram Kararını dayanak yapmamış ise bu bölümde dilekçeden çıkartılabilir.
f-) Bu dilekçeyi kullananlar ilgili alt mahkeme kararının İSTİNAFTAN BOZULMASI BEKLENTİSİ İÇİNDE OLMAMALIDIR! Burada amaç istinaf başvurusu ile süre kazanmaktır. (Ve belki vicdan sahibi hâkimleri uyarmaktır.) Her ne kadar aşağında belirtiğimiz istinaf sebepleri doğru olsa dahi yargı baskı altında olduğu için başka konularda uyulan bu “ROPORSUZ TEDBİR KARARI VERİLEMEYECEĞİ” hususuna topuk kanı konusunda uyulamamaktadır. Elbette bizim görüşümüzdeki ve korkusuz hâkimler her hâlükârda bu kararı bozabilir.
g-) Onun haricinde (Alt mahkeme aşamasın da geçmese dahi) İstinaf Mahkemesi aşamasında 6 aylık süre geçmiş veya geçecek ise; İstinaf mahkemesinin “ÇOCUĞUN SAĞLIK DURUMUNUN TEKRAR DEĞERLENDİRİLMEK ÜZERE” bozduğu ve alt mahkemeye gönderdiği görülmektedir. Eğer İstinaf aşamasında bu 6 aylık sürenin geçmesi söz konusu ise bu durum dilekçenin üst kısmına yazılarak istinaf mahkemesinin dikkati çekilmelidir.
h-) Aileler endişe içinde (Kulaktan dolma bazı yanlış bilgiler ile) KENDİLERİNCE GEREKLİ BAZI BİLGİLERİLERİ VE YAŞADIKLARI OLAYLARI DİLEKÇEYE EKLEMEMELİDİR. Dilekçenin kısası makbul olmasına rağmen dilekçe zaten yeterince uzundur. Benim deneyimime göre aileler genellikle böyle hatalar yapmakta, dilekçeyi hâkimin dikkate almayacağı-hukuk dışı konular ekleyerek uzatmaktadırlar. Bunlar dilekçenin bütünlüğünü bozmakta ve bu tür ekler dilekçenin ciddiye alınmamasına ve hatta tamamen okunmasına engel olmaktadır.
i-) Dilekçeye 1-2 örnek karar ve 1-2 tıbbi makale eklenebilir, ancak bu da abartılmamalıdır. Çünkü mahkemeler bu konuda karar verirken emsale göre değil “Seçtikleri tarafa göre” karar vermektedirler. Hukuka uygun bir şekilde böyle bir tedbir kararının verilmesi zaten mümkün değildir.
j-) Yine Sosyal Hizmetler Raporu var ise (Aile Bakanlığı evi ziyaret etmiş ise) dilekçedeki bununla ilgili bölümlerde çıkartılmalıdır. Yine 1.Maddenin cc-) bölümü; Mahkemenin (örneğin üniversite hastanesinde görev yapan) bir çocuk doktorundan “Topuk kanı testlerinin yapılmamasının çocuğun hayatını-geleceğini tehlikeye attığına dair bir görüş alması” halinde kullanılmalıdır. Aksi halde silinmelidir.
Dilekçeyi kendi bilgilerinize göre doldurarak ve altına anne-baba tarafından ayrı ayrı imza atılmalıdır. Bu yazdığımız bölüm dilekçeye dahil değildir ve dilekçe çıktısı alınmadan önce SİLİNMESİ unutulmamalıdır.
------------------------------------------------
SAMSUN BÖLGE ADLİYESİ ( ) İLGİLİ HUKUK DAİRESİNE
Gönderilmek Üzere
REŞADİYE 1. ASLİYE HUKUK ( veya 1. AİLE ) MAHKEMESİNE
DOSYA NO : 2025/…… E. 2025/…...K.
İSTİNAF EDENLER : 1-) (Anne) ……………….. (TC. )
Adres:
2-) (Baba) ……………….. (TC. )
Adres:
MÜŞTEREK ÇOCUK : ……………………… (TC. )
Adres:
DAVACI/İHBAR EDEN : …..... İl Sağlık Müdürlüğü / …… Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü.
GEREKÇELİ KARARIN
TEBLİĞ TARİHİ : ………….
KONU : ………………..Mahkemesinin 5395 Sayılı Yasaya göre “Aile Mahkemesi Sıfatı ile” verdiği 2024/6……E. 2025/ ….. K. Sayılı Kararının BOZULMASI İSTEMİ İLE İSTİNAF nedenlerini içerir dilekçemizdir.
A-) USULE YÖNELİK İSTİNAF SEBEPLERİMİZ
1-) TEDBİR KARARINA GEREKÇE OLABİLECEK COCUĞUN ŞAHSINA MÜNHASIR BİR SAĞLIK RAPORU VE SOSYAL HİZMETLER RAPORU YOKTUR.
a-) ……………Hukuk Mahkemesince uzman bir doktora çocuk bizzat muayene ettirilerek, hangi sebeplerle çocuğun sağlığının-geleceğinin tehlikede olduğunu somut tıbbi gerekçeler ile ortaya koyulmadan, taraf olan idarenin soyut, genel ve objektif olmayan iddiaları esas alınarak sağlık koruma amaçlı bir tedbir kararı verilemez. Bu rapor örneğin; “Şu şu hastalık bulguları sebebi ile çocukta şu genetik hastalığın olması kuvvetli ihtimaldir, yapılacak test ile teşhis kuvvetlendirilmelidir…” babında olmalıdır ki bu testlerin yapılmasının bir gerekçesi olabilsin, aksi takdirde taranan bu 6 hastalığa ilişkin testlerin yapılmayan diğer binlerce hastalık testinden farkı yoktur. Bu yönde raporlar ise mahkemece temin edilmemiştir.
Nitekim Yargıtay’a göre de çocuklar hakkında koruma amaçlı sağlık tedbiri kararı verilmesi taleplerinin evrak üzerinden ve yahut uzman görüşüne dayanılmadan karara bağlanması mümkün değildir. (Yargıtay 2. HD. 25.03.2014 T. 2013/24935 E. - 17.02.2014 T. 2013/16794 E. 2014/2877 K.)
Yine Bursa BAM 2. HD 2024/2575 E. 2024/2379 K. sayılı kararında:
“Dava, 5395 sayılı Yasaya göre sağlık tedbiri uygulanması talebine ilişkindir. (HMK m. 27) çerçevesinde
“Delillerinin sorulması ve gösterildiği takdirde usulünce toplanıp, gerektiğinde uzman bilirkişilerden görüş alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken… istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına…” demektedir. (Bu yönde çok sayıda emsal karar mevcuttur.)
Ayrıca bu testler (PCR testleri) kandaki bazı maddelerin olmasına, azalıp-artmasına ilişkindir ve diğer klinik bulgular ile desteklenmeden bu test sonuçları hastalık tanısı koymak için tek başına yeterli değildir, çünkü bu maddelerin olması, fazlalığı-azlığı başkaca sebeplere dayanabilir. (Doç. Dr. Cüneyt Konuralp/Prof. Dr. Alişan Yıldıran- Topuk kanı testleri makale).
Bunun yanı sıra Sağlık Bakanlığınca da otorite kabul edilen “National Institutes of Health” kurulusunun “Yenidogan Taraması” adlı makalesinde: “Bazen bu testler "Yanlış pozitif" üretirler, yani test sonucu pozitif olsa bile, bebekte aslında hastalık yoktur.” Demekte ve topuk kanı alınarak elde edilen test sonucunun güvenilir olmadığı belirtilmektedir.
Saydığımız bu sebepler ile adına “Topuk kanı tarama testleri” denilen bu testler yapılmadığı için çocuğun hayatının sağlığının tehlikede olduğunun iddia edilemeyeceği açıktır. Kaldı ki bu testler ile taranmayan binlerce hastalık vardır. (6000 genetik, 500 metabolik hastalık mevcuttur.)
c-) İdare her ne kadar dosyaya bazı soyut ve genel tıbbi gerekçeler sunmuş olsa dahi; Topuk kanı alınan çocuklar ile alınmayan çocukların kıyaslandığı ve topuk kanı vermeyen çocukların hastalığının daha fazla ilerlediği veya daha fazla ölüm olduğuna dair (Halka açık olarak yapılmış) bir bilimsel-istatistik çalışma dosyaya ibraz edilmeden, değil bu testlerin zorunlu olduğunu faydalı olduğunu dahi iddia edemez. Bu kıyaslamalı bilimsel çalışma ise idare tarafından dosyaya sunulmamıştır.
b-) Yine yukarıda saydığımız sebepler ile ……………… hastanesinde görev yapan …………… isimli doktorun topuk kanı testleri hakkındaki bazı ezberlerin tekrarlanmasına dayanan, çocuğu bizzat incelemeden hazırladığı genel ve sübjektif görüşünün “Sağlık Raporu” adı altında dosyaya ibrazı ile çocuğun hayatı ve sağlığının tehlikede olduğu iddia edilemez.
d-) Yine çocuğun sağlığının-geleceğinin ne suret ile tehlikede olduğuna dair yerinde tespit ile hazırlanmış Sosyal Hizmetler raporu dosyaya eklenmeden bu tedbir kararı verilemez.
2-) TOPUK KANI ALINMAMIŞ ÇOCUK 5395 SAYILI KANUN KAPSAMINDA BİR ÇOCUK DEĞİLDİR.
……………. Mahkemesi kararını 5395 Sayılı Yasanın 5/1-d maddesine dayandırmıştır, ancak;
5395 Sayılı Yasanın (Sağlık Tedbiri) başlıklı 5/1-d) Maddesi; ….çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığının korunması ve tedavisi için gerekli geçici veya sürekli tıbbî bakım ve rehabilitasyonuna….” demektedir.
Yine 5395 Sayılı Yasanın 3/a-1 maddesinde korunma ihtiyacı olan çocuğu; “Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu…” olarak tanımlanmıştır.
Lafzından da açıkça anlaşıldığı üzere bu kanunlar; Sağlığı-gelişimi tehlikede olan, bu sebeple tedavisi, bakımı gereken, ancak bu tedavi ve bakımı ihmal edilen çocuktan bahsetmektedir.
Müşterek çocuğumuz …………’in ise hiçbir sağlık problemi ile doğmadığı gibi, hali hazırda da sağlıklıdır, topuk kanı ile taranan hastalıklara ilişkin bulgular da kendisinde mevcut değildir, kanunun aradığı anlamda çocuğun bakım ve tedavisini gerektirecek hiçbir sıkıntısı yoktur. (Yeni tarihli sağlık durumuna ilişkin belge dosyaya sunulacaktır.)
Ayrıca söz konusu testler ile doğru teşhis koyulacağı, hastalıkların tedavi edileceği Sağlık Bakanlığı ve ilgili ilaç-test şirketleri tarafından garanti edilmediği gibi, taranan bu 6 hastalıktan 3 tanesinin astronomik tedavi ücretleri Devlet tarafından ödenmemektedir; (SMA, Kistik Fibrozis, Fenil Ketonüri)
Örneğin SMA teşhisi koyulan çocuklara önce Spinraza uygulanmakta, bir dozu 70 bin Euro olan bu ilacı SGK ödemektedir, ancak doktorlar tarafından bu ilaç ile sadece hastalığın ilerlemesinin yavaşlatılacağı iddia edilmekte, aileler hastalığın durması için (SGK tarafından parası ödenmeyen) SMA ilacı Zolgensma ya yönlendirilmektedir, bu ilacın ücreti ise 2 milyon dolar’ın üstündedir, bu ilacı kullanmaya yönlendirilen insanlar şehir meydanlarında (Valilik izni ile) dilendirilmektedir. Halbuki Zolgensma ile Spinraza aynı neviden ilaçlardır. (Dr. Uğur Yılmaz )
Ancak Spinraza ilacı tatbikine rağmen bu çocukların hastalığı ilerlemekte, belki de bu ilaç sebebi ile çocuk hastalanmakta (Spinraza’yı bıraktıktan sonra durumu iyiye giden ve Zolgensma ilacı kullanmasına rağmen ölen çocuklar bulunmaktadır.) Bu ilaçları üreten şirketlerin web sayfaları incelendiğinde bunların hastalığı (3 saniye başını daha fazla tutabildiği) gibi muallak vaatlerin olduğu, esasen bir fizik tedavi ilacı olan Zolgensma’nın hiçbir iyileşme-durdurma garanti etmediği görülmektedir. Sağlık Bakanlığınca gönderilen topuk kanı vermeyi reddeden ailelere imzalatılmak istenen matbu “Topuk Kanı Ret Formunda” Kistik Fibrozis’in kesin tedavisi olmadığını…” açıkça söylemektedir. (Dr. Uğur Yılmaz )
Bu durum gereksiz test ve pahalı tedaviler ile çocuğun-ailenin zarar görmesine sebebiyet verdiği gibi, CİDDİ KAMU ZARARINA DA SEBEBİYET VERMEKTEDİR. Kısaca söz konusu testlerin yapılmasında ve çocukların hasta ilan edilmesinde Sağlık Sektörünün ciddi menfaatleri vardır, bu husus mahkemece göz ardı edilmemelidir!
B-) ESASA İLİŞKİN İSTİNAF SEBEPLERİMİZ
………………….Mahkemesini kararındaki dikkate değer tek hukuki gerekçe; 29.06.2016 tarih, 2014/4077 Numaralı: “Ailenin topuk kanı alınmasını tıbbi gerekçe göstermeden reddetmesi halinde tedbir kararı verilebilmesinin Anayasayı ihlal etmediği…” yönündeki Anayasa Mahkemesi kararıdır. Ancak Anayasa Mahkemesinin 19/12/2023 tarih, 2020/22948 başvuru numaralı “Tıbbi gereklilik ortaya koyulmadan ikinci kez topuk kanı alınamayacağı…” yönünde bir kararı olduğu gibi, 22/11/2017 tarih, 2014/4255 numaralı, topuk kanının zorla alınamayacağı yönündeki alt mahkeme kararını kabulü mahiyetin de bir kararı da mevcuttur. ( https://www.haberturk.com/anayasa-mahkemesi-aile-rizasi-olmadan-topuk-kani-alinamaz-1782444 )
………… mahkemesinin dayandığı 29.06.2016 tarih, 2014/4077 AYM kararı iki temel gerekçeye dayanmaktadır, birincisi; “Kanuni dayanak olduğu”, ikincisi; “Çocuğun zarar görmediği” gerekçesine.
1-) KANUNİLİK DAYANAK OLDUĞU GEREKÇESİ:
Birinci gerekçe 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun 3. Maddesinin (I) bendine dayanmaktadır, burada; “Engelli çocuk doğumlarının önlenmesi için, gebelik öncesi ve gebelik döneminde tıbbi ve eğitsel çalışmalar yapılır …Yeni doğan bebeklerin metabolizma hastalıkları için gerekli olan testlerden geçirilerek risk taşıyanların belirlenmesine ilişkin tedbirler alınır…” Demektedir.
Bu adı üzerinde sağlık personelinin hizmetlerini nasıl yapacağını düzenleyen bir kanundur, muhatabı halk değil idaredir, yani sağlık hizmetini yürütmek ile görevli kamu görevlileridir ve bu kanun lafzından anlaşılan; “Sağlık Bakanlığı yetkililerinin bu testler için gerekli imkân ve altyapıyı sağlaması ve ihtiyaç duyanların hizmetine sunmasıdır.”
Bu kanun metninden; “Vücut bütünlüğünü koruyan tüm mevzuatın, anne-babanın tıbbi müdahaleye izin ve ret haklarının yok sayılabileceği, topuk kanı vermek istemeyen ailenin kolluk tarafından etkisiz hale getirileceği, bebeğin anne kucağından zorla kopartılıp, bebekten topuk kanı alındıktan sonra aileye iade edileceğine…” dair bir anlam çıkarmak mümkün değildir.
Ayrıca AYM’sinin bu kararı; aynı kanunun “Tedavi ve tıbbi araştırmaları” düzenleyen 10. Maddesindeki; “Bu araştırmalarda, bireyin hakları… her şeyin üstünde tutulur… araştırma yapılanın yazılı rızası alınır, …muavafakatını her aşamada geri çekebilir…” gibi insan onur ve rızasını koruyan hükümleri ile çeliştiği gibi, aşağıda saydığımız kanunlar ile de çelişmektedir.
1219 sayılı Tababet Ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un m.70/f.I, c.1; “Tabipler…..yapacakları her nevi ameliye için hastanın, hasta küçük veya tahtı hacirde ise veli veya vasisinin evvelemirde muvafakatını alırlar…” demektedir.
Hasta Hakları Yönetmeliği m.24/f.I ; “Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir, hasta küçük veya mahcur ise velisinden veya vasisinden izin alınır…” demektedir.
1999 tarihli Hekimlik Mesleği Etik Kuralları 42. Maddesi; “Reşit ve/veya mümeyyiz olmayan kişiler yönünden veli veya vasisinin aydınlatılmış onamı gerekir…” demektedir.
Yine Türkiye’nin imza koyduğu, TBMM de onaylanması sebebi ile kanun gücünde olan, tıp hukukuna ilişkin uluslararası anlaşmalardan:
-1981 tarihli Lizbon Bildirgesinin 5. Maddesi,
-1984 tarihli Avrupa’da Hasta Haklarının Geliştirilmesi Bildirgesi 3/5. maddesi,
-1995 tarihli Bali Bildirgesinin 5. Maddesi,
-2003 tarihli Bioetik Sözleşmesinin 6/2. Maddesi,
-1964-2023 Dünya Tıp Birliği Helsinki Bildirgesi 25. Maddesi;
Tıbbi müdahale öncesinde; “… Yasal temsilcisinin (veli veya vasisinin) onayının alınması gerekir…” demektedir.
Ayrıca kan ve DNA (6698 Sayılı KVKK m.6 ve devamı anlamında) insana ait en önemli kişisel veri olduğu için kanuni temsilci (Veli-vasi) izni olmadan alınamaz ve işlenemez. Ancak ailelerin bu konudaki endişesine rağmen bu kişisel verilerin korunacağı, ilaç şirketleri ve yabancı ülkeler ile paylaşılmayacağına dair bir hukuki garanti verilmemektedir. Nihayetinde bu kan örnekleri özel şirketlerce test edilmektedir.
Ayasanın 17. Maddesi ise; “…Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz, rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz….” demektedir.
Yukarıda saydığımız kanun maddelerinde aranan “Kanuni temsilci (Veli-vasi) izni” genel olarak; yaralanmış, hasta ve tedaviye muhtaç çocuklar hakkındadır. Ağır hasta veya ağır şekilde yaralanmış çocuklara acil müdahale gereken durumlarda, hayati tehlikeyi bertaraf etmek için kanuni temsilci izni aranmaksızın “AY. 17 maddesindeki tıbbi zorunluluk (Zaruret hali) kapsamında” tıbbi müdahale mümkün iken, topuk kanı ve aşı uygulamasının hiçbir surette kanuni temsilci izni olmadan yapılması mümkün değildir, çünkü bunlar sağlıklı çocuklara uygulanmak istenen, az veya çok zararı olan, fakat faydasına garanti verilmeyen “Koruyucu hekimlik-genel sağlık taraması” kapsamındaki uygulamalardır.
2-) ANAYASA MAHKEMESİNİN “TOPUK KANININ ALIMININ BEBEĞE ZARAR VERMEDİĞİ” İDDİASI:
Anayasa Mahkemesinin ikinci gerekçesi; “Başvurucunun zorunlu uygulamasının sağlık açısından bir soruna yol açtığına ilişkin bir iddiası olmadığı… Söz konusu işlemin (Topuk kanı alınması) başvurucunun sağlığı açısından olumsuz bir etkisinin olduğuna dair bir bulguya rastlanmadığı…” dır.
a-) Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; Tıbbi müdahaleyi ret ve seçim hakkını kullanan aile topuk kanı alınmasının bir zararı olduğunu ispat etmek zorunda değildir, aksine idare topuk kanı alınımının zarar vermediğini ve bir fayda sağlayacağını garanti etmelidir, halbuki idare böyle bir garanti vermediği gibi (Topuk kanı alımının fayda ve zararına dair) hiçbir sorumluluğu da üzerine almamaktadır, buna mukabil de aileyi “Çocuğunun sağlığını tehlikeye atmak ile” suçlamaktadır.
Topuk kanı alımının hiçbir zarar vermediğini kabul etsek dahi; anne-baba (Ve kanuni temsilciler) sağlıklı çocuk üzerinde uygulanmak istenen, genel sağlık taraması kapsamındaki, hakkında hiçbir garanti verilmeyen bu testi “Zararı yokmuş” diye kabul etmek zorunda değildir. Anne-baba hasta çocuğuna önerilen (Ve çoğunluk ile faydası görülen) bir tedaviyi dahi reddebilir. (Hasta Hakları Yönetmeliği 24-25 ve devamı.)
b-) Topuk kanı alımının çocuğa zarara vermeyeceği iddiası da doğru değildir.
aa- )Yeni doğan bebeğin savunma sistemi henüz yeterince gelişmemiştir, kanı kolay pıhtılaşmamaktadır, normal insana göre enfeksiyon kapma riski yüksektir, ona bu dönemde dışarıdan yapılacak her müdahale risk arz etmektedir. Hele hemofili veya Kombine İmmün Yetmezlik (T hücre eksikliği) gibi bağışıklık yetmezliği olan bir çocuktan 2-3 kez topuk kanı alınması, ardından gerek görülmesi halinde tüp tüp kan alınması hayati tehlike arz edebilir. (Prof. Dr. Alişan Yıldıran/Bebeklerde topuk kanı neden verilmemeli-Makale) Ayrıca doğumdan sonraki bir yıl içinde topuğun delinmesinin bebeğin beyin ve sinir sistemi üzerinde olumsuz etkilerini olduğunu söyleyen doktorlar da vardır.(Doç. Dr. Cüneyt Konuralp-Bağışıklığın Arka Bahçesi kitabı Sf. 105-120) Uygulamada çok sayıda çocuk topuk kanı alımından sonra rahatsızlanmakta ve hatta Yenidoğan yoğun bakıma alınmaktadır.
bb-) Yine bilimsel otoritelerce saygın bir dergi kabul edilen “Pain” dergisinde yayımlanan “Even routine painful procedures can be harmful for the newborn” (Rutin ağrılı prosedürler bile yenidoganlar için zararlı olabilir) adlı makalede özetle: “Stresli olaylar, serbest radikal (FR) üretimi de dahil olmak üzere karmasık süreçler aracılıgıyla yenidogan beynine zarar verebilir. Demektedir.
c-) Çocukların topuk kanı alımında dolayı “Acı çekmediği, az acı verdiği için veya kolay olduğu için kanının topuktan alındığı…” ise doğru değildir, aksine yeni doğmuş bebek acıya karşı daha duyarlıdır ve bunun psikolojik olarak çocuğu olumsuz etkilendiğini söyleyen doktorlar vardır. (Prof. Alişan Yıldıran-Bebeklerde topuk kanı neden verilmemeli)
3-) ANAYASA MAHKEMESİ KARARI ÇELİŞKİLER İÇERMEKTEDİR
a-) Anayasa Mahkemesinin zorunlu çocukluk aşıları uygulanmasını ret edip, zorunlu topuk kanı uygulamasını kabul etmesi bir çelişkilidir. İkisi de vücut bütünlüğüne müdahale içermektedir, ikisi de AY.17 madde anlamında tıbbi zorunluluk (Zaruret) kapsamında olmayan, koruyucu hekimlik olarak nitelenen tıbbi müdahalelerdir. Birisinde vücuda bir şey zerk edilmesi, diğerinde vücuttan bir şey çekilmesi bunun hukuki mahiyetini değiştirmez.
b-) Anayasa Mahkemesinin bulaşıcı hastalıkları önlemek için vurulduğu iddia edilen aşılar hakkında olumsuz karar verip, genetik olduğu iddia edilen (Yani bulaşmayan ve iyileştirilemeyen) hastalıklar konusunda kamu sağlığı gerekçesi ile “Zorla topuk kanı alınabileceği” yönündeki karar vermesi ise başka bir çelişkidir.
c-) Hasta çocuk hakkında aileye; istediği tedaviyi-doktoru tercih etme, tedaviyi ret etme hakkı (HHY 24-25) tanınır iken, sağlıklı çocuktan (Testlerin doğru sonuç vereceği ve hastalığın tedavi ve ilerlemesinin durdurulacağı yönünde hiçbir garanti verilmeden) genel sağlık taraması-koruyucu hekimlik kapsamındaki topuk kanının aile rızası hilafına alınmaya kalkılması da büyük bir çelişkidir.
d-) Anayasa mahkemesinin ikinci kez topuk kanı alınmasının tıbbi gerekçelerini ortaya koyulmadan yapılamayacağına dair verdiği B. No: 2020/22948, 19/12/2023 kararı ile de çelişkilidir, çünkü idare ilk kez topuk kanı alırken de somut bir tıbbi kanıt ve gerekçe sunmamaktadır. Zaten uygulamada da (Aile Sağlığı Merkezleri ve hastanelere gelir sağladığı için olsa gerek) 2-8 kez topuk kanı alındığı görülmektedir.
C-) GENEL SAĞLIK TARAMA TESTLERİNİN ZORUNLU KABUL EDİLMESİ AİLENİN İDARE VE TIP SİSTEMİNİN HATA VE SUİSTİMALLERİNE KARŞI ÇOCUĞUNU KORUYAMAMASI SONUCUNU DOĞURUR.
Topuk kanı uygulamasının başına “ZORUNLU” sözcüğünün getirilmesini gerektirecek ne açık bir kanun, nede kanıtlanmış tıbbi bir gerekçe vardır. Topuk kanı ile ilgili kesin olan tek şey Sağlık Sektörünün bu işten para kazandığı ve bu hastalıkların 3 tanesin tedavinin çok pahalı olduğudur.
Aile ve çocukları korumaya yönelik umumi hükümler gerekçe gösterilerek, ailenin velayet-tıbbi müdahaleyi ret-seçme haklarını yok edecek böyle bir karar vermek toplumun geleceği için büyük bir tehlikedir, çünkü testlerin zorunlu kabul edilmesi otomatik olarak prosedüre uygun tedavileri (Zararlarına rağmen) ret etme hakkını ortadan kaldırır ve “Zorunlu tıbbi müdahale” gibi sınırsız bir yetki; kötü niyetli ellerde bir silaha dönüşebilir, hatta yüzbinlerce çocuk (Yanlışlıkla!) tıp sektörünün çıkarı için hasta edilebilir veya öldürülebilir. Yenidoğan çetesi bu görüşümüzü doğrulamaktadır.
NETİCE VE TALEP : 1-) Yukarıda arz ve izah ettiğimiz ve sayın yüksek mahkemenin takdir edeceği diğer sebepler ile İSTİNAF TALEBİMİZİN KABULÜ İLE …………………….Mahkemesinin verdiği, 2025/…… E. 2025/….. K. Sayılı Kararının usul ve esastan BOZULMASINI,
2-) Yargılama masrafları ile avukat tutmamız halinde vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesini saygı ile talep ederiz. Tarih: ……...
Anne Baba
……………………... …………………….
AİLE HİÇ TOPUK KANI VERMEMİŞ, DURUŞMADA DİNLENMİŞ İSE (AİLE VE ASLİYE MAHKEMELERİ İÇİN) İSTİNAF DİLEKÇESİ ÖRNEĞİNİ BURADAN İNDİREBİLİRSİNİZ word-dosyasi-TTZdV1Yz9p.docx
Yorumlar
Kalan Karakter: