Ülkemin SNELLMAN’ı Sayın Nevzat Yüksel Hocamızı Tebrik ediyorum,(Böyle Eli Öpülesi Meslektaşlarımın Çoğalması Duasıyla…)
Geçtiğimiz yıl “Nevzat Yüksel” ismiyle adresime bir kargo geldi. Kargoyu açtım Yusuf Has Hacip’in bin yıl önce yazdığı “ KUTADGU BİLİG” ile yılar önce lise sıralarında okuduğum Snelman’ın “BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİ” ve Ali Fuat Başgil’in “ GENÇLERLE BAŞBAŞA” kitapları. Adı geçen eserleri yıllar öncesinden okumama rağmen tekrar okudum. Ve kitaplarla ilgili 6 şar bölümlük makale yazarak duygu ve düşüncelerimi siz okurlarımla paylaşmıştım.
Kitaplar için teşekkür etmek amacıyla sosyal medya üzerinden tanıdığım Nevzat Yüksel beyin dili, nezaketi ve yumuşak üslubu ve birbirinden güzel paylaşımları ile aramızda oluşan ünsiyet ve muhabbet sosyal medya vesilesiyle sıcak bir dostluğa, sıcak dostluk da sonunda manevi bir kardeşliğe dönüştü. Eğitim sevdalısı Kaymakam Sayın Uğur Turan beyefendinin daveti, İlçe Milli Eğitim Müdürü Sayın Ahmet Çoşkun’un da organizesi ile İst. Başakşehir Liselerindeki seminerimin akabinde Sayın Nevzat hocamızın görev yaptığı okulun eğitim yanıklısı yakışıklı genç meslektaşım Okul Müdürü Sayın Harun KÜNÜ beyefendinin de daveti üzerine geçtiğimiz yıl Mart ayında seminer için okuluna davetiyle, Sayın Nevzat Yüksel bey kardeşimle de vicahi olarak tanışma imkanım oldu.. Okul müdürü Sayın Harun KÜNÜ bey kardeşim ve sayın Nevzat hocam vesilesiyle Körfez’de birbirinden değerli eğitimci dostlarımla tanışma imkanım oldu. Kendilerine çok çok teşekkür ediyorum.
Peki, sadece Öğrencilerine değil, kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için önce “İçimizdeki çocuğu yaşatalım” sloganıyla işe lokum psküvit dağıtarak işe başlayan Nevzat Yüksel hocamızın amacı nedir? Dili, yüzü, sireti, sureti ve gönlü güzel olan meslektaşım Sayın Nevzat hocamız ne yapmak istiyor? Kitap dostu ve kitap yanıklısı olan ülkemizin Snellman’ı gelin kendi ağzından dinleyerek tanıyalım.
“ Kitap okuma alışkanlığı kazandırılmasıyla ilgili olarak kaleme aldığım yazıyı önce liselerde edebiyat, ortaokullarda Türkçe öğretmeni meslektaşlarına paylaşmak amacıyla başladım. (O zamanlar henüz Hasan Yılmaz’ın, “Öğretmenim Lütfen Bu Kitabı Okur musun?” adlı eserini okumamıştım.)Bu uzun yazıyı ve ayrıca, Ahmet Maraşlı’nın “Okumayı Sevdirme Yolları” (son baskısı “Okumayı Sevdirme Projesi”) adlı kitabıyla ilgili olarak kaleme aldığım iki sayfalık bir tanıtım yazımı fotokopi ile bol miktarda çoğaltıp şeffaf dosya içinde “ürün dosyası” şeklinde hazırlıyor ve bu dosyaları ziyaret ettiğim ortaokullarda Türkçe, liselerde de edebiyat öğretmenlerine hediye ediyordum.
Sonraları, eğitim camiasında yerel bazda da olsa, bir hoşluk meydana getirmek, bir gülümsemeye yol açmak maksadıyla “lokum ve bisküvi” ikram etmek amacıyla, çalışmakta olduğum şehirdeki, ilçedeki okulları ziyaret etmeye başladım. Lokum ve bisküvinin miktarını, okuldaki öğretmen sayısına göre belirliyorum. Zamanla buna, havalı bir isim de verdim: “İçimizdeki Çocuğu Yaşatalım” projesi. Bu lokum-bisküvi ikramına önce, çalışmakta olduğum okulda başladım. Memnuniyet hâsıl olduğunu görünce başka okullardaki meslektaşlara da ikram etmeye başladım. Bu arada birçok meslektaş, kendilerinin de çocukluklarında bisküvi arasına lokum sıkıştırıp yemeyi çok sevdiklerini söylüyorlar. Doğrusu ben de severdim ve hâlâ da severim. Zaten bu, bizim yaşlarımızdaki insanların en önemli çocukluk zevklerinden biridir.
Buradan önce çalıştığım dört ayrı okulda, okul dergiciliğiyle de uğraştım. Bu da meslek hayatımda bana çok büyük haz yaşatan faaliyetlerdendir. Tabiî bu işi yalnız başıma yapmıyor, başka meslektaşların da katkılarıyla birlikte yürütüyorduk. Bu dergilerde öğrenci çalışmalarının yanı sıra, “eğitim” adına yararlı olduğunu düşündüğümüz yazılara da yer veriyordum.
Ve… On yıl kadar önce kitap hediye etmenin hazzını keşfettim. (Öğretmenliğimin ilk yirmi beş yılında çok az öğrencime kitap hediye ettim ki bu benim için bugün büyük bir üzüntü kaynağıdır.) Bu benim için meslek hayatımın belki de en hayırlı işi oldu. Meslektaşlarıma ve öğrencilerime hediye ettiğim ilk kitap, KUTADGU BİLİG oldu. Tutku ile okuduğum bu kitabı imkanlarım nispetinde öncelikle öğrencilerime, meslektaşlarıma ve istekte bulunan kitapseverlere hediye etme işini amaç edindim. Kutadgu Bilig’i çok gecikmeli de olsa okuduktan sonra kendi kendime , “ Ülkemde bu kitabı okumayan kimse kalmamalı”dedim.
Sonrasında, Kutadgu Bilig’den üç yıl kadar sonra okuduğum, Grigoriy Petrov’un meşhur “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabını meslektaşlarıma hediye etmeye başladım. Haydi biraz reklâmını da yapmış olayım, bilhassa Koridor Yayıncılık’ın baskısını. “Zambaklar”dan kısa bir süre sonra Gençlerle Başbaşa ve Çocuk Kalbi kitaplarını okudum. Sonuç… Bu iki güzel kitap da “hediye” listeme girdi. Fakat bilhassa Kutadgu Bilig ile “Zambaklar”a ağırlık veriyorum.
Öte yandan evlenen meslektaşlara da “Kutadgu Bilig, Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Savaşçı, Çocuk Eğitimi El Kitabı, Çocuk Ruh Sağlığı, Gençlerle Başbaşa, Çocuk Kalbi ve Bu Ülke” kitaplarından oluşan bir “düğün paketi” hediye ediyorum. Bu kitap hediye etme işine de bir isim verdim: “Kitap hediye ediyorum mutlu oluyorum” projesi. Aslında, “Her şey ülkemiz ve milletimiz için” projesi de denebilir.
Bir de beş altı yıldır, “sigara” konusunda toplumda bir farkındalık oluşturma çabası içine girdim. Buna da “Vatandaş Girişimi” dedim. Bu işe de bir önceki görev yerim olan Lüleburgaz ilçesinde başladım. Bir tabelâcıya iki tane tabelâ yazdırdım. Tabelâların üst başlığı VATANDAŞ GİRİŞİMİ idi. Ayrıca, birinin başlığı ÇAĞRI, diğerinin başlığı da DAVET. Aslında ikisi de aynı anlama geliyor. ÇAĞRI başlıklı tabelâya, “Nesillerimizin sağlığı için bütün anne babaları, öğretmenleri, doktorları, hemşireleri ve herkesi sigara konusunda daha duyarlı olmaya çağırıyorum. Yetişkinler olarak biz kendimize söz geçiremezsek, çocuklarımıza ne diyebiliriz ki…” yazdırdım. DAVET başlıklı tabelâda ise, “Dumansız beyinler, dumansız bedenler, dumansız evler, dumansız şehirler, dumansız bir ülke ve dumansız bir dünya için hep birlikte el ele gönül gönüle, var mısınız?” yazıyor. Bu tabelâları, Lüleburgaz’da yaya trafiğinin en yoğun olduğu caddede kaldırımdaki çınar ağaçlarından birinin gövdesine dayadım, orada günlerce sergiledim. Kendim de yanında bir plâstik sandalyeye oturup Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabını okudum.
Bu tabelâlar zihnimde başka bir düşünceyi de doğurdu: Broşür hazırlayıp bastırmak ve dağıtmak. Bu broşüre neler yazabilirim diye düşündüm. Atalay Yörükoğlu’nun meşhur “Pulsuz Dilekçe” başlıklı yazısından ilhamla, anne babası ve öğretmeni sigara içmeyen bir çocuğun ağzından bir mektup yazdım. Broşürün bir yüzüne bu mektupla, Oktay Sinanoğlu’nun “Bye Bye Türkçe” adlı kitabındaki “Dil ve Gönül” başlıklı yazısından bir paragrafı koydum. Öbür yüzüne de, “Çağrı” ve “Davet” başlıklı metinlerden başka yine kendi yazdığım dört metni daha koydum ve broşürü A-4 kâğıdı boyutunda renkli baskıyla kuşe kâğıda iki bin adet bastırdım.
Şimdiki görev yerimde bu broşüre, “çocuk yetiştirme ve yetişkin tavırları” konusunda da altı küçük metin daha ilâve ettim ve broşürü bu ilâveli hâliyle beş bin tane daha bastırdım. Bu arada, 2021 yazında, hem memleketim olan Kiraz ilçesinde hem de çok yakınımızdaki Ödemiş ilçesinde bu tabelâları sergiledim ve broşürlerden dağıttım. Yine yeğenimle sigara konusunda on altı on yedi dakikalık bir sohbet şeklinde mülâkat gerçekleştirdik ve yeğenimin eşi de bu mülâkatı video olarak çekti. Bu video “youtube”da var. Şimdilerde bu broşürlü tabelâlı faaliyete de, “Her şey çocuklarımız için” projesi diyorum.
Akla gelen soruyu da cevaplayayım. Bütün bu hediye ettiğim kitapların, kargo ücretlerinin, bastırdığım broşürlerin, yazdırdığım iki tabelânın, lokumların bisküvilerin masrafını nasıl karşılıyorum? Kredi kartımdan… Evet, kredi kartımdan, yani maaşımdan. Kendime de diyorum ki, farz et ki sigara içiyorsun. Sonuçta iki türlü kârdayım. Hem sigara içmediğim için, kendimi bu sinsi düşmanın faydalarından(!) uzak tutuyorum, hem de her ay sigaraya vereceğim paranın belki daha azını hayırlı bir işte harcıyorum. Bu yolla maaşımın bereketlendiğine de inanıyorum.”
Görevde iken” Bu kadar paraya bu kadar ders” diyen bazı meslektaşlarımızın yanında, gençlerimize kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için aldığı maaşın bir bölümü ile kitap alıp, ücretsiz kitap dağıtan Nevzat hocamın elini gel de öpme. Demek ki her şeyin başı işini sevmek. İnanın ki genç meslektaşımın bu faaliyetlerine imrendim. Keşke mesleğimin başına dönsem de, ben de bu farkındalıkları yapabilseydim. Ülkemizin Snellman’ı olarak gördüğüm Nevzat hocamın çok sevdiği ve benim de tekrar tekrar severek okuduğum, üzerinde 6 bölümlük makale yazdığım ünlü Türk bilgesi Yusuf Has Hacip’in” KUTADGU BİLİG” adlı eserini günümüzün diline sadeleştirerek basım ve kargo dahil tüm ücretlerini kendi karşılayarak ülkemizin her tarafındaki kitap severlere ücretsiz olarak göndermektedir. Bana da ücretsiz olarak gönderilen kitapları inşallah bu yılki seminerlerimde öğrencilere dağıtacağım.
Bu örnek davranışı dolayısıyla sayın hocamızı tebrik ediyorum, kutluyorum, kabul ederse ellerinden öpüyorum. Sağol varol Nevzat Hocam Allah Nevzat Hocamızın sayılarını artırması duasının yanında;
Körfez İlçesinde, sabahtan birkaç saat geçirdiğim Körfez Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde, hem seminerden önce, hem de seminerden sonra, yüreği vatan- millet sevgisiyle dopdolu, genç ve dinamik, yakışıklı meslektaşım okulun müdürü Sayın Harun KÜNÜ Bey'le sohbet etme imkânı buldum. Genç yaşta olmasına rağmen kendilerini okuluna hakim, deneyimli, işinin ehli okuluna, öğrencilerine âşık, sevgiye ve saygıya dayalı, beşeri ilişkileriyle işinin sevdalısı bir idareci olarak okuluna ve öğrencilerine, "Nasıl daha fazla katkıda bulunabilirim" anlayışıyla çırpındığını gözlemlemekten son derece mutlu oldum. Nitekim Körfez ilçesinden döndükten sonra okulun "Facebook" sayfasına girdiğimde, okulun, gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında katıldığı çeşitli projelerle adından söz ettirdiğini görünce gözlemlerimde yanılmadığımı, İstikbal vadeden ve gelecekte eğitimin daha üst kademelerinde göreceğime inandığım genç meslektaşım adına sevindim, mutlu oldum.
Ülkemizin Snellman’ı olarak gördüğüm Sayın Nevzat Yüksel hocamızın kitaba duyarlı Sayın Harun KÜNÜ beyle çalışması da ayrı bir şans. Nitekim kendisi de bu konuda Harun Beyin yardımcı olduğunu söylemesi beni ayrıca sevindirdi.
İlçede değerli eğitimci arkadaşlarımı tanıma ve tanışma imkanıma vesile olan Sayın Nevzat hocamızla, beni okullarına davet ederek öğrenci ve öğretmenlerle buluşma imkanı vererek geçtiğimiz öğretim yılı bir gün de olsa Kocaeli’nin Körfez ilçesinde çok güzel bir gün geçirmeme vesile olan meslektaşlarım Sayın Harun KÜNÜ bey ile , Anadolu Lisesi Müd. İhsan SİVRİKAYA bey kardeşlerime çok teşekkür ederim. Başarılarının devamı duasıyla.
www.kadirkeskin.net
Yorumlar
Kalan Karakter: