"Sağlık Bakanlığının SMA İlaçlarını araştıracağı..." açıklaması eğer; "Biz seçtiğimiz tarafı değiştirdik, artık Uluslar Üstü Tıp Kartelleri ile bağlantılı Tıp Sektörünün değil, Milletin emrindeyiz..." anlamına geliyor ise çok güzel bir gelişme...
Ama eğer amaç; SMA konusunda ortaya çıkan tepkileri yatıştırmak ve Milleti pış-pışlamak ise, bu "Hoş ama Boş" bir açıklama...
Ben Sağlık Bakanlının SMA ilaçlarının ne olduğunu ve etkilerini (Daha doğrusu etkisizliğini) bilmediğini de zan etmiyorum!
Zaten Sağlık Bakanlığının Aileleri topuk kanı vermediği için mahkemelere dikmeye başlaması 2022 yılında SMA'nın topuk kanı tarama listesine eklenmesinden sonra başladı!
Tabi ben "Sağlık Bakanlığı" derken Sayın Memişoğlu ile F.Koca yı aynı kefeye koymuyorum,
Memişoğlunun Sezaryen ile doğumu istemediğini ve "Maymun Çiçeği" sahte salgını algısını yıkmaya çalıştığını gördüm, Yani Osman Durmuş dan sonra gelen en milli bakan diyebiliriz kendisi için.
Ama Bakanlık, Sayın Memişoğlundan çok daha önce "Dünya Bankası ile yapılan antlaşmalar ile...." Özelleşmiş Sağlık Sektörünün ve Uluslar üstü Siyonist Tıp Kartelleri güdümüne girmişti...
Bence Türkiye bağımsız hale gelmedikçe insanımız bu "Sağlık Sektörü Teröründen" kurtulamaz ve (her köşeye yayılmış) Yenidoğan Çetelerinden yakasını sıyıramaz!
Bağımsızlığa giden yol ise;
MİLLETİMİZİN ARTIK SAĞLIK SEKTÖRÜNÜ KULLANMAMASI'DIR!
Sağlık sisteminde yapılan dönüşüm sonucu (Özel, Üniversite, Devlet) tüm hastaneler üç aşağı, beş yukarı aynı sistem ile yönetilmektedir, hepsi özel sözleşmeler ile SSK'ya sağlık hizmet satmakta ve SSK da "Gerekli mi, Gereksiz mi" diye araştırmadan bunların parasını tıkır tıkır ödemektedir.
Sağlık Bakanlığının "Sektör" üzerindeki denetimi çok sınırlı ve yüzeysel konulardadır.
Ve Bakanlığın verilen sağlık hizmetini, yani bu test ve tedavilerin yerindeliğini denetleme yetkisi de yoktur!
Halkın bu gerçeği bilmemesi Sağlık Sistemine kendisini Allah'a teslim eder gibi teslim etmesine sebebiyet vermektedir.
Bir skeç izlemiştim "Bedava test ve manikür..." reklamına kanan kadınlar "Güzellik-Sağlık" merkezine gidiyor, ama bunlara ellerini veren, kollarını geri alamıyordu.
Sonuçta kadınlar korkutularak ve ikna edilerek çirkin veya hasta olduklarına inandırılıyor, bütün paralarını bu estetik ameliyatlara ve bu (güya) tedavilere harcıyorlardı.
Kadınlar da teknolojinin son icadı (Ve aslında para tuzağı olan) bu makineleri kullanarak çağdaş bilimin mucizelerinden yararlandıklarını zan ediyorlardı.
Skeçde abartı ile bunlara evlerini arabalarını sattırıyorlardı, ama günümüzde bunu faydasız ancak iyi pazarlanan ilaçlar için (Bir umut) yapanlarda var ne yazıkki!...
İşte bu skeçteki sistem ile günümüz sağlık sektörü aynı yöntem ve mantık ile çalışmaktadır, halk için hiç bir şey aslında bedava değildir.
"Bu sistemi kullanmaktan başka çaremiz mi var?" diyenlere soracağım soru şudur; "Şifalı suyum yok diye zehir içermiydiniz?
Çare elbette var!
1-) Kendini bilim adı altında adeta tanrılaştırmış sağlık sektörüne değil, Allaha ve yaradılışa güvenmek.
Havadan nem kapıp, televizyon doktorlarının ajitasyonu ile her fırsatta hastanelere gitmemek, gereksiz ve zarar verici bir sürü test yatırmamak, torba torba ilaç yutmamak...
Prof.Dr. Alişan Yıldıran, Dr. Aidin Salih ve Dr. Uğur Yılmaz gibi samimi tıp insanlarına kulak vermek.
(Not: Halk bu ilaç ve testleri bedava zan ediyor ama bu gereksiz test ve ilaçlar sizin SSK primleriniz ile ödeniyor, bu gereksiz kullanımlar ise bize prim artışı, emekli maaşı düşüşü ve enflasyon olarak yansıyor...)
2-) Gerçek bir hastalık halinde ise; para için sizi gereksiz ameliyat, ilaç ve testlere boğmayacak güvenilir hekimlere gitmek.
Avukat Cüneyt Bülent Şeker.
Yorumlar
Kalan Karakter: