Snelman ve arkadaşlarından bir gurup öğretmen Filyandiya’nın
uyanışında aydınlardan ziyade, genç neslin iyi yetiştirilmesine
umut bağladılar.
Snelman gençleri yanlışlarından dolayı bazen gözlerinin içine bakarak
azarlar, fakat yaşlılara karşı onları her zaman savunurdu. Her zaman,
her yerde gençleri ahlaksızlıkla suçlayan ve “ Adam olmayacaklarını”
öne süren büyükleri uyararak şunları söylerdi:
“ Genç nesli değil, kendinizi suçlayın. Siz nasılsanız, gençler de sizin
kopyanızdır. Her ağaç kendi meyvesini verir. ( Erik ağacı elma
vermez.) Sizler terbiyeli insanlar olarak, gençlere iyi bir terbiye
verdiniz mi? Hayır! Annelerin ev işleri, çocuklarından, daha
kıymetli, babaların da memuriyet, ticaret ve diğer işlerle uğraşan
babalar da akşamları meyhane ve kulüplerde oturup kağıt
oynuyorlar, ( Bir zamanlar taşra ilçelerinde şehir kulüpleri vardı.
Kırkağaç’ta görev yaptığım yıllarda bazı memur arkadaşlar kulüpte
oyun masası kapmak için mesaisini erken terk ettiklerinin yakinen
şahidiyim.) çocuklarla kimse ilgilenmiyor. Çünkü çocuklarla
uğraşmak onlara sıkıcı geliyor.
Çocuklarla konuşulmuyor. Zaman bulununca biraz okşayarak
ellerine bir oyuncak veriliyor ( Şimdi ise telefon veriliyor) “ Çocuklar
şimdi gidin ve kendiniz oynayın.” Aslında “ gözümden kaybolun, ne
yapansanız yapın, yeter ki bizi rahat bırakın,” demektir.
Çocukluk döneminde çocuk aklı ve kalbi bakımsız tarla gibidir. Bu
tarlaya ebeveynler tarafından iyilik tohumları ekilmezse, boş bırakılan
tarlaların has evladı olan her türlü yabani otun yanında akla hayale
gelmedik tikenler yetişir. Sonra bu tikenler kartlaşıp tenimize
battığında da sızlanmaya veya şikayet etmeye hakkınız yoktur.
Evet çocuklara hiç terbiye vermiyorsunuz demiyorum. Çocuklara
sürekli “ Yalan söyleme. Kimseyi kandırma! Bu iyi değil, şunu
yapmak çok kötüdür, günahtır! Tanrı bundan hoşlanmaz ve sizi
cezalandırır.” diyorlar. Ama bunu söyleyen ebeveynler tam tersini
yapıyorlar. Yalan söylüyorlar, birbirilerini kandırıyorlar. ‘Başkalarına
karşı kaba ve kindar olmak günahtır’ diyorlar, ama kendileri tam
tersini yaparak söyledikleri ile yaptıkları birbirini tutmamaktadır.
(Nitekim bu konuda yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim Saff suresi 2 de “
Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz”buyuruyor. Tasavvuf
ehli de ahlakı “ Kal ( söz) ilmi değil hal, ( davranış) ilmidir. diye
vurgulamaktadırlar.)
Çocuk beyni, boş bir fotoğraf makinesi gibi gördüklerini ve
duyduklarını hemen algılarlar. Ebeveynlerin bu tutarsız davranışları ve
söylemleri karşısında ebeveynlerine olan güven duygusunu kaybeder,
netice de onların bir benzeri olarak fıtratları gelişmeye başlar.
Ebeveynler küçük çocuklarının bile kendilerine kulak asmadıklarını,
inatçı, ve terbiyesiz olduklarını söyleyerek sürekli şikayet ederler, ama
unutmayalım ki çocukların ahlakını ilk bozanlar, onları ciddiye
almayan anne- babalardır. Çocuklu her anne- baba evde ışık saçan,
yanmakta olan canlı bir mum gibidir. Çocuklarının gözü önünde
kavga eden anne veya baba: “ çocuklar bakın! nasıl bir babanız
olduğunu görün!” veya “Annenizin nasıl bir kadın olduğuna bakın!”
Bunun yanında parçalanmış aile çocuklarının anne babalarının
birbirine söylediklerini artık varın siz düşünün. Bu kavgalara galiz,
kaba, incitici söylemlerin çocuğun kulağında nasıl bir çağrışım
uyandıracağını varın siz düşünün!. Sonuç mu?
Ne ekerseniz onu biçersiniz.
Ne pişirseniz onu yersiniz.
Snelman bir gurup arkadaşı ile birlikte köyleri, çarşı ve pazar yerlerini
gezerek çocuk eğitimi konusunda bildiklerini her yerde herkese
anlatmaya başladılar. İyi eğitimli bir evladın hem ebeveynler ve hem
de ülke için en büyük servet olduğunu, karşılaştıkları herkese
anlatıyorlardı. Bu konuşmalar karşılıksız kalmadı. Filyandiya’nın bir
çok yerinde “çocuk eğitimi” için ebeveyn toplulukları kuruldu. Bu
topluluklar tarafından davet edilen Snelman’ın arkadaşları
öğretmenler, psikologlar tarafından çocukların nasıl yetiştirilmesi
konusunda eğitimler ve seminerler verildi. Öğretmenler çocuk
eğitimi, tarım mühendisleri en iyi patates veya yonca türlerinin nasıl
yetiştirilmesi gerektiğini, hayvanların nasıl besleneceği ve ıslahı
konusunda bilgilendirme toplantıları devam etti. Çamaşırcı, taş
ustası, terzi veya ayakkabıcı, işçi, köylü, bütün anne- babalara zeki ve
vatansever evlatlar yetiştirmenin yöntemleri, herhangi bir devlet
desteği ( yol ve harcırah ücreti) olmaksızın bıkmadan, yorulmadan,
yüksünmeden anlatıldı. Ve sonuç mu?
Fin aile yapısı hem zekâ, hem de maneviyat açısından yeniden
şekillenmeye başladı.www.kadirkeskin.net
Not: Beyaz Zambaklar Ülkesi ve Snelman YAZIM DEVAM EDECEK
Yorumlar
Kalan Karakter: