Yarın Siz de Dedenden – Ninenden Biri olacaksınız”
Bir insanın gençlik çağı kızlarda 12–17 yaş, erkeklerde ise 13–17 yaş arasıdır. Öncelikle bu yaşlardaki gençleri tanımadan onların eğilimlilerini iyi bilmeden onlarla diyalog kurmak çok zorlaşır, hatta imkânsızlaşır. Yıllardır, gençlerin içinde bulunan ve Hâlâ da bulunmakta devam eden bir eğitimci olarak ben ve eğitimciler, anne babalar bu yaşlardaki çocuklarına yaklaşırken önce kendi gençliklerini hatırlamalı, ondan sonra onlara yaklaşmalıdır. Biz, büyüklerin en büyük yanlışlıkları, bu yaştaki gençlerin kendimiz gibi düşünmeleri ve kendimiz gibi davranmalarını istiyoruz. Sıkıntı da burada başlamaktadır.
O hâlde genç kimdir?
Genellikle ergenlik ve büyüme çağındaki gençler: Heyecanlı, ateşli, çabuk kızmaya elverişli, sabırsız, hareketli, kanlı canlı, bağımsız olmak arzusundadır. Takdir edilip kendini göstermek isteyen veya liderlik arzusundadır. Genellikle de bekâr, belli bir gelire sahip olmayan insanlar grubudur.
İşte ergenlik döneminde olan bu gençlere ailede ve okulda dozunda bir terbiye ve eğitim verilmezse gençler kaba saba davranışlarını artırır, ilgi çekmeyi dener. Davranışları gösterişli ve mübalağalaşır. Bu yaştaki gençlerin seçtiği renkler genelde göz alıcı renklerdir. Yine bu yaşlarda yüksek sesle gülerek kendini otorite göstermek ister. Fikirlerinin doğruluğuna inanır, büyüklerini pasif ve korkak olarak niteler. Çevresini üzmekten zevk duyar. Gençlerde bu tür davranışlarının gelişip gerçekleşmesinde ailenin olgunlaşmayan iletişimin büyük rolü vardır. Küçük yaşta adam yerine konulmuş, gerçekten kendilerine ;sevgi, saygı, ilgi ve yakınlık gösterilmiş gençlerde bu gibi davranışlara rastlanmamaktadır veya diğerlerine nazaran daha az görülmektedir.
Sadece bizde değil, yurt dışında da okullarda disiplin kurulu kayıtlarını incelersek belki yüzde yüz değil ama yüzde doksan itibariyle suç işleyen çocuklar genelde ya baskıcı aile çocuklarında ya da anne veya babası yurt dışında olan ailede şiddetli geçimsizlik yahut parçalanmış aile dramları ortaya çıkıyor. Üvey anne, üvey babaya sahip gençler olduğu görülür. Ailede gerçek sevgiyi tatmayan bu tür aile çocukları, maalesef istenmeyen istikamete doğru yol almaya başlıyor.
Benim, bu arada gençlere de bir çift sözüm olacak. Büyüklerinizle diyalogu sonuna kadar inadına zorlayın. Yanlışa düşmüş, bir anne veya bir baba katiyetle çocuklarının yanlışa düşüp kötü olmalarını istemezler. Büyüklerinize kızıp yorgan yakmaya kalkarsanız başınıza gelecek felaketleri önleyemezsiniz. Biz büyükler bazen size ideal bir örnek oluşturamayabiliriz. Bu yüzden yanlışa saparsanız bunun üzüntüsünü yine önce siz çekersiniz. Zira ateşin önce düştüğü yeri yaktığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Bu arada anne babalara da seslenmek istiyorum. Çocuğunuzla diyalogu asla kesmeyin. Anne babasıyla veya çocuklarıyla iyi diyalog kuranlar kendilerini bir süre yanlışlığa kaptırsa da geri dönüş yapabilmektedirler. Ruhsal anlamda, birtakım çalkantılar yaşasalar da onlarda olumlu gelişmelerde görülür.
Gençlerin bu çağlarda ilgi alanları genişler. Bir şeyler yapıp başarılı olma eğilimleri güçlenir. Toplumdaki olaylara ilgi duyarlar, politika ve ülke yönetiminde fikirler ileri sürerler. Duygu ve düşüncelerini inançla savunurlar. Bu yaşlarda çok idealist düşünürler. Bir anda toplumda hemen eşitliği sağlamak isterler. Kolay ve kısa yollu çözümlere bel bağlarlar. Sanki ellerinde sihirli bir değnek vardır.
Bu yaşlarda yalancı ve sahte önderlerin peşine çok çabuk takılırlar. Hele bir de terör odaklarıyla tanışırsa işte o vakit tam girdabın içine düşmüş olur. İkinci bir girdap ta herkesin her türlü bilgiye ulaştığı bu dönemde ihmalkarlıktır. Anne baba kontrolü dışında kalan bazı kontrolsüz gençler, açık saçık yayınlarla dimağını aşırı derece kirletmektedirler. Bu kirlenme sapkınlıklara yol açmaktadır. Dolayısıyla son yıllarda kamuoyunu meşgul eden İstanbul ve Bursa’daki testere cinayetleri bu sapkınlıkların sonucudur. Özellikle genç kızlar, İnternet aşklarından ve arkadaşlıklarından uzak durmalıdırlar. Zira karşısına kimin ve kimlerin çıkacağı belli olmaz. Özellikle genç kızlar bu yaşlarda hiçbir şeyi anne babalarından gizlememelidirler. Bu yaşlarda uğradığı yanlışlıkları anne babadan saklayarak yalan söyleyerek veya karşıya taviz vererek örtmeye kalkarlarsa tamamen bataklığın içine çekilmiş olurlar.
Gençler, bu yaşlarda yapacağı arkadaşlıklarında mesafeli hareket etmelidirler. Zira teknolojinin zirvede olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Çektiğimiz mailler, yaptığınız telefon konuşmaları, ilişkileriniz yarın karşınıza bir şantaj belgesi ve görüntüsü olarak çıkmasın. Bu tür arkadaşlıkların acı örneklerine çokça şahidim.
Bugün gençlere veremediğimiz en önemli hususlardan biri de kendilerini, kendilerine tanıtamadığımızdır. Ham maddesi toprak olan fayans ve yer döşemeleri imal eden Çanakkale Seramik Fabrikalarının giriş kapısında, Ömer
Hayyam’ın şöyle bir şiirini görmüştüm.
Ey çamurcu tekmeleme, tokatlama, hor görme beni.
Ben senin dedenden, ninenden biriyim,
Yarın sen de benden biri olacaksın!
Onlar, sanki kendilerini hiç yaşlanmayacakmış, hiç ölmeyecekmiş gibi görürler. “ Ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Ne olacağım? Hayatın manası nedir? Biz büyükler bu soruların karşılığını tam manasıyla gençlerimize anlatmakta ihmalkâr davranıyoruz. Ama onların maddi isteklerini yerine getirmede de hiçbir ihmalimiz olmuyor. Özellikle refah seviyesi yüksek ailelerde çocuklar “Hayır!” kelimesini hiç duymuyorlar. Her istekleri yerine getiriliyor. Yarın hayatta veya kurduğu yuvalarda aynı refah seviyesini bulamayabilirler. Hayatta sürekli düz yolda yürümek mümkün değildir. Bizim karşılaştığımız sıkıntılarla onların karşılaşmaması diye bir şey söz konusu olamaz. Hep “Evet”e alıştırılmış çocuklar, bu defa “Hayır” kelimesini duyunca da ardı arkası kesilmeyen sıkıntılar, bunalımlar başlıyor. Boşanmalar, gün ışığına çıkıyor. Bu sebepledir ki ister gençler isterse büyümüş gençler olsun sigara ve uyuşturucuya kapılmaları kolay olmaktadır.
Kötü alışkanlıklara başlamanın başlangıcı; başkasına özenti, ona benzemeye, adamlığını ispatlama şeklinde de görülmektedir. Daha sonra günlük hayatta her yaşta duyulan sevinçler, üzüntüler, ruhsal gerginlik, baskı, düş kırıklığı, heyecan, can sıkıntısı, güvensizlik duyguları sigara ve uyuşturucuya eğilimi artırmaktadır. Ergenlikten sonraki evrelerde de haydi ıslatalım, biraz efkâr dağıtalım, içelim, az çok kafayı bulalım gibi anlayışlarla yanlış alışkanlıklar kalıcı hâle geliyor. Bu yanlışlıklara ve yanlış yollara düşmemenin tek koruyucu şemsiyesi, gençliğin sağlam bir inanca sahip olmasıyla mümkündür.
“Haram” duygusunu beynine ve kalbine yerleştiren insana veya gence bunların zerresini yaptıramazsınız. Başına top tüfek dayasanız da yaptıramazsınız. Şunu gençlerimiz ve büyüklerimiz çok iyice bilmelidirler ki hayatta duyulan bütün maddi hazlar insanı ilelebet mutlu ve huzurlu kılmaz. Maddi hazların hepsi de yaşa göre gelip geçicidir. Genç ve yaşlı olarak şunu bilelim ki: “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”
www.kadirkeskin.net
Yorumlar
Kalan Karakter: