ÇOCUKLARININ BAŞARILI OLMASINI İSTEYEN VELİLER İÇİN
Üniversitelerde, liselerde, cezaevlerinde ilgi gören eğitim seminerlerime ara vermeden devam ediyorum. Geçtiğimiz haftalarda Bergama M tipi cezaevi ile Biga, Lapseki, ve Çanakkale okullarında idim. Önümüzdeki haftada da kısmet olursa eski öğrencim Alaşehir’in önde gelen avukatlarından Sayın Harun Yücel Beyin vesilesiyle Alaşehir Mustafa Beşikçioğlu İlköğretim okulu Öğrencileri ve velileriyle beraber olacağım. Seminer faaliyetlerimin görüntülerini sitemde, Facebook ve Twitter hesabımda yayınlıyorum. Sitemdeki resimleri gören bazı dostlarım merak edip soruyorlar: “ Sen, bu gençlere ne anlatıyorsun ki bu kadar dikkatle dinliyorlar?” diye. Ben de dostlarımın meraklarını ve sorularını tuhaf bulmuyorum. Zira en zor şey konuşmaktır. Ama daha da zor olanı boş konuşma dinlemektir. Ben de cevaben dostlarıma diyorum ki: “Ben gençlere kendimden bir şey anlatmıyorum. Yarım asırdır gençlerin içindeyim. Elli yılda dünkü gençlerin yaşadıkları yanlışlarını ve doğrularını anlatıyorum. Yanlış yapanların sonlarını, doğru yapanların da nerelere kadar tırmandıklarını anlatıyorum. Onlar da konuşmalarımda kendilerini buldukları için ilgi ile dinliyorlar.” diyorum.
Benim bir âdetim vardı. Görev yaptığım okullarda, her sene sonu başarılı öğrencileri de başarısız öğrencileri de çağırır: “ Yavrum sen zeki bir çocuksun, her türlü çalışma imkânın var iken neden başarısız oldun?” diye sorduğumda onlardan aldığım ve seminerlerde öğrencilere verdiğim birkaç örnekten sizlere de sunayım ki belki çocuklarınız için yararlı olur.
Başarısız öğrencilerden soruma verilen cevaplar:
1- Okul Müdürümüzün: “Oğlum, liseye geldiniz. Hoş geldiniz. Bu lisede üç sene gençlik özlemlerinizle yaşarsanız üç sene sonra mutlaka ‘‘Kadir Keskin” imzalı diploma alırsınız ama otuz seneyi kaybederseniz. Üç sene gençlik özlemlerinizden fedakârlık yaparsanız hem benden diploma alır, hem de otuz seneyi garanti altına alırsınız.” Altın sözünü keşke çivi ile kafama çaksaydım.
2- “ Keşke içi hava dolu topun peşinde koştuğum kadar ders öğrenmek için öğretmenlerin peşinde koşsaydım.”
3- Keşke zamanımı ve paramı doğru yerlerde harcasaydım.
4- Keşke beni yanlış yerlere götüren … le arkadaşlık yapmasaydım. V.s. aldığım bilgileri, kendime göre dökümünü yaptım. Başarısız öğrencilerin izlediği yolu tespit ederek onlara anlatıyorum. Size de söyleyeyim.
Başarısız öğrencileri başarısız kılan sebepler:
Hedefsizlik, yanlış arkadaş seçimi, platonik ve romantik aşk, sabırsızlık, tembellik, günü yaşayıp geleceği düşünmemek, zaman katilerine ( internet, telefon, mail, mesaj, internet kafeler, maç ve ardı arkası bitmeyen pembe diziler) çok zaman ayırmaları, büyükleri dinlememeleri gibi. Sizin çocuğunuzda da bu hastalıklar varsa çocuğunuzdan başarı bekleme hakkınız yoktur.
Başarılı öğrencilere de bu başarıyı nasıl yakaladıklarını sorduğumda onlardan aldığım bire bir bilgilere de nokta ve virgül ilave etmeden geçlere aktarıyorum.
Sınıfa girdiğimde öğretmenden başka kimseyi görmez, kimseyi dinlemezdim. Sadece öğretmene odaklanırdım.
1- Günün dersini eve gidince mutlaka tekrar ederdim.
2- Anlamasam da ertesi günkü dersime hazırlanmadan yatağa girmezdim.
3- Dersi, derste öğrenirdim. Derslerime mutlaka not alarak çalışırdım.
4- Yaptığım programa sadık kalırdım. Katiyetle bugünkü işimi yarına bırakmazdım. ‘‘İşlerini yarına bırakanlar helak olmuştur.” Buyuran peygamberimizin sözünü kendime prensip edindim.
5- Dersime mâni olacak arkadaşlardan uzak durdum.
6- Boşa harcanan paranın telafi edilebileceğini ama boşa harcanan zamanın telafi edilemeyeceğini müdürümden öğrendim.
7- Annemin, babamın, müdürümün, öğretmenlerimin uyarlarını dikkate aldım.
8- Hedefimi çok erken tespit ettim ve bu başarıyı yakaladım.
Bunların da açılımını örneklerle gençlere anlatıyorum. Gençler de ilgi ile dinliyorlar. Sözün kısası, söyleyecek sözünüz varsa dinleyecek genç çok. Çünkü fareler kuyruğundan, insanlar kulağından yakalanıyor.
Karşılaştığım her dostum, beni görünce mutlaka çocuğunun eğitim sıkıntılarından söz ediyor. Ve benden yardım istiyor. Dostlarıma diyorum ki: “Çocuklarınıza mutlaka zaman ayırın.Onlara dostça, arkadaşça yaklaşarak hedef gösterin ve onlara çalışma alışkanlığı kazandırın.” diyorum. Nereye gittiğinizi bilmiyorsanız ne yaptığınızın hiç önemi yoktur. Mesela bakın, ben size tarihimizde yaşanmış bir örnek vererek yazımı noktalayayım.
II. Murat daha çocuk yaşta iken Şehzade II. Mehmed’i getirdi, Akşemseddin’e teslim etti.
Akşemseddin: “ Hedefini tespit ettin mi?” diye sordu. Fatih: “Ne hedefi? dedi. Akşemseddin :“Müjdelenen İstanbul’u sen fethedeceksin.” diye kulağına fısıldadı.
Genç şehzade: “ Ya şartlar elverişli olmazsa?” diye sordu.
Akşemseddin, hiç duraksamadan cevap verdi: “ Şartlara teslim olursan şartlar seni teslim alır. Şartlara teslim olmazsan şartları sen teslim alırsın ve şartları değiştirirsin. O şartlar, sana teslim olur. Çok çalışır, çok dua edersen ve istersen Allah’ın rahmeti tecelli eder ve nice olmazlar, olur hâle gelir.
Hocasının kulağına fısıldamasından sonra Fatih gece yarılarına kadar çalışır, planlar yapar ve der ki: “ Ya İstanbul beni alır, ya da ben İstanbul’u, ben alırım! “ diyerek hedefini tespit eder, 21 yaşında İstanbul’u alarak peygamberimizin müjdesine nail olur ve “Fatih” unvanını alır.
Başarının sırrı, başkalarının başarmasıdır. Başkaları başarabiliyorsa biz neden başarmayalım. Yeter ki çocuklarımız ilkokulda olmazsa hele hele ortaokulda hedeflerini belirlemeleri gerekir. Başarı, görmediklerimize inanmaktır. Bu inancın ödülü de inandıklarımızı görebilmektir.
Peygamberimizin buyruğuna göre, bu dünyada en büyük servetimiz çocuklarımızdır. Anneler babalar çocuklarına; mal mülk, para şan, şöhret bırakıyorlar da “başarıyı” miras bırakamıyorlar. Şayet “ başarıyı” miras bırakma imkânları olsaydı meteliklerini son kuruşuna kadar harcarlar, başarıyı çocuklarına miras olarak bırakırlardı.
Allah bütün insanları bu dünyaya eşit organlarla dünyaya getiriyor. Zengin, paşa, padişah çocuklarında kaç göz, kaç kulak, el ayak varsa en fakir ailelerin dünyaya gelen çocuklarında da aynı organlar var. Ama insanlar bu eşitliği ilelebet sürdüremiyorlar. Dökülen ter ve beyin suyuna göre eşitlik bozuluyor. Kim ter ve beyin suyu döküyorsa ister zındık, ister Hıristiyan, ister Yahudi, ister Müslüman, ister putperest, isterse şeddeli müşrik olsun. Allah dökülen hiçbir ter damlasını zayi etmez karşılığını verir. Vermezse Allah olmazdı. Allah adildir, çalışanın hakkını verir. Ama ter suyu dökmüyorsa isterse alnını secdeden kaldırmasın bu dünyada karşılık bulamazsın. “İki günü müsavi olan zarardadır.” sözü yüce peygamberimizin sözü olduğunu sanırım bilmeyen yoktur.www.kadirkeskin.net
Not: 29 Kasım’da öğretmenliğinin yanında arta kalan mesaisini Çanakkale İHH temsilcisi olarak yürüten Sayın Numan YAŞAR BEY kardeşimin davetiyle LAPSEKİ’de verdiğim seminer görüntüleri. Lapseki’de seminerlerime vesile İHH temsilcisi Sayın Numan Yaşar beyefendi ile Okul Müdürü meslektaşlarıma çok teşekkür ederim.
www.kadirkeskin.net
Yorumlar
Kalan Karakter: